YAŞANMIŞLIKLAR EVLİLİĞİ ÖLDÜRÜYOR

Değerli Müslümanlar:

Dünya hayatı bizler için geçici bir âlem olsa da yaratılışımız itibari ile arzu ve isteklerle donatılmış varlıklar olarak birçok hususta çaba içerisinde oluruz. Bu çaba esnasında izlediğimiz yollar ise bizlerin imani ve insani değerlerimizin ortaya çıkmasına vesile olarak Allah katındaki değerimizi ve insanların gözündeki saygınlığımızı belirleyen unsurları meydana getirir.

İmani ve insani değerlerimizin temel başlıklarından biride aile ilişkileri ve çevresel faktörlerin hayatımızdaki işleyişinin ortaya çıkardığı sonuçlardır.

Bugün geldiğimiz noktada her hususta olduğu gibi aile ilişkilerimiz ve toplumsal iletişimimiz Allah’ın koyduğu hükümlerden uzaklaştığı için maalesef toplumsal bir çöküş yaşıyoruz. Dini ve insani değerlerin yok olduğu ve insanların bu değerleri önemsemediği tam bir cahiliye anlayışı ile karşı karşıyayız.

Peki! Ortaya çıkan bu çürümüşlüğü nasıl ortadan kaldırırız?

Bu sorunun en açık ve net cevabı aile ilişkilerini sağlam temeller üzerine kurmakla mümkün olacağı gerçeğidir.

Rabbimiz bu gerçeğe işaret ederek şöyle buyurmaktadır:

وَمِنْ اٰيَاتِهٖٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” [1]

Allah c.c eşlerin bizler için bir sevgi ve merhamet olduğunu ortaya koyarken, Allah Resulü s.a.v buna ulaşmanın formülünü şöyle beyan ediyor:

“Kadın dört sebepten biri için alınır: Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Sen (diğerlerini geç), dindar olanı seç. (Aksi halde) sıkıntıya düşersin.” [2]

Bugün bizler bu kıstaslara ne kadar dikkat ediyoruz meselesi sorulması gereken bir soru iken, bundan daha zoru ise evlilik öncesi yaşanan hayatın ne kadar İslami ve insani olduğu meselesidir.

Evlilik sayılarının sürekli aşağıya indiği ve boşanma sayısının çoğaldı bir süreci yaşarken, sorulması gereken soru evlilik öncesi yaşadığımız sürecin evlilik sonrasındaki hayata nasıl etki ettiği meselesidir.

Gayri meşru hayatın doğal bir süreçmiş gibi yaşandığı bir zamanda, evlilik büyük marifet diye düşünüp evlilik öncesi yaşanan flört sürecini meşrulaştırmanın normal olup olmadığı ve sonuçlarının ne olduğunu ortaya koymak sağlıklı bir evlilik için olmazsa olmaz bir etken olduğunu tecrübelerle görmekteyiz.

İslam evliliği meşru görürken, evlilik düşen kadın ve erkeğin sosyal hayattaki ilişkilerine sınırlamalar getirmiştir. Öyle ki İslam zinayı haram kılarken zinaya gidecek olan yolların bile açık kalmasına göz yummamıştır. Nitekim Rabbimiz ayet-i celile de şöyle buyurmaktadır:

وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًؕ وَسَٓاءَ سَبٖيلاً

 “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.” [3]

Zinaya giden yolları dahi kapatan Rabbimizin ifadesinin bir tezahürü olarak Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanı bizler için detaylı bir açıklama niteliğindedir:

“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” [4]

İnsanoğlu için var edilmiş nefsin isteklerine gem vurup, şeytanın tuzaklarından sıyrılmak istiyorsan değerli kardeşim! Allah Resulü s.a.v’ in ifade ettiği her hususa dikkat etmek zorundasın. Zira zinaya giden yol bakmakla başlar ve sonrası ise arzuların kabarması ile devam eder.

İnsanoğlu için böylesine bıçak sırtı bir meselede hükümler kuran ve sünnet ile sabit olduğu halde maalesef insanlarımıza bunu anlatamıyoruz. Kimisi gençtir yaşasın diyerek evladını ateşe atarken, gençlerde nasihatten sıyrılmak için ben ciddi düşünüyorum diyerek karşısındakini kandırdığını zannediyor. Hâlbuki İslam mahremi olmayan kadınla erkeğin nikâh olmadan bir arada bulunmalarının sonucunu şöyle ortaya koyuyor:

“Sizden kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Zira bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olacaktır.” [5]

Bırakın bir kimsenin yabancı bir kadınla flört olarak bir arada olmasını, akraba olup da aralarında nikâh düşen amcakızı, dayıkızı, halakızı, teyzekızı gibi akrabalarla bile Müslüman erkek bir arada bulunamayacağını Allah Resulü çok dikkat çekici bir ifade ile ortaya koyuyor:

“Sizleri (beraberinde mahremi bulunmayan) kadınların yanlarına girmekten men ederim.” Bunun üzerine Ensâr’dan bir adam “Ya Resûlallâh! (Kocanın babası ve çocuklarının haricinde diğer) erkek akrabalarına ne dersin (onlar kadının yanına girebilir mi)?” diye sordu. Resûlullâh cevaben şöyle buyurdu:

“Onlarla baş başa kalmak ölümdür!” [6]

Böylesine uyarılarla ortaya koyduğumuz flörtleşmenin yanında, kişi nişanlı dahi olsa aralarında nikâh olmadığından yanlarında bir mahremleri olmadan görüşmelerine bile İslam izin vermemektedir. Taki aralarında bir nikâh vaki bulunana kadar.

Buraya kadar ifade ettiğimiz hususlar flörtleşmenin dinde ki yeri ile alakalıydı. Şimdi ise psikolojik yanına değinmek istiyoruz.

Erkek veya kadın olsun her iki zümrede evlilik öncesi flörtleşme süreci yaşadığında ortaya çıkan şu problemleri göğüslemek zorunda kalacaklardır.

• Her iki tarafta kendilerini karşısındakine beğendirmek adına süslenirken, evlilik sonrasındaki hayat içerisinde sorumlulukları nedeni ile bu hallerinden uzaklaşınca yaşanan hayal kırıklıkları evliliklere zarar vermesi
• Erkek tarafının kadınını memnun etmek ve onunla hayatını birleştirmek adına yaptığı hesapsızca harcamaların evlilik sonrasında makul bir durum olmadığından kısıtlanması ile kadının huzursuzluk çıkarması
• Kadının evlenmeden önceki alıştığı serbest hayatı evlilik sonrasında erkeğin kabullenmemesinin sonucunda ortaya çıkan tatsızlıklar.
• Sosyal medya ve televizyon gibi mecralardaki hayatlara özenilen flörtleşmelerin evlilik sonrasında da onlara gösterilen gibi devam ettirilmeye çalışılmasının ortaya çıkardığı tatsızlıklar.

Bu ve benzeri problemlerin çözümü Müslümanın kimliğini hatırlaması, Allah ve Resulünün ortaya koyduğu şekilde bir evlilik bağı kurması, aşkı da evliliğin içinde yaşayıp, uzun süreli flörtleşmeden kaynaklanan bıkkınlıkların yaşanmasının önünün kapatılması ile mümkündür.

Tabi ki kişi bir Müslüman olarak hayatta eşi ile imtihan olabilir. Ancak unutulmamalı ki Rabbimiz bizi eşimiz ile bir arada olmak üzere var etti.

Allah kimseye eşi ile imtihan etmesin diye dua ederken, kişinin eşi ile de imtihan edildiği durumlara bardağın dolu tarafına bakılmasının kişi için kazanım olacağını kardeşlerimize hatırlatıyoruz.

Bu konuda tamda anlatmak istediğimizi özetler mahiyette şöyle bir hikâye nakledilir:

“Ünlü filozof Sokrates’in eşi aksi bir kadınmış, yine bir gün öğrencilerine ders verirken karısı sinirli bir şekilde gelmiş konuşmuş, bağırmış, çağırmış; Sokrates karısına karşı hiçbir tepki vermeyip önüne bakmaya devam etmiş. Bunun üzerine karısı bir kova suyu Sokrates’in kafasına boşaltmış. Sokrates ise gayet sakin bir şekilde karısına şu cevabı vermiş:

‘bu kadar gök gürültüsünden sonra, bu yağmuru bekliyordum.’

Bu durumu gören öğrencileri fırsat bu fırsat diyerek sormuşlar:

Evliliği bze tavsiye eder misiniz? Sokrates:

Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.”

Ne pahasına olursa olsun Allah’ın emrine uygun bir evlilik yapmak için çaba sarf edip, Allah Resulünün hayatından örnek alarak aile birlikteliğini sürdürmek için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz.

Unutmayalım değerli kardeşlerim! İslam ümmetinin selameti ancak sağlıklı ve inançlı aileler ile mümkün olacaktır.

Rabbim hepimize İslam’a uygun bir hayat ve cenneti kazandıracak eşler nasip eylesin!

Rabbin gazabını çekecek işler yapmaktan bizleri muhafaza eylesin!

 

---

[1] Rum 21

[2] Buhârî, Nikâh 15, Müslim, Radâ 53. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 2; Nesâî, Nikâh 13; İbni Mâce, Nikâh 6

[3] isra 32

[4] Buhârî, İsti'zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43

[5] Buharî, Nikâh: 111.

[6] Buhârî, Nikâh, 112; Müslim, Selâm, 20 (2172)