NESLİMİZİN ELİMİZDEN KAYIP GİTTİĞİNİ FARKINDAMIYIZ?
Değerli kardeşlerim:
İnsanın hayata dair umutları ve beklentileri vardır. Bu beklentilerin en güzeli ise dünyaya gözlerini açan evlatlarımızdır. Anne ve baba olarak hayatımızdaki birçok derde ve tasaya onlar mutlu olsun diye katlanırız. Onlar bunu çoğu zaman anlamasa da anne ve baba çocuklarının etrafında pervane olurlar. Yeter ki onlar mutlu olsun, yeter ki onlar güzel bir gelecek kursun diye.
Ancak yaşadığımız çağda insanoğlu olarak her alanda yaşadığımız olumsuzlukların çocuklarımızı yetiştirme ve istikamet belirleme hususunda da yaşadığımızı görüyor ve neslimizin geleceği ile ilgili endişe duyuyoruz.
Bizler çocuklarımızı yetiştirmekten bahsettiğimiz zaman, insanımız bunu evlatlarımıza dünyalık yığmak ve zevk sürecekleri bir hayat sunmak olarak algılıyor ve böylelikle onlara karşı görevlerimizi yerini getirdiğimizi zannediyoruz.
Hâlbuki Rabbimiz bunun doğru olmadığını bizlere şöyle beyan ediyor:
اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا
Mal ve oğullar dünya hayatının zinetidir. Asıl kalıcı olan salih ameller ise Rabbinin katında hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır. [1]
Dünyanın zinetlerinden biri olan evlatlarımızın bizim için göz aydınlığı olup cennete girmemize vesile olmasını istiyor ve Salih amellerle donanmak istiyorsak zamanın tuzaklarına karşı uyanık olmak zorundayız.
Peki! Geleceğimiz olan evlatlarımız için bugün en büyük tehlike nedir?
Günümüzün görsel ve yazılı kitle iletişim araçlarının insanın fıtratın aykırı düşünce ve fiiliyatları yaymasına vesile olan alanlarının kontrol edilemiyor olmasıdır.
Maalesef bugün televizyon, telefon ve bilgisayar sistemlerinin ara yüzlerini süsleyen dinsizlik, cinsiyetsizlik ve ahlaksızlık üzerine kurulmuş görsellerinin eğitim alanlarındaki boşluklar, aile içi iletişimsizlik ve toplum dinamiklerinin menfaatlere kurban edilmesinin neticesinde evlatlarımızın zihinlerinde kapanmaz yaralar açtığını üzülerek görüyoruz.
Dünyayı yönetmek adına toplumu köleleştirmek isteyen çağımızın firavunları ellerindeki maddi güç ile insanlığın saadeti için gönderilmiş dinimizin değerlerini her alanda yıpratmakta ve İslam’ın çağları aşan mesajlarını karalamak adına elinden ne geliyorsa yapmaktadır. Öyle ki, kendi inançlarının gereği olarak zina, eşcinsellik, faiz ve benzeri her türlü kötülüğü kendi içlerinde yasak ederken, kendi dışındakileri bu pisliklerin içine sürüklemek adına milyar dolarlar harcıyorlar.
Peki! Ama bu firavunlar bunu niçin yapıyor?
Çünkü insan neslinin belli bir rakamda tutulması ve onlarında kendi kontrollerinde kalarak onlara hizmet etmelerini istiyorlar. Bir bakıma kendilerini tanrı ve tanrıça ilan ederek şeytanın değirmenine su taşıyan isyancıları oynuyorlar.
Şeytan bu firavunları öyle ele geçirmiştir ki, onları kukla gibi oynatırken bütün insanlıktan onların eli ile aklınca intikam alır. Rabbimiz bu hususu şöyle beyan etmektedir:
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَنٖي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَعٖينَۙ اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصٖينَ
İblis, “Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için yemin olsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve -aralarından senin samimi kulların hariç- onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım.” [2]
Evet! Şeytan o gün isyan etmek adına verdiği sözü yerine getirmek için var gücü ile yoluna devam ediyor!
Nasıl ki dün Lud kavmini eşcinsellikle, ad kavmini büyüklenip Allah’ı tanımamak yolu ile felakete sürüklediyse, bugünde maalesef bizi ve neslimizi aynı tuzağın içine çekiyor.
Öyle haberler kulaklarımıza geliyor ki, inanmakta zorluk çekiyoruz. Yarın İslam’ın tebliğcileri olması beklenen evlatlarımız Lud kavminin artıklarını normal görür hale geldiği gibi, onlar gibi olmayı normal görüyor, Allah’a imansızlığın adını çeşitlendirerek yaratıcısına karşı gelmeyi bir maharet sayıyor. Üstüne üstelik bunu niçin yaptığını da bilmiyor.
