Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

ALLAH RESULÜNE KARDEŞ OLABİLMEK

Değerli Kardeşlerim:

İnsanı insan yapan değerlerin başında sevgi ve merhamet gelir. Sevgi ve merhamet insanı Rabbine yaklaştırıp, şeytanın tuzaklarını boşa çıkaran ilahi bir duygudur. İşte bunun içindir ki Rabbimiz en sevgili kulu olan Resulünün üzerinden bizle hitap ederek şöyle buyurmaktadır:

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ

“Allah tarafından lutfedilen bir rahmet sâyesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, insanlar etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Karara bağlanacak işlerde onlarla istişâre et! Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan! Çünkü Allah, kendisine güvenip dayananları sever.” [1]

Rabbimizin beyanından da anlıyoruz ki, yumuşak huylu olmak, sevgi ve merhametli davranmak insanın Rabbine itaatinin bir göstergesi olduğu gibi, aynı zamanda hidayet yolunda insanlara örnek olacak formülü ortaya koymaktadır.

Hidayet olunan Müslümanlara karşı muhabbetli olmamız gerektiği gibi, her şeyi ben bilirim anlayışından kurtulup onlarla bilgi alış verişinde bulunmayı, onlar için dua etmeyi bizlere emreden Rabbimiz, karar alınan hususta da sağlam durup Müslümanların işlerini hak rızasına uygun görmeyi bizlere emretmektedir.

Ancak bu ifadelerimizden şu çıkmamalı;

Efendim insan suretinde olan herkese merhamet gösterelim, yaptıkları zulümlere karşı bir gün düzelirler diyerek göz yumalım, onların gönlünü almakla doğruyu bulacaklarını umalım gibi hayaller kuralım manası çıkmamalı…

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ 

 “İnkâr edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler.” [2]

Çünkü bu gibi insanlığını kaybetmiş olan kimselerin duyguları yok olmuştur. Onlardan merhamet ve sevgi beklemek boş bir hayal ve kuruntudur. Nitekim Rabbimiz bunu çok veciz şekilde şöyle beyan ediyor:

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثٖيراً مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِؗ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَاؗ وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاؗ وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَاؕ اُو۬لٰٓئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّؕ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ

 “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” [3]

Bu gibi duygularını kaybetmiş zalimlere karşı Müslüman’a düşen görev Rabbimizin ifadesi ile şöyledir:

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دٖينِهٖ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرٖينَؗ يُجَاهِدُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍؕ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْتٖيهِ مَنْ يَشَٓاءُؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

 “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir.” [4]

Şuana kadar ifade ettiğimiz bu değerlerin bugün ne kadar önemli olduğunu ve bu değerleri kaybedenlerin nasıl hayvani dürtülerle hareket ettiklerini kendi gözlerimizle şahit olmaktayız.

Burada anlamamız gereken bir başka hususta anadan ve babadan Müslüman olmakla dinin sahibi olacağımız yanılgısına kapılmanın sonuçlarının ne olacağı meselesidir.

Bugün bizler kendimizi her ne kadar Müslüman olarak ifade ediyor olsak dahi maalesef yaşantımızla İslam’ın gerçekleri örtüşmemekte…

Korkarım böyle devam edersek de Rabbimiz İslam gibi en önemli değeri bizim elimizden alıp ona sahip çıkacak başka kavimlere ve topluluklara verecek.

Şu yaşadığımız günler bunun emarelerini bize verdiği halde maalesef Müslümanlar olarak bunu önemsemiyoruz. Bunun sonucunda gayri Müslimlerin içinde kalbi pas tutmamış olan kimseler ve topluluklar İslam’a fevç fevç yönelirken, bizler bildiğimiz ve inandığımız ne kadar değer varsa onlardan uzaklaşıyoruz.

