SARI ÖKÜZÜN HİKÂYESİ
Değerli kardeşlerim:
İslam’ın en temel esaslarından biri toplumun birlikteliğinin ırk üzerinden değil, inanç değerleri üzerinden sağlanması meselesidir. İnsan doğduğu yeri, içinde yetiştiği kavmi sevebilir ancak kişi Müslüman ise baz alacağı ana kaide ümmet olma bilinci ve hedefidir. Bununda en temel sebebi ise insanların kendi iradeleri ile seçemedikleri renk ve ırkın üstünlük vesilesi yapılmasının toplum hayatını yaşanmaz hale getirmesidir. Onun için Rabbimiz ümmet olma emri ile üstünlüğü takvaya bağlamış ve böylelikle ırka dayalı problemlerin toplum hayatına zarar vermesinin önüne geçilmiştir.
Bu noktada Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanına kulak vermek bizlerin şeytanın tuzaklarına düşmememiz açısından dikkat çekicidir:
“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arap’ın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.” [1]
Peki! Dinimizin emri ortada iken ısrarla ırka dayalı bir üstünlük yarışına girer ve bizim kavmimize ait olmayanları hor görürsek ne olur?
Böyle bir durumda Rabbimizin şu emirleri ile ters düşmüş ve asi bir kul olmuş oluruz!
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız.” [2]
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın.” [3]
Tabi bu ifadeleri ortaya koyarken şu gerçeğe de işaret etmek gerekiyor; kardeşliği tesis ederken devletin bekasını sıkıntıya sokacak, Müslümanların arasına fitne sokacak hareketlerden de sakınmak gerekiyor.
Bizler her hususta olduğu gibi dengeli bir politika izlemek ve orta yolu seçmek zorunda olan bir ümmetiz.
Ancak üzülerek görüyoruz ki, her işimizde olduğu gibi olaylara işimize gelen çerçeveden bakıyoruz.
Müslümanlar olarak öncelikli olarak doğduğumuz ve büyüdüğümüz topraklarda İslam adına mücadele vermek zorunda olduğumuz gibi, bize komşu olan Müslümanların yaşadığı ülkelerle iyi ilişkiler kurmak ve ümmetin bekası için gayret göstermek zorundayız.
Bu uyarılardan sonra bugüne gelecek olursak siyasal sebeplerle birbirimize karşı aldığımız tavrın sonuçlarının bizler için ağır travmalara sebep olacağını hatırlatarak sarı öküzün şu hikâyesine değinmek istiyorum:
Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş.
Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.
Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."
Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.
Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u istemişler:
"Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.
Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar.
Sürün üyeleri birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz''ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı.."
Bugün bizler etrafımızda kim varsa akraba, dost, kardeş demeden feda ederken aslında şeytana ve avenelerine karşı verdiğimiz savaşı kaybettiğimizi fark etmemiz geleceğimizin daha sağlıklı olması açısından olmazsa olmaz bir gerçek olduğunu hatırlatıyoruz.
Şöyle yakın tarihe baktığımız zamanda Irak da, Afganistan da, Suriye de ve benzerlerinde yaşananlar bizler için çok büyük dersler içermektedir.
Amerikan ordusu Irak’ a girip buldozerlerle Saddam Hüseyin’in heykelini yıkarken o heykelin suratına ayakkabıları ile vuranlar kendilerine vaat edilen özgürlüğün savaş ve yıkımdan başka bir şey olmadığını anladıklarında iş işten geçmişti.
Ancak bu ifadelerimden şu anlaşılmamalı; “Bak! İşte hocada söyledi şuna destek vermek gereklidir” gibi mana çıkarılmamalı. Biz doğru yapılan işlere destek, yanlış olanlara muhalefet etmekle hükümlüyüz.
Bu noktada ülkemizin ve İslam âleminin, Allah’ın emir ettiği şekilde bir yönetim ve idare hayatına kavuşması her Müslüman’ın ana hedeflerinden biri olmak zorundadır. Bu hedef ise ancak kişisel beklentilerin bir kenara bırakılarak Allah’ın rızasını hedef alarak çalışmakla mümkün olacaktır.
Bu hedefin gerçekleşmesinin bir diğer hususu da iyiliği emir edip, kötülükten alıkoyacak samimi ve cesaretli Müslümanların varlığı ile mümkün olacaktır. Yoksa birilerinin yaptığı gibi tamtam dansı yapmakla bu hedefler gerçeğe dönüşmeyecektir.
İfade ettiğimiz hususların bir yansıması olarak şu deyimi aklımıza ve gönlümüze yazmamız bizlere yol göstereceği kanısındayım:
“ Hedefi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!”
Bizlerin bütün derdi Rabbimizin ifade ettiği şu kimselerden olmaktır:
اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَؕ يُقَاتِلُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْجٖيلِ وَالْقُرْاٰنِؕ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِهٖ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذٖي بَايَعْتُمْ بِهٖؕ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ
“Allah müminlerden, kendilerine vereceği cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Müjdelenen bu cennet Tevrat’ta, İncil’de ve Kuran’da Allah’ın yerine getirmeyi uhdesine aldığı kesin bir sözdür. Verdiği sözü Allah’tan daha iyi yerine getirecek kim olabilir? O halde, ey müminler, Allah ile yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevinin. İşte bu, gerçekten büyük bir başarı ve kurtuluştur.” [4]
Bizlere düşen kişisel hırslarımızla kardeşlerimizi feda etmek değil, kardeşlerimiz ile yol yürüyüp dünya hayatında cenneti satın alacak amelleri yapabilmektir. Aksi takdir de sarı öküz hikâyesinde olduğu gibi ver kurtul mantığı ile hareket ederek kendi gücümüzü yok ederiz.
Rabbim Allah için birbirini seven ve Allah için birbirini uyaran kullardan olabilmeyi hepimize nasip eylesin!
Rabbim bizleri her türlü fitneden ve fitnecilerden muhafaza eylesin!
Rabbim birliğimizi ve beraberliğimizi daim eylesin!
[1] İbn Hanbel, 5/411
[2] Hucurat 10
[3] Al-i imran 103
[4] Tevbe 111