Bizler ise evlatlarımızın okuduğu kurs veya okul sebebi ile yarın iyi bir Müslüman olacaklarını zannederken, kendi yaşantımızdaki isyanların evlatlarımızı bu hale getirdiğini görmek bile istemiyoruz.
Peki! Yarın bu haldeki evlatlarımız kuran kursu hocası, imam, öğretmen olup yeni nesiller yetiştirmeye başladıklarında sonuç nasıl olacak?
Birçok yeri geziyor ve birçok kimse ile iletişime geçiyoruz ve bu konuları açıp biraz altını eşeleyince bizim çocuğun okulu da öyleymiş diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Öyle bir iki kişiden bahsetmiyoruz buna inanının!
Bugünden itibaren hemen harekete geçmezsek evlatlarımız dinsiz ve Rabbimin yarattığı fıtrattan uzak bir yaşam içinde kaybolup gidecekler.
Bir şey olmaz diye düşünenler hastanelerde cinsiyet değişmek için sıra bekleyenleri, sokakta Allah’a iman etmediğini söyleyen kimselerin nasılda pervasızca ortalıkta dolaştığına bir baksın.
Sana sesleniyorum Ahmet amca, Mehmet dede, Mahmut abi evlatlarımız giderken hala boş lakırtılar peşindesiniz!
Peki ne yapalım hocam?
- Önce kazandığınız lokmaları helal hale getirin.
- Evlatlarınızla ve torunlarınızla iletişim halinde olun.
- Onları çok sıkmadan takipte olun.
- Zihin dünyalarını karartan yazılı ve görsel materyallerden onları uzaklaştırın.
- İnanç değerlerini kuvvetlendirecek ilim halkalarına dahil edin.
- İnancımızla ters düşmeyecek spor aktivitelerine yönlendirin.
- Onlara daha küçük yaştan itibaren cami ve namaz sevgisini verin
- Allah’ın kitabı ile hemhal olması için beraberce Kuran-ı kerimi okuyun.
- Allah Resulü s.a.v’ in örnek hayatından kesitlerle evinizde günün belli vakitlerinde tahliller yapın.
- Becerilerine göre bir şeyler üretmenin verdiği hazzı onlara aşılayın.
Bu ve benzeri çalışmalar yapılmayan çocukların, zihinlerini kendi ellerimizle verdiğimiz teknolojik aletler aracılığı ile birileri insanlık onuruna yakışmayacak bilgilerle doldururken, bunu da insanın onurunu koruyoruz ifadesi ile yaparlar.
Aslında söylenecek çok sözün olduğu ama sözlerin kifayetsiz kaldığı bir konuya değinmek zorunda kaldık.
Ancak unutulmamalı ki hepimiz evlatlarımızdan sorumluyuz. Rabbimiz bunu açık bir şekilde şöyle beyan ediyor:
قُلْ اِنَّ الْخَاسِرٖينَ الَّذٖينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْلٖيهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِؕ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبٖينُ لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌؕ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِهٖ عِبَادَهُؕ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
"De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek kullarını bunlardan sakındırıyor. Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının." [3]
Bazı âlimler, bu gibi ayet ve hadislere dayanarak “kıyamet günü Allah babalardan dolayı çocukları sorguya çekmeden önce, evlatlardan ötürü babaları sorguya çeker” demişlerdir. [4]
Çocuklarımız hakkında öncelikli görev ana babaya düştüğü için buna vurgu yapmış olsak da, şeytana giden yolu açan, o yolda gidenlere engel olmayan, onları destekleyenler, reklamlarını yapanların hepsi bunun bedelini öderler, velev ki namaz kılıyor olsalar bile…
Bizler Allah rızası için sizleri uyarıyoruz! Bugün tedbir almazsak korkarım yarın çok geç olacak!
Rabbim bizlere imanlı nesiller yetiştirecek amelleri yapabilmeyi nasip eylesin!
Rabbim bizleri ve neslimizi şeytani planların parçası olmaktan muhafaza eylesin!
Rabbim fıtratı bozan zalimlerden olmaktan ve onlarla yol almaktan hepimizi muhafaza eylesin!
[1] Kehf 46
[2] Hicr 39 - 40
[3] Zümer, 15-16
[4] bk. İbn Kayyım el-Cevziye, Tuhfetu’l-Mavdud bi Ahkami’l-Mevlud,Dımaşk, 1391/1971, 1/229