HUZURU NAMAZDA BULABILIYORMUYUZ
Değerli Müslümanlar:
İnsanoğlu dünya hayatında huzuru ararken çoğu zaman yanılır ve huzuru yanlış yerlerde arar. Zanneder ki, parayla, makamla, karşı cinse olan duygularla ve benzeri dünyevi şeylerle huzur bulacak.
Hâlbuki Müslüman böylemidir?
Rabbine kul olmanın verdiği huzur Müslüman için en büyük haslettir.
Allah Resulü s.a.v Müslüman’ı şöyle tasvir eder:
Müminin hali ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder, bu da onun için hayır olur. [1]
Kul olmanın zirvesi neresidir diye soracak olursak? O namazıdır. Bunu anlamak için namazın nerde farz kılındığına bakmak yeterlidir. Düşünün o namaz ki, daha önce hiçbir yaratılmışın ulaşamadığı yerde, yaratılmışların en üstünü olan Allah Resulüne sunulan bir hediyedir.
Öyle bir hediyedir ki, Rabbimiz bunu şöyle ifade ediyor:
اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِؕ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُؕ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Kitaptan sana vahiy edilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir. [2]
Peki! Bizim kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoyuyor mu?
Bunca namaz kılan Müslümanlar olduğu halde neden toplumda iyiye ve güzele doğru bir yöneliş yok sorusu bunun açık bir cevabı olacaktır.
Acaba namazı dosdoğru kılmayı gerçekten anlayabildik mi?
Bakıyoruz! Abdestimiz abdest değil! Namazımız namaz değil!
Bizim durumumuz namazlarını kılma hususunda aksaklık yapan çocuğun hikâyesine benziyor:
Hoca efendinin çocuklarından biri namaz hususunda gevşeklik gösteriyormuş. Hoca efendi ne yaptıysa bu işte başarılı olamamış. Yine bir gün zorla evladını namaza kıyama kaldırmış. Çocuk namaza durmuş ve sıra secdeye gelmiş. Gelmesine gelmiş ama çocuk secdeden kalkmaz olmuş, bu durum hoca efendinin dikkatini çekmiş, kendi kendine bir şey mi oldu acaba diye secdeye doğru bir eğilmiş, birde ne görsün çocuk sobanın altındaki baklavaları getirmenin zevki ile gülümsüyor.
Bu hikâyede olduğu üzere maalesef bizler namazı bir zorlama olarak görüyoruz ve şunu farkına varmıyoruz! Bizler kıyama durmakla en büyük makamın karşısına çıkıyoruz!
Ancak üzülerek görüyoruz ki, bizler huzuruna çıktığımız Rabbimizin en büyük makam olduğunu kavradığımıza dair hiçbir emareyi üzerimizde taşımıyoruz. Öyle ki! Namaza kalkıyoruz veya camiye geliyoruz. Ancak üstümüz başımız dağılmış, ter kokusu bir yanda, yemek kokusu bir yanda. Daha da acısı, az önce yapılmış bir dünya günah!
Peki! Bizler makam sahiplerinin yanına böylemi gidiyoruz?
Bir düşünelim! Bölgenizin mülki amiri olan kaymakamın yanına çıkıyorsunuz. Üstünüz başınız kir, pas içinde. Leş gibi ter kokuyorsunuz. Konuşurken de cümlelerinizin arasında argo kelimeler kaçıyor… Bir tezahür edin! Acaba o makam odasına girebilir misiniz? Girseniz çıkabilir misiniz?
Peki ama! O kaymakamın yaratıcısı da, her şeyin yaratıcısı da olan Allah’ın huzuruna nasıl böyle çıkma cesareti gösteririz.
Bir de şöyle soralım, düğünümüz olsa acaba böylemi gideriz?
Unutmayalım değerli Müslümanlar!
Müminin düğünü namazı, huşusu zevkidir.
Namazımız bizim için öyle bir düğün ve zevk olmalı ki, Bizi dünyanın bütün dert ve sevinçlerinden sıyırmalı!
Peygamberimizin hayatına baktığımızda, sahabe efendilerimizin hayatlarına baktığımız zaman da, namazlara nasıl özen gösterdiklerini görürüz.
Nitekim Allah Resulü s.a.v şöyle buyurur:
Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı. [3]
Allah Resulü s.a.v hayatı boyunca ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını hepimiz biliriz. Ancak bizlerin durumu ne diye bakınca:
Değerli şairimiz Necip Fazıl Kısakürek’in şu ifadesi tamda bizi ifade ediyor
Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.
Şimdi diyebiliriz! Bizler onlar gibi olamayız! Haklısınız ama en azından müspet bir hal olması gerekmez mi?
Hiç merak ettik mi? Neden maun süresinde ” vay o namaz kılanların haline! ”diye bir ayet-i celile var?
Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki! Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar. [4]
Şimdi sormak lazım kendimize! Rabbimizin ifade ettiği hastalıklar bizde var mı? Yok mu?
Namazdan tat almanın, onu hayatımıza rehber etmenin sadece inananlar için bir huzur olduğunu Rabbimiz şöyle ifade ediyor:
وَاسْتَعٖينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِؕ وَاِنَّهَا لَكَبٖيرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِعٖينَۙ
Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. [5]
Rabbimiz gerçekten kendine iman etmiş olanlara huzurun formülünü vermiş:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اسْتَعٖينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِؕ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِرٖينَ
Ey iman edenler Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. [6]
Bizler hayatımız da bir sefer olsun kalbimiz titreyerek, tüylerimiz diken diken olarak, gözlerimiz yaşayarak namaz kılmadığımız sürece namaz kıldık diyemeyiz.
Tabi ki! Her kıldığımız namazda huşu ve zevki yakalayabiliriz. Ancak zaman zaman kalpten ve için için namaz kılmadan, bu büyük ibadetin manasını anlayamayız.
Bu güzel ibadeti yerine getirirken nefsimiz ve şeytan boş durmayacaktır. Nitekim bu hususu Allah Resulü s.a.v şöyle ifade ediyor:
Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. Kamet başlayınca yine uzaklaşır, bittiğinde ise geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve: «Şunu hatırla, bunu düşün!» diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekât kıldığını bilemeyecek hâle gelir. [7]
O görevini yapacak, bizde âlemlerin Rabbi olan Allah için üzerimize düşen kulluk görevimiz olan ibadetlerimizi, ona has kılarak yapıp, rızasına talip olacağız.
Rabbim bizlere kıldığı namazla miraca ulaşan kullardan olabilmeyi nasip eylesin!
Rabbim huşu ile namaz kılan, zevki ile memnun olan, rızaya ulaşan kullardan olabilmeyi bizlere nasip eylesin!
[1] Müslim, Zühd, 64
[2] Ankebut 45
[3] Nesâî, İşretu'n-Nisâ 1, (7, 61)
[4] Maun 4-7
[5] Bakara 45
[6] Bakara 153
[7] Buhârî, Ezân, 4; Müslim, Salât, 19