26. DERS | UHUD SAVAŞI 1.BÖLÜM
Değerli kardeşlerim:
Hak ile batılın kıyameti kadar sürecek savaşında mümin birçok mücadele ile karşı karşıya kalır. Bu mücadelelerde bazen galip gelir, bazen mağlup olur. Her iki durumda da mücadeleden vazgeçmeden Allah yolunda sebat gösterenler kazananlardan olur.
Peygamberimizin anlattığımız hayatı da sonuna kadar mücadelenin en güzel örneğidir.
Mücadeleyi güzel kılan bir hususta da hakka itaat meselesidir.
İşte itaatin ne kadar önemli olduğuna bir örnek olarak Uhud'a bakmak gerekir.
Mekkeli müşriklerin Bedir hezimeti ve ticaret yollarının riske girmesi ile Kureyş bir karar verme zorunda kaldı.
Darun Nedve’de Ebu Süfyan’ın başkanlığında toplanan müşrikler Bedir savaşı’na sebep olan kervanın 50.000 dinarlık kârı ile Bedir’in intikamı için ordu kurma kararı aldılar.
Bu paranın 25.000 dinarını etraftaki kabilelere vererek orduya katkı sağlanması kararına da vardılar.
Bu arada Bedir’de affedilen Abdullah Ebu Azze kabileleri geziyor ve onları savaş için kışkırtıyordu.
Kabilelerin birçoğu Kureyş’in kervanları ile ticaret ettiğinden bu teklife sıcak bakmakta zorlanmadılar.
Beni Müstalik ve diğer kabilelerden 2000 savaşçı tertip edildi.
Mekkelilerle beraber sayı 3.000 oldu. Bunların 70’i zırhlı Süvari, 200 at, 3000 deve ile de Ordu tamamlandı.
Ebu Süfyan’ın karısının başını çektiği önde gelenlerin kadınları intikam ateşini körüklemek için orduya dâhil oldular.
Ordu’nun içindeki azgın bir grup Ebva köyünde mezarı olan Amine annemizin mezarını açmam niyetindeydiler. Ancak bu kötü bir adetin önünü açar korkusu ile önde gelenler buna engel oldular.
Mekke’de bu hazırlık yapılırken Medine ki Müslümanla bu hazırlıktan habersizdi.
Bedir Savaşı’nda esir düşen ve iyi bir muamele gören, yeğenini de çok seven Hz. Abbas bir haberci ile Mekke’deki hazırlıkları Allah Resulüne haber verdi.
Allah Resulü mektubu Ubey Bin Kab'a okuttu ve kendisine bunu gizli tutması emrini verdiyse de bir şekilde haber yayıldı.
Haberin gizlenmek istemesinin sebebi Medine’de korku yaşanmasını önleme amacı taşıyordu.
Düşmanın durumunu tespit etmek için haberciler gönderildi ve Abbas’ın mektubunun doğru olduğu teyit edilmiş oldu.
Ansızın bir saldırıya uğramamak için gece nöbetçileri tahsis edildi. Zira Kureyş Medine’nin çok yakınındaydı.
Allah Resulü istişare için ashabını topladı bunların içerisinde münafıkların başı olan Abdullah İbn-i Selül’de vardı.
Medine konumu gereği kale gibi olduğundan savunmayı şehrin içinde yapma görüşü ağırlık basarken Abdullah İbn-i Selül de bu görüşteydi.
Gençliğin getirdiği cesaret ve şehit olma arzusu gençleri yüz yüze vuruşma taraftarı yaparken, bunun olması için de Allah Resulüne baskı yaptılar ve halktan da bu yönde destek gelince harp kararı alındı.
Günlerden Cumaydı, namazdan sonra Allah Resulü hareket öncesinde zırhını kuşandı.
Gençler Sad Bin Muaz’ın uyarısı ile Allah Resulü den özür dilediler ve kararına saygı göstereceklerini bildirdiler.
Gençlerin bu özrüne karşılık Allah Resulü, bir peygamber zırhını giydikten sonra çıkarmaz ifadesi ile karşılık verdi.
Çünkü ayeti celile de emir böyleydi. Devamında da eğer emirleri uyarsanız zafer bizimdir diye bir ifade buyurdu.
Kureyş bir saatlik mesafedeki Uhud’a Çarşamba günü gelmiş ve yerleşmişti.
Medine'den çıkan Ordu 1000 kişiydi ancak Abdullah İbn-i Selül görüşü dikkate alınmadığı gerçeğiyle 300 kişi ile geri dönünce, İslam ordusu 700 kişiye düştü. Yaşı küçük olanları da Allah Resulü geri çevirdi.
Cumartesi sabahı Ordu Uhud’a vardı.
Ordu sırtını Uhud dağı’na verdi. Allah Resulü sancağı Musab Bin Umeyer’e verdi.
Zırhlı kuvvetleri Zübeyr Bin Avvam, zırhsız kuvvetleri Hz Hamza, aynen tepesine yerleştirilen okçuların başına da Abdullah Bin Cubeyr komutan olarak atandı.
Okçulara Allah Resulü tarafından kesin talimat verildi, ne olursa olsun tepe asla terk edilmeyecekti.
Kureyş atlıların başında Saffan, solda İkrime, sağda ise Halit bulunuyordu.
Savaş öncesinde Hz. Ali Kureyş’in sancaktarı olan Talha’yı öldürdü. Onun ölümü üzerine bayrağı alan kardeşi Osman’ı da Hz. Hamza yere serdi.
Savaş başlamıştı Hz Hamza, hz. Ali ve Ebu Dücane akıllara durgunluk veren bir mücadele içindeydiler.
Ebu Dücane “korkaklıkta zillet, ileri atılmakta şeref ve İzzet vardır.” Kılıcını taşıyordu.
Cübeyir Bin Mutim’in kölesi olan Vahşi, Cübeyir tarafından dayısı Utbe Bin Rabia’nın öcünü alması için özel getirilmişti. Hz. Hamza’yı öldürme karşılığında özgürlük vadi verilmişti.
Vahşi Hz. Hamza’yı karnından vurarak şehit etti.
Müslümanlar bu haberle sarsıldı ve o acıyla düşmana saldırdı, düşman kaçmaya başladı.
Bu esnada şehit düşen bir kimse daha vardı: O da babası müşrik olan amirin oğlu, Abdullah Bin Selül'ün kız kardeşi Cemile ile evlenen Ebu Hanzala’nın şehadet haberi idi. Zira o evlendiği gecenin sabahı daha gusül almaya bile imkân bulamadan cihad ordusuna katılmıştı. Şehit düşen bun gencin yerini Allah Resulü haber verirken onun makamının güzelliği ortaya koyarken, yanında bulunan hizmetçileri sebebi ile Allah Resulünün haya ederek yüz çevirmesine ashap şahit olmuştu.
Bu anlattığımız kısım Uhud Savaşı’nın zaferle sonuçlanan kısmı ve bundan sonrası ise itaate uymamanın ne gibi sonuçlara ulaşacağının göstergesi olacak.