EŞCİNSELLİK VE LUD KAVMİNİN HELAKI
Değerli kardeşlerim:
Kâinatta bulunan hiçbir canlı kendi tercihinin sonucu hayata gelmediği gibi, yine kendi tercihinin sonucu ölüme varmaz. Bu Rabbimizin ortaya koyduğu ilahi bir kanundur. Yine insan bilmelidir ki! Onun cinsiyetini, rengini, ırkını, doğacağı yeri belirleyen de yine Rabbimizdir.
Bir kimsenin yaratılışından gelen özelliklerini değiştirmeye ne hakkı, ne de yetkisi vardır.
Fıtrata aykırı olacak her müdahale, insanlığa geri dönülmez yaralar açacaktır.
Rabbimiz insanın yaratılışının özünü ifade ederken, farklılıklarımızın sebeplerine şöyle vurgu yapıyor:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواؕ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ
Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. [1]
Rabbimiz bizleri var edip, bizlerden kulluğun gereklerini isterken, bu istekler sadece ibadet hayatı ile sınırlanmış hükümler değildir.
Bizler dünya hayatının ziynetleri ile imtihan olurken, Rabbimiz bu imtihanda bizleri helal ve haram kıstaslarındaki tercihlerimiz ile sınayacaktır.
Bu sınanmada karşımıza çıkacak olan düşmanlarımızı, onların izledikleri yolları, onlara uyanların sonlarını ve Allah’a uyanların mükâfatlarını Rabbimiz kitabında gerek kıssalar ile, gerekse hükümlerle ortaya koymuştur.
Rabbimiz bu hükümlere işaret ederek şöyle buyurmaktadır:
لَقَدْ كَانَ فٖي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِؕ مَا كَانَ حَدٖيثاً يُفْتَرٰى وَلٰكِنْ تَصْدٖيقَ الَّذٖي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصٖيلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Kuran, uydurulabilecek bir söz değildir; fakat o, kendinden öncekiler için onay, her şey için detaylı açıklama, iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. [2]
Bizim için bir hidayet ve ibret vesikası olan kitabımız kuranda Rabbimizin haber verdiği bir kıssa vardır. Bu kıssa Lud peygamber ve kavminin kıssasıdır.
Rabbimiz burada insanın bir erkek ve dişiden yaratıldığı halde, fıtratlarına aykırı olarak hareket edip hemcinslerine yaklaşan erkeklerden bahsederek, yaptıkları sapkınlıkla nasıl bir iş yaptıklarını ve nasıl bir sonla karşı karşıya kaldıklarını bizlerin dikkatine sunmaktadır.
Bizler zaman zaman bu ilahi tecellinin kıssasını anlattığımızda bazı kardeşlerimizden şöyle sözler duyduk:
Bu sapkınlığın biz Müslümanlarla ne alakası var!
Bu sözü söyleyen kardeşlerimize ifade etmek gerekir ki, Rabbimiz kitabında ortaya koyduğu hiçbir haber ( hâşâ ) öylesine hikâye edilmiş değildir. Rabbimiz Lud kavminin helak oluşunu ve sebeplerini ortaya koyup, bize haber vermişken, umursamayıp biz bundan uzağız demek, salgın sebebiyle karantinaya alınmış bir bölgede durup ta, bana bir şey olmaz demek gibidir.
Hiçbir idareci, hiçbir anne baba, bizde böyle bir şey olmaz deme kolaylığına kaçamaz. Zira dün olmaz dediğimiz birçok ahlaksızlığı bugün yaşamaktayız.
Her ne sebeple olursa olsun, toplumda oluşan bu hastalıkla mücadele edilmesini bize Allah ve Resulü emrediyorsa! Bizim için işittik ve itaat ettik demekten başka yol yoktur.
