6. DERS | İSLAM'IN GÜR SESİ İLE İNSANLARIN BULUŞMASI AÇIK DAVET
Değerli kardeşlerim:
İlk insan Hz. Âdem ile başlayan tevhid davasının sesi Hz. Peygamber ile bütün insanlığa ulaşma vakti gelmişti. Üç yıllık gizli davet ile başlayan mücadele yeni bir aşamaya geçiyor İslam’ın emirleri açıkça haykırılmaya başlıyordu.
Rabbimiz bu emri şu ayetlerle ortaya koymaktaydı:
وَاَنْذِرْ عَشٖيرَتَكَ الْاَقْرَبٖينَۙ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَۚ فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّٖي بَرٖٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ
Yakın akrabanı da uyar.Sana uyan müminlere kol kanat ger. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan kesinlikle uzağım.” [1]
Rabbimizin bu emri üzerine Allah Resulü s.a.v akrabalarına İlk daveti amcası Ebu Talib'in evinde 45 kişi ile yemekli bir toplantı ile yapmak istedi ise de Ebu Leheb'in hakareti ile amacına ulaşamadan dağıldı.
Allah Resulü bu başarısız tebliğ çalışmasının peşinden akrabalarına ikinci defa Hz. Ali aracılığı ile tekrar davet etti ve onlara İslam’ı tebliğ etti.
Bu davetin üzerine ömrü boyunca Allah Resulünü koruyuculuğunu yapan Ebu talip: “Sana severek ve Candan yardım edeceğiz. Sen emir olunduğun şeye devam et! Vallahi etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an dahi geri durmayacağız. Kendime gelince nefsim atalarımın dinini bırakmama hususunda bana galip geldi böyle yaşayacağım ve böyle öleceğim.” İfadeleri ile yeğenine kavminin lideri olarak açık destek verdi
Dinleyen bütün akrabaları da Ebu Talib’in bu sözlerini tasdik ederken Ebu Lehep bunun dışında kaldı ve şöyle dedi: “Eğer bugün siz ona itaat edecek olursanız zillet ve hakarete uğrarsınız ve onu muhafaza etmeye kalkışırsanız öldürürsünüz.”
Ebu Leheb'in küstahça konuşmalarına halası safiye ve Ebu talip şöyle karşılık verdiler:
“Ey korkak! Vallahi biz sağ oldukça ona yardım edeceğiz ve onu koruyacağız!”
“Ey kardeşimin oğlu davet etmek istediğin zaman bilelim silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkalım!”
Ebu talip verdiği bu sözden asla taviz vermedi. Üzücü olan ise iman etme bahtiyarlığına erişemeden nefsine yenilerek imansız olarak bu dünyadan göçtü.
Allah Resulü s.a.v belki de hayatta en çok üzüldüğü hususlardan biri de amcasının iman etmemesidir.
Allah Resulü akrabalarına şöyle hitap etti: ” Ben sizlere dünya ve ahret mutluluğunun anahtarını getirdim bana uyun ve kelime-i şehadet’i getirin!” davetinde bulunarak sözlerine şöyle devam etti: “Bu yolda bana kim icabet eder ve yardımcı olur “ diyerek üç sefer sözünü tekrarladı ve bir kişi dışında kimse Allah Resulünün sözüne icabet etmedi.
Davete icabet eden de Hz. Ali’den başkası değildi ve Hz Ali efendimiz de 13 yaşındaydı.
Hz. Ali efendimizin bu tasdik ifadelerini kimisi alaylı bakışlarla süzdü, kimisi güldü geçti! ama o davasından bir adım dahi geri atmadı ve bu yolda şehit düştü!
Allah Resulü s.a.v de bu durum karşısında umutsuzluğa düşüp üzülmedi çünkü onun görevi tebliğdi.
Kendi akrabalarından sonra sıra Kureyş'e tebliğ yapma görevini ifa etmeye gelmişti.
Safa tepesine çıkan Allah resulü kureyş’e seslenerek onları şöyle bir hitapta bulundu:
“Ey kavmim! Ne dersiniz size bir Süvari topluluğunun şu dağın ardındaki vadide olduğunu ve size baskın yapmak istediğini haber versem bana inanıp beni tasdik eder misiniz?”
Allah Resulünün bu hitabına orada bulunanlar şöyle karşılık verdiler:
“Evet! Seni dinlediğimizde doğruluktan başka hiçbir şeye rastlamadık! diye cevap verdiler.”
Bu karşılığa Allah Resulü s.a.v davet ile karşılık vererek şöyle buyurdu:
“O halde ben şiddetli bir azap gelmeden önce sizi uyarıyorum ve sizi Allah’a davet ediyorum!”
Azgınlıkta sınır tanımayan amcası Ebu Lehep öne atılarak Allah Resulüne hakaret ederek şöyle bağırdı:
” Seni helak olası! Bütün gün bizi bunun için mi topladın!” Dedi ve Allah Resulüne yerden taş alıp fırlattı.
Bunun üzerine Rabbimiz Tebbet suresi indirerek Ebu Leheb’in şahsında tüm zalimlere şöyle hitapta bulundu:
تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍۚ وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ
Ebu Leheb’in elleri kurusun, (yok olsun) zaten yok oldu ya.Malı da, kazandıkları da kendisine bir yarar sağlamadı. (kurtarmadı).(O) alevli bir ateşe girecektir.Karısı da, odun hamalı (ve),Boynunda bükülmüş bir ip olarak (ateşe girecektir.) [2]
Tebliğin açıkça ortaya çıkması ile gizli olan açığa çıkmış ve müşriklerin itirazları ortaya dökülmeye başlamıştı.
Yaptıkları itirazları başlıca şu konulardı:
- Allah'ın cinlerden eşlerinin olduğunu ve melekleri cinlerden doğduğu iddiası
- Ölüp çürüdükten sonra yeniden canlanmanın mümkün olmadığını böyle bir şey mümkünse haydi atalarımızı canlandırsın görelim!
Not 1: Hâlbuki Hz İsa’nın bunu yaptığını Kureyş ahalisi biliyor buna rağmen ona iman edilmediğini de bilmekteydiler. Zaten onların derdi inanmak değil sistemlerinin devam etmesini sağlamaktı.
- Diyorlardı ki hayat ancak dünyada yaşadığımızdır. Yaşarız ve ölürüz, bizi ancak zaman helak eder.
- Elçinin ancak bir melek olabileceğini, onlarında ancak kız suretinde olabileceğini düşünüp ifade ediyorlardı
Not 2: Bu sebeple de peygambere kâhin ve şair yakıştırmasın da bulmuşlardı.
- Kuran’dan bahisle onun bir şair veya kahin sözü olduğunu söyledikleri gibi peygamberin bunu başkalarından öğrendiği yönünde de bir iddia da bulunuyorlardı.
Not 3: Allah Resulünün Kuran’ı Taif dönüşünde üzüm bağında karşılaştığı Hıristiyan köle Addas’tan öğrendi iddiasında bulunuyorlardı.
Anlattığımız konudan alacağımız ibretler nelerdir diye baktığımızda:
- Tebliğde asıl olan anlatmaktır, ikna etmek değil!
- Karşılaşacağımız olumsuzluklar karşısında Allah Resulünün örnek hayatında olduğu gibi yolumuzdan vazgeçmememiz gerektiği gerçeği
- Dini yalanlayanların itirazlarının insan var edildiği günden beri hiç değişmediği gerçeğini bilerek görevimizi ifa ederken karşılaştığımız cahillerden yüz çevirmemiz gerektiğini her daim aklımızda tutmamız gerektiği
Gibi gerçekleri bizler için ibretle algılanması ve uygulanması gereken gerçekler olarak önümüzde durmaktadır.
Rabbim hepimize Allah Resulünün gösterdiği kararlılığı gösterebilmeyi nasip eylesin!
[1] Şuara 214 -216
[2] Tebbet süresi