FENOMENLERİN TOPLUMU İFSAT EDEN HAYATLARI
Değerli Müslümanlar:
İnsan çevresinden etkilenen bir varlık olarak nasıl bir çevrede bulunacağına, kimlerle yol alacağına, nereye varacağına dikkat etmesi gereken bir şahsiyettir. İfade ettiğimiz bu unsurlara dikkat etmeyen kişi ve toplumların hayatlarını, kimliklerini, topraklarını kaybetmekle karşı karşıya kaldıklarına dair tarihte birçok örnek görmek mümkündür.
Bu noktada yaradılış gayesine uygun hareket etmek isteyen Müslüman’ın nasıl bir yol tercih edeceği onun dünya ve ahret yurdundaki yerini belirleyeceği hususu göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.
Peki! Bizi dünya ve ahret mutluluğuna ulaştıracak en güzel örnek kimdir diye baktığımızda Allah c.c bu örneği bize şöyle beyan ediyor:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ
Allah Rasûlü’nde sizin için; Allah’a ve âhirete kavuşmayı uman ve Allah’ı çok çok zikreden kimseler için her bakımdan uyulması gereken mükemmel bir örnek vardır.[1]
Ancak ne hazindir ki, bizler Allah Resulünün tertemiz ve pak hayatını almak yerine bize sunulan ne oldukları belli olmayan fenomen diye ifade edilen balon hayatların peşine takılıyoruz!
Peki ne var bu fenomen denilen şahsiyetlerin hayatlarında bizi celp eden?
Zina, içki, kumar, kara para, ifsat hareketleri ve toplumu değerlerinden uzaklaştıran her türlü melanet!
Günlerdir neyi konuşuyoruz! İşte kim kiminle olmuş, kim kimle madde çekmiş, kim kimin eli ile parlatılmış gibi bir sürü sapkın ve ahlaksız hikâyeler ile karşı karşıya bırakılıyoruz!
Peki! Ama suç sadece bunu yapanlarda mı? Burada bu gibi ahlaksızlıkların önünü açanların, onlara yasal koruma sağlayanların, bunu normal görenlerin hiç mi suçu yok?
Şu unutulmamalı ki, toplumun önünde olan ve örnek şahsiyet konumunda olan sadece fenomenler değil, aynı zaman da idarecilerdir. İdarecilerin yapacağı her hareket ve her karar toplumu derinden etkileyeceği açıktır. Tarihten örnek vermek gerekirse Emevi devletinden üç ismi ve yaptıkları ile topluma nasıl etki ettiklerine dair şu üç halifeyi ortaya koyalım!
Emevî halîfelerinden Velid bin Abdülmelik, güzel binâlara meraklıydı. Onun devrinde insanlar da ona bakarak emlâk ve binâ merakına düştüler. Meclislerde ve mahfillerde devamlı inşaattan bahsedilir oldu.
Süleyman bin Abdülmelik, yiyip içmeye düşkün bir hükümdardı. Onun zamanındaki insanlar da yeme-içme lâkırdılarıyla vakitlerini israf ederlerdi.
Ömer bin Abdülazîz ise âbid, zâhid ve takvâ sâhibi bir mü’mindi. Onun döneminde halk, ibâdet, tâat ve infakta yarışır hâlde idi. Meclislerde; “Bu gece evrâdın ne idi, Kur’ân-ı Kerîm’den kaç âyet hıfzettin, bu ay kaç gün oruç tuttun ve ne kadar infakta bulundun?” gibi sözler konuşulur, böylece insanlar birbirlerini hayra teşvik ederlerdi. [2]
Kimse benim yoğurdum ekşi demez ama belki de biraz özeleştiri yapmamız gerekiyor! Aynı zamanda şunu da bilmek gerekir ki, Dünyada hiçbir şey gelişi güzel gelişmez!
İşte bugün bize sunulan teknolojide bu planın bir parçası olarak şeytani kafanın bizleri yoldan çıkarmak için kullandığı bir araç haline gelmiştir.
Nitekim katil Binyamin Netanyahu, sosyal medyanın yeni bir "savaş aracı" olduğunu bunun için Çin merkezli TikTok'u satın aldıktan sonra sıranın Amerikan X şirketinin sosyal medya platformunda olduğunu belirtmesi masum görünen teknolojinin hiç te masum olmadığını, bu platformlar aracılığı ile bize ulaşan birçok bilgi, görüntü, döküman Allah’ın düşmanları tarafından bir silah olarak kullandığına açık bir göstergesidir.
