ÜMMETİ UYANDIRACAK BİR TEŞRİK’E İHTİYAÇ VAR
Değerli Müslümanlar:
Hayatımızın her alanında olduğu üzere inanç değerlerimizde de maalesef mananın kaybolup şeklin ön plana çıktığı bir zamanda kavramların içinin doldurulması ve mananın daha iyi anlaşılması için çalışma yapılması artık hayati bir önem taşıdığı çok açık şekilde ortaya çıkmıştır.
Yıllarca inancımızın değerlerini yaşatmak adına verdiğimiz mücadeleler ve o mücadelelerin bayraklığını yapan doneler bugün maalesef yozlaşmamızın bir sonucu olarak yapılan günahların ve çıkarların örtüsü haline gelmiştir.
Bugün inanç değerlerimizin somut göstergeleri olan ve yaşamın içerisinde bizim Müslüman olmamızın göstergesi olan hususların yeniden içeriğinin doldurulup, manasının anlaşılır hale getirilmesi gerektiği çok açık şekilde ortaya çıkmıştır.
Mananın bu denli önemli olduğuna vurgu yaptıktan sonra mananın anlaşılması açısından nereden başlanması gerektiğine baktığımızda; bizi var eden, var etmesinde bir hikmet olan, geldiğimiz ve sonunda yine döneceğimiz yerin sahibi olan yüce Rabbimiz Allah’a imanın manasını anlamak olduğunu görmekteyiz.
Rabbimiz bu mananın anlaşılmasını kolaylaştırmak adına kerim kitabında birçok beyanda bulunmuştur. Bunlardan en dikkat çekicisi şu ayet-i celiledir:
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
“Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa, arkasından buna yedi deniz daha eklense, imkânı yok, Allah’ın kelimeleri yazmakla bitmez. Muhakkak ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.” [1]
Bu hükme boyun eğip iman etmesi gereken Müslümanların maalesef Rabbine iman etme noktasında zafiyet içinde olduğu bu zamanda kıldığımız namazların, tuttuğumuz oruçların, verdiğimiz zekâtların, yaptığımız hacların Allah katında hiçbir karşılığı olmayacaktır.
Öyle ki, bugün birçoğumuzun öldüğünde hatırladığı din, birçok kimse için kullanışlı bir reklam aracı haline dönüştürülmüştür.
Camiler turistlik gezi alanları, verdiğimiz zekâtlar etkili bir reklam aracı, yardım kuruluşları çağdaş dilenciliğin kuklaları, hac ve umremiz ise gittim, gördüm ve paylaştım manasındaki sosyal medya eğlencesi haline gelmiştir.
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, Kabe tavafları sırasında sosyal medyadan canlı yayın yapan, fotoğraf çektiren hacı adaylarını uyararak, "Ravza'yı ve Kabe'yi, canlı yayın yapma platformuna dönüştürürseniz, haccın ruhuna zarar verirsiniz." uyarısında bulunmak zorunda kalıyorsa, bu durum imanın ne mana ifade ettiğini anlamadığımızın açık bir göstergesi değil midir?
Hacıların Arafat’a çıktığı ve tüm Müslümanların buna ortak olmak adına kurban bayramın arefe günü sabah namazı ile beraber her farz namazdan sonra getirdiği teşrik tekbirinin de bu bağlamda manasının anlaşılması çok önemlidir.
Peki! Teşrik tekbiri nedir ve ne mana ifade etmektedir?
اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ
“Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur”.
Gerek bayram namazında, gerekse arefeden başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazından sonra aşk ile söylediğimiz bu cümlelerin içindeki üç başlığı anlamayanların aşk ile söyledikleri ve haykırdıkları bu cümleler sadece güzel bir musiki olmaktan öteye geçmez.
Nedir üç başlık?
- Allah her şeyden yücedir:
Kâinatta ne varsa onun var etmesi ile olduğunu ve onun dışındaki her şeyin onun varlığının delili olduğunu, hiçbir şeyin onunla denk tutulamayacağını, hiçbir varlığa onun gibi bir yücelik yüklenemeyeceğini bilmek teşrik tekbirindeki manayı kavramak açısından birinci noktayı tutmaktadır.
Zira bugün Müslümanlar o kadar çok şeyi yücelttiler ki, bu mana birçoğunun aklından çıkarak bir musikiye dönüştü. Hâlbuki her şey onun dilemesi ile var oldu ve onun dilemesi ile yok olacaktır. Hali ile onunla hiçbir şeyin yücelik açısından yarışması veya düşünülmesi mümkün değildir.
