HİDAYET, RAHMET VE MAĞFİRET ALLAH'TANDIR
Değerli Müslümanlar:
Rabbimiz insani kul olması için yaratmış ve gereklerini de peygamberleri aracılığıyla gönderdiği kitap ve sünnetle ortaya koymuştur. Ancak insan onu yoktan var eden Rabbini hatırlamadığı gibi, ona birçok şeyi de ortak koşar.
Allah'a ortak koşanların özelliklerine de baktığımız zaman Rabbimizin şu ifadesindeki sıfatları görürüz:
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِؕ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِؕ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah'ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "işte bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" diyorlar. De ki: "Siz, Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz, O onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. [1]
Hal böyleyken bazı kimseler yağmurun yağmasında, depremlerin olmasında, güzelliklerin ortaya çıkmasında Allah'ın hükmünü geri plana bırakarak, onun yarattıklarını öne sürme ahmaklığında bulunmaktadır.
Şu bilinmelidir ki, kul bir şeyi arzu etse de, o fiilin hükmü Allah'a aittir. O dilemediği sürece hiç bir şey olmaz.
Yaşanan doğa olaylarını kendi büyüklerine bağlamak Allah Resulünün şu ifadesini kabul etmemektir:
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in ölümünden sonra güneş'in tutulması üzerine, bazı kimseler bu olayın İbrahim’in ölümü sebebi ile ortaya çıktığını konuşmaya başlayınca, Allah Resulü s.a.v şöyle buyurmuştur:
Ey insanlar! Biliniz ki, güneş ve ay; Allah'ın kudret alâmetlerinden ikisidir. Bir kimsenin vefatı veya birinin hayatı sebebiyle tutulmazlar. Bunları tutulmuş gördüğünüzde, hemen mescitlere gidiniz. Onlar açılıncaya kadar da Allah'a dua ediniz, namaz kılınız! [2]
Nitekim Rabbimizin bu husustaki beyanı da açıktır:
وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا
Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin.. [3]
Allah'ın var ettiği günahkâr kullarına şeksiz ve şüphesiz itaat eden kullara şu soruyu sormak gerekir:
Allah'tan başkasına tam teslimiyet İslam'da var mıdır?
Siyer kitaplarına baktığımız zaman görürüz ki, sahabe efendilerimiz bazı konularda peygamber efendimize şu soruyu sormuşlardır:
“Ey Allah'ın Resulü bu emir Allah'ın emrimidir? Senin görüşün müdür?”
Eğer ki Allah Resulü, benim görüşüm diye ifade ederse,
"Ey Allah'ın Resulü şöyle yapsak daha faydalı olur" diye itirazları olduğunu görürüz.
Şu bir gerçektir ki, peygamberlerin dışında masum kimse yoktur. Haliyle her insan günah işleyebilir.
Tarihe baktığımızda bu hataya düşenlerin olduğunu görürüz.
Nitekim Rabbimiz de bu durumu kitabımız da şöyle ifade etmektedir:
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَسٖيحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ
Onlar, Allah'ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. [4]
Efendimizin ayet-i okumasını müteakip daha önce Hıristiyan iken Müslüman olmuş bir sahabe efendimiz, "Ey Allah'ın Resulü! Biz onlara kulluk etmiyorduk ki!" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, "Onlar size istediklerini helâl, istediklerini haram kılıyorlardı. Siz de onlara uyuyordunuz öyle değil mi?" diye sordu. Sorusuna "Evet!" cevabini alınca da, "İşte ayette sözü edilen durum budur. [5] İfadesini kullandı.
Rabbimizin ve Efendimizin ifadelerinden de anlaşılacağı üzere bizler günaha açığız. Rabbimizin bizden istediği ise hiç günah işlememek değil, hata yaptığımız zaman kendisine yönelerek samimi ve kalpten tövbe etmemizdir.
Peki! Tövbe ederken birinin elini tutmamıza ihtiyacımız var mı?
Bu sorunun cevabını Rabbimiz kerim kitabında şöyle ifade ediyor:
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖي عَنّٖي فَاِنّٖي قَرٖيبٌؕ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖي وَلْيُؤْمِنُوا بٖي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm, O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. [6]
وَاسْتَعْمَرَكُمْ فٖيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِؕ اِنَّ رَبّٖي قَرٖيبٌ مُجٖيبٌ
O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra da O'na tövbe edin, Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. [7]
Bu noktada şunu açıklamak gereklidir:
Vesile var mıdır?
Vesile dediğimiz Allah Resulünü ve sevdiği kullarını vesile ederek kişinin Rabbimizden bağışlanma dileğinde bulunmasıdır ve de bunda bir sakınca yoktur, ancak duanın kabulü için bu kimseler olmazsa duam kabul edilmez inancı taşımak yanlıştır.
Vesile aynı bir işyerinden alınan referans mektubuna benzer. Yeni gideceğimiz işyeri için bu bir gösterge olsa da işe alma garantisi olmaz. İşyeri sahibi ister işe alır, ister işe almaz.
Peki! Bir kimse Peygamberin soyundan veya Allah dostu bir kimsenin soyundan olması onu cennetlik yapar mı?
Bunun cevabı Allah Resulünün şu ifadesinde karşılık bulmaktadır:
Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe, hakkına el uzatmak helâl değildir. [8]
Nitekim tüm Müslümanlar Allah Resulünün kızı Fatıma'ya söylediği " Baban peygamber diye sakın bana güvenme" ifadesini bilir.
Bir yere intisaplı olmak ve oraya güvenmek doğrumudur?
Rabbimiz bize iyi insanlarla beraber olmamızı emretmektedir:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقٖينَ
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru kimselerle beraber olun. [9]
Ancak bu bir cemaati veya bir derneği ifade etmez. Bizler doğru olanı alır, yanlış olandan uzak dururuz.
Fakat bazı kardeşlerimizin içinde bulundukları toplulukların dışında kalanlara şöyle hitap ettiklerini duymaktayız:
Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.
Burada şeyh den kasıt rehberse ve de Allah Resulü ve onun yolunu takip edenler kast ediliyorsa bunda bir beis yoktur. Ancak bunu illa da bir şeyhe bir tarikata bağlamaya çalışılıyorsa da bir fitnedir.
Bu anlayışta olanların birçoğu da ifadelerini doğrulamak adına olmayan kerametleri ortaya dökmeleri de ayrı bir hezeyandır.
Bazen bu hezeyanlar o kadar abartılmaktadır ki, Peygamberlerin göstermediği mucizeleri, günahkâr olan kullara göstertmektedirler.
Öyle ki, zaman zaman duyuyoruz:
"Şeyhim gelecek bana ölüm anında şeytana karşı yardım edecek"
"Kabre konulduğumda sorgu meleklerinin sorularına cevap verebilmem için bana yardım edecek"
"Azrail şeyhimize geldi, oda onu gönderdi"
Bunlar başlı başına bir aldanma ve aldatmadır.
Değerli Müslümanlar! Bizim için asıl keramet istikamet üzere olmaktır.
Rabbim bizleri istikametten ayırmasın!
Rabbim bizlere, sadıklarla beraber olup, hak için mücadele etmeyi nasip eylesin!
[1] Yunus 18
[2] Müslim, 2:630
[3] En-am 59
[4] Tevbe 31
[5] Tirmizi, Tefsiru'l kuran, 9
[6] Bakara 186
[7] Hud 61
[8] Veda hutbesi
[9] Tevbe 119