Hâlbuki bizler Allah Resulü s.a.v’ in methine mazhar olma niyeti ile yola çıkmıştık. Ne idi o müjde diye baktığımızda Allah Resulü s.a.v şu duygu yüklü sözlerine şahit olmaktaydık:

Peygamber Efendimiz ashabıyla yaptığı bir kabristan ziyaretlerinde, kabirde yatanlara hitaben şöyle buyurdu:

— Esselamü aleyküm ey müminler diyarının sakinleri, inşallah bir gün biz de size katılacağız. Sonra da:

— Kardeşlerimle görüşmeyi çok arzu ediyorum, onları çok özlüyorum, diye iç çekti. Yanında oldukları halde Peygamber Efendimizin böyle söylemesine bir anlam veremeyen sahâbe şaşkınlıkla,

— Ey Allah’ın Resulü, biz senin kardeşlerin değil miyiz, diye sordular. Efendimiz: 

— Hayır, aksine siz benim ashabımsınız, dostlarımsınız. Kardeşlerimse benden sonra gelecekler, beni görmedikleri hâlde bana inanacaklar. Ümmetimden en çok sevdiğim topluluk, benden sonra gelip de ailesini ve malını feda etme pahasına beni görmeyi arzulayanlardır. Hepinizden önce Kevser Havuzu’nun başına varıp bekleyeceğim, buyurdu. Bu sefer, 

— Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksınız, ey Allah’ın Resulü, diye sordular. Peygamber Efendimiz,

— Bir adamın, alnı ve ayakları beyaz bir atı olduğunu düşünün. Adam atını, tamamı simsiyah bir at sürüsü içinde bulamaz mı? diye sordu. Sahâbe:

— Evet, bulur, ey Allah’ın Resulü, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: 

— İşte onlar da abdestten dolayı yüzleri, el ve ayakları parlıyor olarak gelecekler. Ben önceden gidip havuzumun başında ikram etmek için onları bekleyeceğim. 

Dikkat edin! Birtakım kimseler yabancı devenin sürüden kovulup uzaklaştırıldığı gibi benim havuzumdan kovulacaklar.

Ben onlara;

«–Gelin buraya!» diye nidâ edeceğim.

Bana;

«–Onlar Sen’den sonra hâllerini değiştirdiler, (Sen’in Sünnet’ini takip etmeyip başka yollara saptılar, büyük günahlar işlediler.)» denilecek.

Bunun üzerine ben de;  «–Uzak olsunlar, uzak olsunlar!» diyeceğim.”  [5]

Ne kadar can alıcı bir hitap, ne güzel müjde ve bunu anlamayanlar için ne hazin bir son!

Şimdi sormak lazım kendimize; acaba Allah Resulünün kardeşlerim dediklerinin içinde miyiz, yoksa karşısında mıyız?

Öyle hiç kendimizi kandırmaya kalkmayalım! Maalesef bugün bizler Allah Resulünün karşısında yer alanların içindeyiz! Öyle ki;

Allah’a itaatten uzaklaşmışız, Resulüne muhalif olmuşuz, kardeşliği kâfirle iş tutmaya değişmişiz, kişileri putlar edinmişiz, ölümü unutmuş, dünyaya çok bağlanmışız!

Peki! Ama bunların hangisi Müslümanlıkla örtüşür?

Acaba daha ne kadar kan akması gerekiyor aklımızı başımıza almak için veya daha ne kadar selâ okunması gerekiyor ölümü hatırlamak için!

Bir Müslüman’ın Allah Resulünün kardeşi olmak için dünya ve içindeki her şeyden vazgeçmesi gerekmez mi?

Bizler buradan Allah Resulünün kardeşlerin kimler olduğunu sizlere söyleyelim;

Onlar canlarını, mallarını, evlatlarını hatta bütün varlıklarını Allah ve Resulü için feda edenlerdir!

Kardeş olmayı hak etmeyip zalimle kardeş olanlar ise Filistin’de, doğu Türkistan’da ve benzeri Müslüman coğrafyalarda kan akarken reel politiğin arkasına sığınıp da kilise açmakla övünenlerdir.

Elbet her canlı ölümü tadacak ve herkes yaptığından hesaba çekilecek!

Rabbin bizleri hesabını veremeyecek ameller yapmaktan muhafaza eylesin!

Rabbim kardeşlerinin kanı üzerinden hesap yapmaktan bizleri uzak eylesin!

Rabbim bizlere Allah Resulünün kardeşlerinden olabilecek imanı nasip eylesin!

 


[1] Âl-i İmrân159

[2] Bakara 6

[3] A’raf 179

[4] Maide 54

[5] Müslim, Tahâret, 39

Dosyalar

ALLAH RESULÜNE KARDEŞ OLABİLMEK
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş