KOMŞULUK HAKKI
Değerli kardeşlerim:
İlişkiler söz konusu olunca birçok meselede deriz ki, yalnızlık Allah'a mahsustur. Bu ifade yaratılmış olan bütün canlıların birbiriyle olan iletişiminin bir zorunluluk olduğunun ifadesidir.
Bizler aile olmaya, akrabalık bağları kurmaya ihtiyacımız olduğu gibi, toplum içinde bizle ailevi ve akrabalık bağı olmayanlarla da iletişim halinde olmak durumunda olan varlıklarız.
İşte biz bu ilişkiye " Komşuluk" diyoruz!
Komşuluk dediğimiz iletişim şekli ise her hususta olduğu gibi bizlere karşılıklı görevler ve haklar doğurur.
Bu hakları gözetme hususunu dinimiz İslam "Komşuluk Hakkı " başlığı altında toplamış ve bizlere şöyle öğüt ve emirler vermiştir:
وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبٖيلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ
Yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez. [1]
Bizler sosyal bir varlık olmamız sebebi ile gerek evlerimize bitişik olan, gerekse işyerlerimizle aynı bölgede bulunan insanlarla iletişimde bulunuruz.
İşte İslam bu ilişkilerin nasıl olması gerektiğine bir düzen getirerek sağlıklı bir toplum oluşmasına öncülük eder.
Bugün gerek ahlaki, gerek örf ve ananeler açısından özlem duyduğumuz geçmişimizin belki de en güzel ifadeleri komşuluklarda saklıydı.
Geçmişteki komşuluklarımızın İslam'ın emrettiği çizgide gitmesi sebebi ile bugün yaşadığımız birçok sıkıntı o gün söz konusu değildi.
Ama unutmamak lazım ki, ortamın iyi veya kötülüğünü oluşturanlar bizleriz, yanlışlıkları doğruya tevdi edecek de bizleriz.
Peki! Nasıl yapacağız da eskisi gibi bir komşuluk ortaya çıkacak?
Bunun en kısa cevabı ve çözümü; İslam'ın emrettiği gerekleri yerine getirerek bunu başaracağız.
İlk dikkat edeceğimiz husus kendi kimliğimiz ve ahlakımızdır. Nitekim Allah Resulü s.a.v şöyle buyurmuştur:
Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez. [2]
İslam’a göre komşuluk hakkı öyle önemlidir ki, komşunun şahadeti ölünün durumuna sirayet eden bir belge gibidir.
Allah ve Resulünün çizdiği kaidelere baktığımız zaman ortaya konulan ifadelerin ve içinde sakladığı mananın ne olduğunu düşünen kimseler için çok derin manalar ifade ettiğini görürüz.
Şimdi şu ifadelere dikkatlice kulak verelim:
İslam toplumunda meşhur olmuş bir rivayet vardır; " Komşusu açken tok yatan bizden değildir."
Bu ifadenin alt başlıklarına baktığımız zaman İslam'ın hayata yön veren huzurunun göstergelerini görürüz.
Öyle ki, evinde pişirdiğin yemeğin kokusunun komşusuna gitme durumunda canının çekeceği düşüncesi sebebi ile onu gözetmeyi emreder:
“Ey Ebu Zer! Çorba pişirdiğinde suyunu çok koy ve komşularını gözet.” [3]
Allah Resulü s.a.v ikram etmeyi emrettiği gibi, kendisine ikram edilen hususunda da şu kaideyi ortaya koymaktadır:
Ey mümin hanımlar! Sizden hiç bir hanım, yanmış koyun paçasını bile ikram etse komşusunu asla küçümseyip azımsamasın. [4]
İslam dini gerçekten kavrayanlar için nezih ve zarif bir hayat sunar. İşte bunun bir göstergesi de komşuya ikram etme hususundaki inceliktir:
Hz. Aişe soruyor:
Herhangi bir hediye göndereceğimizde hangi komşudan başlayalım?
Efendimiz cevap buyuruyor: 'Kapısı sana en yakın olandan başla' [5]
Bugün bu değerlere ne kadar da ihtiyaç duyduğumuz çok açıktır. Hâlbuki biz bu değerleri yakın tarihimize kadar yaşayan bir toplumduk. Birbirimize gider, gelirdik, komşumuza ikram ederdik, komşumuzda ikram ettiğimiz tabağı aynı şekilde doldurarak ikramda bulunurdu.
Peki! Şuan halimiz ne durumda?
Yardımlaşmanın yok olduğu, evladını emanet edecek bir komşunun bulunmadığı, örf ve anenelerin yok olduğu bir zamanı yaşıyoruz.
Komşuluğun ne kadar değerli bir kavram olduğunu geçmişin güzel anıları içinden bir kaç örnekle sunalım:
Büyüklerimizden hep duyarız ben falanca ile " Sütkardeşim ". Peki! Bugünün neslinin bu kavramdan haberi var mı?, geçmişte süt kardeşliğinin çok olmasının sebepleri ne idi?
Peki! Sütkardeşliği nedir?
Çocuğun süt emme çağında kendi annesinden başka bir kadından süt emmesi halinde, bu çocukla süt emziren kadın ve bu kadının hısımları arasında bir süt hısımlığı meydana gelir. Süt emen çocuğun durumu süt emdiği kadının kendi evlatlarındaki kan bağı gibidir.
Geçmişte bunun ortaya çıkmasının sebebi komşular işlerini imece usulü yapar ve bu hal sebebi ile de kim eve gelirse yardım olsun diye komşusunun çocuğunu da emzirirdi. Tabi ki fıkıh boyutu olarak süt hısımlığının doğuracağı sebeplerle bu uygun görülmese de, bizim burada ifade etmeye çalıştığımız mesele komşuluğun kendi çocuğunu teslim edebilecek kadar kuvvetli olduğunu göstermektir.
Birde "İmece" diye bir kavramdan bahsetti ki! Acaba yeni nesil buna hiç şahit olmuş mudur ve ne olduğundan haberi var mıdır?
İmece: Bir kimsenin ihtiyacını komşu ve akrabalarının birleşerek giderdikleri bir uygulamadır.
Bu kavram geçmişte o denli kullanılıyordu ki, yufka açmaktan, tarla sürmeye, borç vermekten, düğün hazırlığına, cenaze işlerine varıncaya kadar her hususta yerine getirilen yardımlaşmanın en güzel haliydi.
Bunun gibi geçmişte kalan birçok anının asıl kaynağının neresi olduğuna baktığımızda bunların İslam'ın emri olan komşuluk hukukunun bir parçası olduğunu görmekteyiz.
Nitekim Allah Resulünün şu ifadesi komşuluğun ne kadar önemli bir görev olduğunu ortaya koymaktadır:
Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım. [6]
Hep diyoruz ya! Fabrika ayarlarımıza dönmeliyiz! İşte fabrika ayarlarımız tamda bunlar olduğunu ortaya koyuyoruz. Ancak bunu ne kadar idrak ediyoruz meselesi ise tam bir tartışma konusu olarak karşımızda durmaktadır.
Rabbim bizlere hayırlı komşular nasip eylesin!
Rabbim komşuluk haklarına riayet eden kullardan olup, arkamızdan bize şahitlik edecek güzel insanlar bırakabilmeyi nasip eylesin!
[1] Nisa 36
[2] Buhari, Edeb 29; Müslim, İman 73
[3] Müslim, Birr, 142.
[4] Buhârî, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90. Ayrıca bk. Tirmizî, Velâ 6
[5] Buhari, 6020;Ahmed bin Hanbel, 24895; Ebu Davud, 5155
[6] Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141