Nitekim Rabbimiz kitabında o azgın kavmin yaptıklarını ayrıntıları ile bize şöyle haber vermektedir:
Lud peygamberin kavminin önde gelenlerinden bazı erkekler, kadınları bırakıp erkeklere yönelmeleri sebebi ile Rabbimiz onları uyarmak üzere peygamber göndermiş olsa da, onlar ona uymak yerine ileri gittiler. Rabbimiz onları yok etmek üzere güzel suretlere bürünmüş üç meleği ( Cebrail, Mikail, İsrafil) Sodom şehrine göndermiş ve onlar Lud peygamberin evine misafir olarak yerleşmişlerdi. Kocasına iman etmemiş olan Lud peygamberin karısının haber vermesi üzerine gelişen olayları Rabbimiz Kitabında şöyle ortaya koyuyor:
- Elçilerimiz Lûd'a geldiğinde, onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. "Zor bir gün!" dedi.
- Lûd'un kavmi hemen yanına geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lûd, "Ey Kavmim! İşte kadınlar, benim kızlarım; sizin için en nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah'tan korkunuz ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyiniz! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!" dedi.
- "Sen de biliyorsun ki senin kızlarında bizim gözümüz yok. Bizim ne istediğimizi pekâlâ biliyorsun." dediler.
- Lûd, "Keşke benim size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir desteğe dayanabilseydim!" dedi.
- Elçiler "Ey Lûd! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamayacaklar. Sen gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yola çık. Eşinden başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz onun başına da gelecektir. Onlar için belirlenen zaman, sabah vaktidir. Sabah da yakın, değil mi?" dediler.
-Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde, Rabbin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Böyle cezalar zalimlerin başından hiç eksik olmaz. [3]
Bu helakın ardından Cebrail a.s o bölgeyi yedi kat Semaya çıkararak yere çalmış ve yapılan işin alçaklığını ortaya koyarcasına dünyanın en düşük rakıma ait yeri durumundadır.
Lud gölünün konumuna baktığımızda: İsrail, Ürdün ve Batı Şeria arasında kalan, yaklaşık 600 kilometrekarelik bir alanda bulunan Lud Gölü 422 metre derinlik ile deniz seviyesinden en aşağıda olan göldür. Lud Gölü'nün derinliği ise 376 metre civarındadır. Lud Gölü'nün tuzluluk oranı %30 olarak belirlenmiştir. Dünyanın en tuzlu 3. Gölü olarak içinde canlı çeşitliliği en az olan yerlerden biridir.
Gelen rivayetlere baktığımızda Hz Lud 45 sene kadar kavmine tebliğ görevini yaptığı halde iki kızı dışında, karısı da dâhil inananı olmamıştır.
Bu olaydan sonraki tarihte, bu olayın bir benzerini de Roma imparatorluğunun bir şehri olan Pompei’de görmekteyiz. Vezüv yanardağının patlaması sonucu, lavlarla taşlaşan sapkın insanların kalıntıları bugünde bozulmadan insanların dikkatine Rabbimiz tarafından sunulmaktadır. Bugün bu yer İtalya’dadır.
Peki! Geçmişten günümüze taşınan bu sapkınlığın nedenleri nelerdir?
Geçmişte ki olaylarda inançsızlık, doyumsuzluk, özenti gibi durumları görürken bugün bunların üstüne birde gelişen teknoloji ile şunlar eklenmiştir.
Önce şunu belirtmeliyiz ki! Bu bir hastalıktır. Sonrada bugünün dünyasındaki sıkıntılara değinelim:
1.TV, internet, gazete, vs gibi görsel araçlar:
Bugünün gelişen teknolojisini yöneten çevreler, kendi kontrollerinde bir toplum oluşturmak adına, toplumun değer yargılarını, inançlarını ve de fıtratını bozmak adına harcadığı çabanın sonucunda ortaya koydukları rol modellerle toplumu ifsat etmektedirler.
2. Arkadaş çevresinin gayri ahlaki olması ve özenti:
Sosyal medya ve benzeri platformlarla insanları fıtratın dışında işlere sürükleyenler, bizlere dost ve arkadaş gibi yaklaştığı açıktır.
3. Aile yapısının bozuk olması:
Anne ve babanın evliliği bir oyun gibi görmeleri, birbirine sadık olmamaları, aileyi inanç değerleri üzerine kurmamaları veya gayri ahlaki bir aile yapısı ortaya koymaları
4. hastalıkla mücadele'nin yetersiz olması (kanunlar, toplum algısı vs gibi):
Maalesef kanunlarımız bizim inanç değerlerimizle değil, Avrupa’nın sapkın değerleri ile kurumsallaştırılmakta ve toplumu düzeltmek yerine, gayri ahlakiliğe yönlendirmektedir.
Bu anlattıklarımızın yanında, asıl sebebin ne olduğuna bakacak olursak bunun kaynağının manevi yozlaşma olduğu açıkça ortadadır.
Peki! Çözüm nedir?
1-Kerim kitabımızda bize haber verilen Lud kavminin helakının sebeplerini iyi anlayıp topluma bunu aktarmak
2-Yasal ve toplumsal tepkinin oluşması için gerekli zeminin hazırlanması (STK lar, kanaat önderlerinin topluma bunu anlatması gibi)
3-Görsel ve yazılı basından, internet ortamından ve bu hususta özendirici çalışma yapan her yerden çocuklarımızı uzak tutmak.
Bunların ne denli önemli olduğunu dinimiz İslam’ın harama giden yolları haram kılmasından rahatlıkla anlayabiliriz.
Harama giden yollar nelerdir diye bakacak olursak:
Karşı cinse benzeme:
Allah Resulü s.a.v. , kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lânet etti. [4] İfadesi bugün bizim için en dikkat etmemiz gereken hususlardan biri olarak karşımızda durmaktadır.
Allah Resulü bu gibi hissiyat içine giren kimselere karşı tavrı da açık ve net olmuştur:
Peygamber efendimiz, el ve ayaklarını kınalayıp kadınlara benzemeye çalışan birini sürgüne göndermiştir. [5]
Bu hususlara dikkat etmeyip Allah’ın verdiği fıtratı bozanlara Allah Resulü şöyle uyarıda bulunuyor:
Üç kimse vardır ki, kıyamet günü Allah onların tarafına bakmaz; anne-babasına asi olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyus. [6]
Aynı odayı aynı yatağı paylaşma:
Riyazüs Salihin in müellifi imam Nevevi, 10 yaşına basan erkek ve kızın yataklarının ayırma hususun da şu beyanda bulunur:
Kız ve erkek çocuklar 10 yaşına basınca onların yataklarını anne, baba, kız ve erkek kardeşlerin yataklarından ayırmak vaciptir. Erkeğin erkekle, kadının kadınla aynı yatakta yatmaları asla caiz değildir; her bir yatağın birer kenarında olsalar bile caiz değildir.
Kadının kocası, kocanın karısı haricindekilerin yanında mahremleri bile olsa avret yerlerinin gözükmemesinin daha uygun olacağını da aynı zamanda ifade etmektedir.
Bunun sebebi nedir diye düşünecek olursak, buluğa ulaşan çocukların eğilimlerinin yanlışa kaymaması olduğunu görürüz.
Bizler eğer ki! Toplumdaki kırılmaları, sapkınlıkları görmezden gelirsek, nasılsa bizde böyle bir şey olmaz dersek, sonunda bize ulaşırda pişmanlık duyarız ama iş işten geçmiş olur.
Rabbimiz bizim için kıstası ortaya koyuyor:
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْؕ
Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez. [7]
Rabbim bizleri her türlü kötü ve çirkin işlerden muhafaza eylesin!
[1] Hucurat 13
[2] Yusuf 111
[3] Lud 77-83
[4] Buhari, Libâs 61
[5] Ebu Davud
[6] Nesâi, Zekât 69
[7] Rad 11