- Allah’tan başka ilâh yoktur:
İmanın en öncelikli kaidesi olan Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğinin kabulü noktasında Müslümanların kalplerinin gitgeller yaşadığı bir noktada dikkat edilmesi gereken husus sevgimizdeki kademelerde Rabbimizi nereye layık gördüğümüz ve onu layık gördüğümüz yerin üstünde veya aynı düzlemde sevgiler barındırıp, barındırmadığımız hususundaki sonuçlardır.
Rabbimiz kendinden başkasına beslenen sevginin sonucunu şöyle beyan ediyor:
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْدَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِؕ وَالَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُباًّ لِلّٰهِؕ وَلَوْ يَرَى الَّذٖينَ ظَلَمُٓوا اِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَۙ اَنَّ الْقُوَّةَ لِلّٰهِ جَمٖيعاًۙ وَاَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعَذَابِ
“İnsanlardan kimileri vardır ki, Allah’tan başka bazı varlıkları Allah’a denk tanrılar sayar da bunları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler. Keşke zalimler -azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibi- şimdi de bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlasalardı!”
اِذْ تَبَرَّاَ الَّذٖينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذٖينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
“İşte o zaman dünyada kendilerine uyulanlar, uyanları tanımazlıktan gelecekler ve azabı gördüklerinde aralarındaki bütün bağlar paramparça olacaktır.”
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوا لَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّاَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُ۫ا مِنَّاۜ كَذٰلِكَ يُر۪يهِمُ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْۜ وَمَا هُمْ بِخَارِج۪ينَ مِنَ النَّارِ۟
“Kötülerin arkasından gidenler: “Keşke dünyaya bir daha dönebilsek de, onların şimdi bizi tanımazlıktan geldiği gibi, biz de onları görmezlikten gelsek” diyecekler. Böylece Allah onlara, dünyada yaptıklarını üzerlerine yığılmış acı pişmanlıklar halinde gösterecektir. Artık onlar cehennemden asla çıkamayacaklardır.” [2]
- Hamd Allah’a mahsustur:
Rabbimizi her şeyden yüce tutup, ondan başka ilah olmadığını kabulün sonrasındaki en önemli aşamayı ise bize bunca nimeti bahşeden gücün önünde kendisine şükranlarımızı sunmamız gerektiğine dair hükümlülüğü kavramaktır.
Bizler bize çıkar sağlayan, imkân tanıyan, yol açan kimselere karşı severek veya mecburiyetten dolayı minnet duyarken. Kendisine inanamayanlara bile nimetini veren yüce Rabbimize karşı minnetimizi, şükrümüzü ifa etmeden getirdiğimiz tekbirin sözleri sadece ninni gibi bizleri uyutmaktan öteye geçmeyecektir.
Zaten öyle bir halimiz var ki, gece yarılarına kadar uykusuz zaman geçiriyoruz da, bir hutbeyi dinleyecek kadar veya bir tespihi çekecek kadar uyanık kalamıyoruz.
Ümmet olarak uyumaya o kadar alışmışız ki, bizi zelil edecek birçok olay yaşanırken gözlerimizi kapamak yolu ile çektiğimiz numaraların bizi kurtaracağını zannediyoruz. Ancak unuttuğumuz bir nokta var ki, o da Rabbimden hiçbir şeyin gizli kalmayacağı gerçeğidir.
Artık teşriklerle imanımızı, telbiyelerle teslimiyetimizi, tevhidlerle bütün putları yıkmanın zamanı geldi!
Şimdi hep birlikte söyleyelim!
اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ
“Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur”.
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ، لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ، إِنَّ الْحَمْدَ، وَالنِّعْمَةَ، لَكَ وَالْمُلْكَ، لاَ شَرِيكَ لَكَ
“Buyur (emret) Allah’ım! Emrine amadeyim buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrine amadeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.”
لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْ
“Allah’tan başka İlah yoktur. Hazreti Muhammed (S.A.V.) Allah’ın Resulüdür”
Rabbim bizleri içi boş Müslüman olmaktan, kendisine ortak koşmaktan muhafaza eylesin!
Rabbim İslam’ı anlamayı, anladığını uygulamayı ve bu ameller ile cenneti kazabilmeyi hepimize nasip eylesin!
[1] Lokman 27
[2] Bakara 165 - 167