Peki! Hiç mi kullanmayalım?
Yeri geldi mi düşmanı düşmanın silahı ile vurmak nasıl mubahsa, onların silahları olan sosyal medyayı da onların düzenlerini başlarına yıkmak için kullanmak o kadar mubahtır!
Ancak bunu yapan, onların tuzaklarından etkilenmeyen ve onların oyunlarını çözebilen kaç kişi var?
Bazen bazı olaylar bize garip gelse de Rabbimiz her şeyin olağan süreci içinde nasıl işlediğini ve bu düzeni kuranların asıl hedeflerinin ne olduğunu bize şöyle haber veriyor:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ
Bakmaz mısın şu kendilerine kitaptan bir pay verilenlere: Nasıl da sürekli doğru yolu bırakıp sapıklığı satın alıyorlar ve bu yetmiyormuş gibi, sizin de düz yoldan çıkmanızı arzuluyorlar! [3]
İşte tam bu noktada ağırımıza giden kitaptan kendilerine pay verilen Yahudi ve Hıristiyanların sapkınlığı değil, İslam’a hizmet etmek için yetiştirilen nesillerin düştükleri bataklıktır.
Bu kimselerin perdenin önünde Müslüman pozu verip arkasında gayri Müslimler gibi hareket etmeleri bizim çağımızın Müslümanları için belki de en aşağılayıcı hal olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz.
Peki! Biz peygamber efendimizin şu beyanını bilmiyor muyuz?
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.” [4]
Hani bizim Allah Rızasına açılan vesilelerimiz nerede?
Şu hale bir bakın! Bugün Gazze’de soğuktan insanlar ölürken, başlarını sokacak bir yuvaları yokken, yağmur yağmasın diye dua ederken bizim muhafazakârlarımız o parti senin, bu bar benim gezinirken Cuma mesajı atmakla cehennemden kurtulacaklarını mı zannediyorlar?
Doğu Türkistan da bacılarımız kirletilirken eskiden gelemedikleri makamlara, konumlara ve imkânlara varmaları biz Müslümanları Allah’ın gazabından kurtaracak mı?
Bırakın artık ünlü olduk, fenomen olduk, takip edilir olduk zırvalıklarını, söyleyin şu Müslüman olduğunu söyleyen topluma hayır namına ne verdiniz?
Dini anlatanların dahi uçkurundan yakalanıp fetvalarını değiştikleri bir zamanda biz ne zaman dinimizin emrettiği şekilde bir örnek hayatı kendimize uygulayacağız?
Unutmayın değerli dostlar mahşer çok yakın, ölüm ise yanı başımızda ve o yerde kişi dünyada yaptıkları ve yanında yer aldıkları ile haşr edilecek!
Nitekim hepimiz Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanını biliriz:
"Kişi sevdiği ile beraberdir." [5]
Allah Resulü s.a.v’ in şöyle bir beyanı da var ki, sevmenin, takip etmenin, dostluk kurmanın sonucunu ortaya koyan:
“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” [6]
Bizler Allah Resulünün kardeşim dedikleri olmak için çaba sarf ediyor ve sizinde kiminle kardeş olmanız gerektiğine dair ipuçlarını sizlere veriyoruz!
Unutmayın dostlar! Bugün ışıltısının yansımalarına aldandığımız kimseler yarın bizim kendi ateşimize odun taşımamıza sebep olacak can düşmanlarımızdır!
Şeytan bize zehri zerk ederken bu zehirdir demez, süt diye kireç suyu içirir, şifa diye zehir’i ilaç diye yutturur.
Bir örnek, bir lider, bir komutan, bir konum arıyorsak ahlakı kuran olan Allah Resulü bize yeter!
Rabbim süslü dünyaları ile bizi aldatanların şerrinden bizleri muhafaza eylesin!
Rabbim nur olan kitabına, o nuru bize sunun kutlu elçisine tabi olmayı, tabi olup da rızaya ulaşanlardan olmayı bize ve neslimize nasip eylesin!
[1] Ahzab 21
[2] Taberî, Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, Kâhire 1939, V, 266-267; Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, İstanbul 1976, I, 717.
[3] Nisa 44
[4] Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 64
[5] Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165
[6] Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45