Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

İSTİKAMET ÜZERE OLMAK

Değerli Müslümanlar:

Bizler aklı ile ön plana çıkmış varlıklar olarak yaratılışımızdan yaşantımıza varıncaya kadar her hususu sorgularız. Çünkü insan doğruyu ancak sorgulayarak bulabilir. Bu sorgulama sonunda akıllı insan bu dünyada insanın bir görevi olduğu sonucuna ulaşır ve bu sonucun bir göstergesi olarak ta İslam’ın eşsiz güzelliğini fark eder. O eşsiz güzelliğe ulaşmanın yolu ise inandım demekle bitmez o yol üzere hayat sürmek, bu yolda hayatı bitirmekle mümkün olur. Bu devamlılığa bizler istikamet diyoruz!

 Peki! Nedir istikamet?

Doğruluk, itidal, adalet ve fıtrat üzere din ve akıl dairesinde sapmadan sürekli yürüme anlamına gelir. Yani Fatiha süresindeki sıratı müstakim yoludur.

• Sırat-ı Müstakim: İnişi, yokuşu olmayan, dümdüz, işlek, açık, doğru ve büyük yola denir.

• İstikamet: Hallerin kendisi ile canlandığı bir ruhtur. Beden için ruh neyse insanın her davranışı için de istikamet odur.

İstikamet dediğimiz ise çokluğu baz almaz. Aksine istikamet üzere olanlar tarih boyunca azınlıkta olmuştur.

Nitekim Rabbimiz bu hususa şöyle değinmektedir:

وَاِنْ تُطِـعْ اَكْثَرَ مَنْ فِي الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ

 Yeryüzünde bulunanların çoğu, kendilerine uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.[1]

Efendim herkes böyle yapıyor ama! Diyenlere şöyle demek lazım ’’Sui misal emsal olmaz”. Yani kötü ve çirkin olan bir hal veya davranış örnek gösterilemez.

Bu yol kolay mıdır?

Bu yol zordur ve fedakârlık ister. Onun için Büyüklerimiz şöyle demiş’’bizim yolumuz taşlıdır ayağını seven gelmesin’’

Peki! Bu zorlu yolda hedefi nasıl belirlemeliyiz ki, doğru yola ulaşalım?

Bunun formülü ilimde, itikatta, amelde Allah’ı bulmaktır.

Çünkü her şeyin var edicisi ve devam ettiricisi yüce Rabbimizdir. Rabbimiz bunu ortaya koyarken aklımıza hitap ederek şöyle buyurmaktadır:

اَوَلَا يَذْكُرُ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْـٔاً

İnsan düşünmez mi ki, daha önce hiçbir şey değilken biz onu yaratmışızdır?[2]

İnsan düşünürse Allah’ı bulur. Allah'ı bulanda her şeyi bulmuş olur, O'nu bulamayan ise hiçbir şey bulamaz.

Şimdi soralım kendimize Allah’ın rızasını hedef almadığımız için yaşadığımız sıkıntıları farkında mıyız?

Şöyle bir hayatımıza bakalım neleri unuttuk ve sonuçları ne oldu?

-Ahlak yok oldu çünkü ‘’ Ahreti umanlar için onda güzel örnekler vardır [3]’’ayetini unuttuk!

Rabbimizin bizim için örnek olarak ortaya koyduğu Allah Resulü s.a.v ‘in hayatından örnek oluşturacak hiçbir güzelliği almazken, bizi ateşe sürükleyecek birçok kimsenin doğumunu ve yaşamını ezbere bilmekteyiz. Üstelik bizleri ateşe sürüklediklerini bile bile.

Hâlbuki âlemlere rahmet olarak gelen Allah Resulünün ahlakı kurandı ibaresini birçoğumuz vakıf olduğumuz halde onun hayatını evlatlarımıza öğretmek yerine ciğeri beş para etmez örnekleri evlatlarımızın zihinlerine yerleştirmekteyiz.

-Ticaret hukukumuz yok oldu çünkü’’ Tartıyı ve ölçüyü tam yapın[4]’’ ayetini unuttuk.

Bizim inancımızda “ Bizi aldatan bizden değildir “ düsturu olduğu halde bizler aldatmayı ve kandırmayı girişimcilik ve başarı olarak kabul eder hale geldik.

-Eğitimimiz çöktü çünkü’’Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma[5]’’ ayetini unuttuk.

İlk emri “Oku” olan bir dinin mensupları olarak kitabını okumak yerine gayri Müslimlerin hayatlarını icra etmeye ve eğitimlerini almaya çaba sarf eder bir halde perişan olmakta, sonrada neden evlatlarımız bu hale geldi diye dert yanmaktayız. Eğitimi sadece dünyalık elde etme aracı olarak kullanırsanız sonunda bilgi edinmiş kitap yüklü merkepler ortaya çıkarırsınız.

- İdaremiz çöktü çünkü’’ Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. [6]’’ ayetini unuttuk.

Bu hükümleri öyle unuttuk ki, liyakatin sadece kendinden olanları hüküm sahibi yapmak olduğunu zannettik. Hâlbuki Allah Resulü Mekke’yi fetih ettiğinde Kâbe’nin anahtarlarını teslim ettiği kimsenin o anda müşrik olduğunu fark etmedik bile.

Liyakatin bizim istediğimizi ortaya koyanlar için olduğunu zannettik ama Fatih Sultan Mehmet ile Kadı’nın arasında geçen hikâyeyi hiç dikkate almadık.

Şu hikâyeye ibret nazarı ile şöyle bir bakın!

Mimar İpsilanti Fatih Camii’ni inşa etmekle görevlendirmiş bir Rum’dur, ne var ki Rum Efendi, camiin inşaatında kullanılacak mermer sütunları bir miktar kestirmiştir.

Durum Fatih’e yanlış aksettirilince, genç Padişah çok öfkeleniyor ve mimarın sağ elini kestirir. Bunun üzerine İpsilanti Efendi, ilk İstanbul Kadısı olan Sarı Hızır Çelebi’ye başvurur, mağdur edildiğini öne sürerek Padişah’ın cezalandırılmasını ister. 

Kadı, Padişah’ı mahkemeye çağırır. Padişah girdiğinde İpsilanti Efendi davacı makamında ayakta durmaktadır. Padişah “maznun” minderine bağdaş kurmak üzereyken, Kadı Efendi’nin kükremesiyle irkilir:

“Begüm, hasmınla mürafaai şer’ olunacaksın (beyim, davacı ile hukuk önünde yüzleşeceksin), ayağa kalkasuz!”  

Padişah ayağa kalkar. Kendisini savunması istenince, öfkesine mağlup olduğunu ve bu yüzden hata ettiğini belirtir. Kadı Efendi “Kısasa kısas” hükmü verir: Hüküm gereğince Padişahın da eli kesilecektir.

Dinleyenler dehşetten ve hayretten dona kalırlar. Padişah boyun bükmüş, hükme rıza göstermiştir. Durum o kadar alışılmışın dışındadır ki, Evliya Çelebi’ye göre, İpsilanti Efendi oracıkta Müslüman olup feryada başlamıştır:

“Davamdan vazgeçtim. İslâm adaletinin büyüklüğü karşısında küçüldüm. Böyle bir cihangirin elini kestirip kıyamete kadar lânetlenmeyi göze alamam.”

Fatih’in eli kesilmekten kurtulur. Ama yüz bin lira tazminat ödemeye, elli bin liralık da bir ev yaptırmaya mahkûm olur. Padişah, kestirdiği elin diyetini şahsî gelirinden öder.

Mahkeme sona erip herkes çıktıktan sonra, Padişah, Kadıya döner:

“Bak a Hızır Çelebi” der, “Bu padişahtır deyu iltimas eyleseydin de şer’i şerife mugayır hüküm verseydin, şu kılıçla başını uçururdum!”

Kadı Hızır Çelebi minderini kaldırır, minderin altında duran demir topuzu Padişaha gösterir:

“Siz de padişahlığınıza mağruren hükmü tanımasaydınız, billahi bu topuzla başınızı ezerdim.” 

Bu hikâye İslam’da liyakat ve adaletin nasıl olması gerektiğine en güzel örneklerden biridir.

-Ailemiz çöktü’’ Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.[7]’’ ayetini unutup huzuru dünyalıklarda aramaya kalktık.

Huzurlu bir yuvanın güzel ve büyük evlerde olduğunu zannettik, lüks arabalarla gezmenin yollarını ararken iffetli eş yerine zengin eşi tercih ettik, sonunda da kaybedenlerden olduk.

-Ümmet olma devlet kurma şuurumuzu kaybettik çünkü’’ Kim Allah’ın hükümleri ile hükmetmezse onlar zalimlerin ta kendileridir.[8]’’ zalimlerden olduk adaleti delik deşik ettik.

İnsanların şekillerine aldanarak “bunlara yanlış yapmaz “ diyerek onları yanlışa kendi ellerimizle ittik.

Bu kadar sıkıntı ile karşı karşıyayken. Peki! Ne yapmalıyız da tekrar istikamet üzere olalım?

Bunun yolunu Rabbimiz bizlere şöyle ifade ediyor:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk (ümmet) bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. [9]

Biz bunları dediğimizde kâfirlerin gücünden bahseden Müslüman’lara şöyle seslenmek istiyorum; zalimlerin çok olması, kuvvetli olması, her şeyin sahibi olması sizi aldatmasın.

Unutma Müslüman!

Bir kimseyle bu dini yayan, bir obayla imparatorluk kurduran, köleleri sultan yapan Allah’tan umut kesilmedikçe mutlaka güzel günler geri gelecektir.

Çünkü rabbimiz ‘’ Üzülmeyin gevşemeyin [10]’’ buyuruyor. Bu emre tabi olursak Rabbimizin vaadi haktır ve de gelecektir!

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

 İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlayacaktır! [11]

Bize düşen Rabbimizin yolunda mücadele etmek ve seferde olmaktır. Rabbim dilediğinde İslam muhakkak nurunu tamamlayacaktır.

Rabbim bizleri istikamet üzere olanlardan eylesin!

Rabbim bizleri kâfirlere benzemekten muhafaza eylesin!

 

 


[1] En-am  116

[2] Meryem 67

[3] Ahzap 21

[4] İsra 35

[5] Maide 49

[6] Nisa 58

[7] Rum21

[8] Maide 44

[9] Ali İmran 104

[10] Ali-İmran 139

[11] Saff 8

Dosyalar

istikamet uzere olmak
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş