Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

ÇOCUK EBEVEYN İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?

Değerli kardeşlerim:

Dünya hayatında bize zevklenmemiz için bunca imkanı sunan Rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun. O ki, kendine iman eden ve etmeyen diye ayırmadan herkese rızkını verendir. O ki, Dünyada Rahman, ahret hayatında ise Rahim sıfatı ile kendine iman edenleri mükafata eriştirecek olandır. Ancak her nimetin bir külfeti, her verilen imkânın bir hesabı olduğu gerçeğini de görmek gerekir.

Peki! Bizlere verilen nimetlerin ne kadar şükrünü eda edebiliyoruz?

Bu soruya cevap aradığımızda gördüğümüz bize verilen nimetleri farkında olmadığımız gerçeğidir. Bunun nedenini aradığımızda ise karşımıza şöyle bir sorun çıkmaktadır:

Nimet dediğimiz zaman anladığımız ne?

Bu soruyu sokağa çıkıp insanlara soracak olsak alacağımız cevaplar dünyalık menfaatler üzerine kurulu geçici zevkler olduğunu göreceğiz. Oysa en büyük nimet insanın kendisini var eden Rabbini bilmesidir.

En büyük nimetin kendini var edeni bilmesi olması gereken ama bundan kaçınan kullarına Rabbimiz şöyle sesleniyor:

يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرٖيمِۙ اَلَّذٖي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَۙ فٖٓي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَٓاءَ رَكَّبَكَؕ

“Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan; seni, istediği bir şekilde (şekilsizlikten çıkarıp en güzel sûrette) birleştiren, ihsânı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?”  [1]

Bizi Rabbimize karşı aldatan en önemli etken nedir diye baktığımızda gördüğümüz şu dur ki; dünyanın süsü olan metaları ebedi kabul etmek. Rabbimiz bu gerçeği şöyle beyan ediyor:

اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ زٖينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ

Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. [2]

Dünya hayatının süsü olan bu iki nimet hem şükür hem de imtihan olma açısından bizler için çözülmesi zor olan sınavlardan biridir.

Peki! Bize verilen servetler ve o servetlerin mirasçıları olan evlatlarımız bu fani hayatın sonunda bizi nereye ulaştıracak? Cennete mi? Cehenneme mi?

İşte sorulması gereken en önemli sorulardan biri bu! Ancak ne hazindir ki, İslam’ı çok güzel yaşadığımızı düşündüğümüz bizler bile bu soruyu kendimize sorma konusunda acziyet içinde olduğumuzu görüyorum!

Bu konuda Rabbimizin beyanına kulak vermek meselenin önemini kavramak açısından çok dikkat çekicidir:

وَاعْلَمُٓوا اَنَّـمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظٖيمٌ

Mal ve çocuklarınızın sizin için birer imtihan olduğunu ve büyük mükâfatın Allah katında bulunduğunu bilin. [3]

Şimdi soralım bir kendimize; evlatlarımıza karşı sorumluluklarımızı farkında mıyız? Servetlerimizi tüketirken bunu nasıl ve ne amaçla harcamaktayız?

Maalesef bizler malımızı harcama noktasında dünyayı cennet görenler gibi davrandığımız gibi, evlatlarımızın her isteğini yapmayı da ana babalık olarak görüyoruz. Oysa bizler evlatlarımızın dünyaya geldiği andan itibaren üzerimize düşen sorumluluklar olduğunu ve bu sorumluluklardan kaçıp popüler kültürün etkisi ile hareket etmenin sonuçlarının ne olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Bu sorumluluklar nelerdir diye genel bir başlık açmak istediğimizde karşımızı Allah Resulünün uygulamalarından ortaya çıkan koca bir liste ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu listenin en başında;

“Siz kıyamet günü, kendi isimleriniz ve babalarınızın ismi ile çağırılacaksınız. Öyle ise, isimlerinizi güzel kılın.” [4]

Bu gün çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin sonucunda ortaya çıkan durumlardan şikâyet ediyoruz ama “Poyraz” adını verdiğimiz evlattan meltem havası bekliyoruz.

 

“İlk söz olarak çocuklarınıza güzel bir şekilde « Lâ ilâhe illâllah» demeyi öğretiniz!” [5] emri ortadayken falanca futbolcunun adını, filanca takımın on birini onlara öğretiyoruz.

“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamıştır.” [6] emri ortadayken dansöz gibi kıvıran kız çocuğunu, argo kelimeler ile kendisine küfür eden oğlunun videosunu paylaşmak için yarış ediyoruz.

Allah Resulü s.a.v’ in “Çocuklarınıza yedi yaşındayken namaz kılmalarını söyleyiniz. On yaşına bastıkları hâlde kılmazlarsa kendilerini cezalandırınız yataklarını da ayırınız.” [7] Beyanı ortadayken ne kendimize ne de evlatlarımıza caminin yolu göstermediğimiz gibi, insanın izzetine yakışmayan haller ile onları bir arada tutmayı marifet sayıyoruz.

Bugün kızlarımızın sokakta gezdikleri kıyafetleri görünce evdeki hallerini düşünmek bile istemiyoruz.

Rızkımızı kazanmak için çıktığımız yola kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, asli görevlerimizi görmez hale geliyoruz. Oysa servet elde etmenin hedefi üst üste konulan mücevheratlar olmadığını asıl mücevheratın Allah Resulünün belirttiği şekildeki bir harcama olduğunu aklımızdan çıkarıyoruz:

“Harcamaya nefsinden başla. Artanı çoluk-çocuğuna sarf eyle. Ailenden bir şey artarsa, bunu da akraba ve yakınlarına harca. Bunlardan arta kalanı da sağındaki solundaki konu-komşuya ver!” [8]

Oysa bir bilsek Allah için yapılan her harcamanın mükafat sebebi olduğunu:

“Bir adam Allah’ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, harcadıkları onun için birer sadaka olur.” [9]

Hepsinden önemlisi ise çocuklarımızın mal ve mülkten daha değerli beklentilerinin olduğunu;

Çölde yaşayan bedevîlerden bir grup Resûlullah s.a.v’ in huzuruna geldiler ve:

- Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz? diye sordular. Peygamberimiz:

– “Evet” buyurdu. Onlar:

- Fakat biz, Allah’a yemin ederiz ki, onları öpmüyoruz, dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Allah sizin kalblerinizden merhamet duygusunu çıkarıp almışsa, ben ne yapabilirim ki!” buyurdu. [10]

Evlatlarımızın bu ifade ettiklerimizin yanından bizden beklediği bir hususta kendilerinin değerli olduklarının hissettirilmesi, bir bakıma adam yerine konulmasıdır. Bunun ilk evresi ise Allah Resulünün şu uygulamasıdır:

Nebevî terbiye altında yetişen Enes r.a çocukların yanından geçerken onlara selâm verir ve:“Peygamber s.a.v’ de çocuklara böyle selâm verirdi.” buyururdu. [11]

Ancak bizler zaman zaman çocuklarımızın yaptığı haylazlıklara katlanamadığımızdan kaynaklı hemen ikinci kanala geçerek onlara bedduanın her türlüsünü yapar hale geliyoruz. Oysa ağzımızdan çıkan her cümlenin bir karşılığı var:

“Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” [12]

İfade ettiğimiz bu hususlara riayet eden kimse Allah Resulünün şu müjdesine nail olur:

“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi. [13]

Bizler hem kendimiz, hem de neslimiz için dünyalık bazı korkular yaşıyoruz. Ancak eğer gerçekten iman etmişsek Allah Resulü s.a.v’ in ifade ettiği şu gerçeği kabul ederiz:

Abdullah İbni Abbas r.a’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:Bir gün (Çocuk yaşta iken) Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:

“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) [14]

Biz dediğiniz her şeyi yaptık ama evlatlarımızı yola koyamadık diye düşünen kardeşlerimiz varsa Rabbimizin şu beyanına kulak vermesi izleyeceği yolu bulması açısından çok önemlidir:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Ey iman edenler! Eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olanlar çıkabilir; onlara karşı dikkatli olun! Bununla beraber eğer affeder, hoş görür ve kusurlarını örterseniz bu sizin için bir fazilettir. Hiç şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. [15]

Unutmayalım değerli kardeşlerim bir gün bu hayat sona erecek ve dünyalık bütün zevkler ortadan kalkacak. Geride kalan tek şey İmanımız ve geride bıraktıklarımız hayırlar olacaktır. O hayır ise;

“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” [16]

Rabbim hayırlı bir hayat, amel defterimizi açık bıraktıracak güzel işler yapabilmeyi nasip eylesin!

Rabbim bize emanet edilenler sebebi ile cehenneme düşmekten bizi ve neslimizi muhafaza eylesin!

 

 

 

 

 


[1] İnfitâr, 6-8

[2] Kehf 46

[3] Enfal 28

[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 70.

[5] Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VI, 398

[6] Tirmizî, Birr, 33

[7]  Ebû Dâvûd, Salât 26

[8] bk. Nesâî, Zekât 60, Büyû 84. Ayrıca bk. Müslim, Zekât 41

[9] Buhârî, Îmân 41, Megâzî 12, Nefekât 1; Müslim, Zekât 49. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 60

[10] Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 164. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 3

[11] Buhârî, İsti’zân, 15; Müslim, Selâm, 15

[12] Müslim, Zühd 74. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 27

[13] Müslim, Birr 149. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13

[14] Tirmizî, Kıyâmet 59

[15] Teğabün / 14. Ayet

[16] Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8

Dosyalar

ÇOCUK EBEVEYN İLİŞKİSİ NASIL OLMALI
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş