Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

GERÇEK ADALETİN TECELLİ EDECEĞİ MAHŞERİN FOTORAFI

Değerli kardeşlerim:

Hepimiz zaman zaman deriz ki, bu dünyada adalet yok! İnanmış müminler olarak ta adaletin ancak mahşerde tecelli edeceğine inanırız

Peki! Ama o dehşetli güne ne kadar hazırız?  Yoksa daha kıyamete çok mu var diyoruz!

Şunu bilmek gerekir ki, insanın kıyameti ölmesiyle başlar ve mahşere çağrılıncaya kadar da kabrinde provasını yapar

Ya kıyamet nasıl olacak diye soracak olursak eğer, kalbinde iman taşıyorsan korkma! Kıyamet kâfirlerin ve münafıkların üzerine kopacak.

Peki! Bu kıyamet nasıl bir şeydir ki, Rabbimiz onunla kâfirleri korkutmakta ve biz Müslümanları uyarmaktadır?

Rabbimizin emri ile İsrafil a.s sura birinci sefer üfleyecek. Böylelikle yeryüzü içindekileri dışarı, üstündekileri içine alacak ve her şey yok olacak. Rabbimin varlığı dışında ve dilediklerinin dışında hiçbir canlı kalmayacak.

İsrafil a.s ikinci sefer sura üflediğinde, herkes kabirlerinden kalkacak ve mahşere doğru yol alacak.

İnsanlar ve cinler mahşer yerinde toplanırken, insanlar analarından doğdukları gibi üryan bir şekilde mahşer yerine gelecekler.

Hz. Aişe validemiz; Ya Resulullah mahşer yerinde erkek ve kadınlar üryan olacaklar peki birbirlerine bakmayacaklar mı? Sorusuna Allah Resulü s.a.v şöyle cevap vermiştir.

-Önce bütün yaratılmışlar mahşer yerine gelmeden uzun süre bekletilecek

-Güneş yaklaştırılacak, insanlar ter içinde boğulacak, arşın gölgesinde olanlar dışında herkes kendilerini kurtaracak bir şefaat arayacak.

O zorlu süreçte bazı kimseler olacak ki! Onlar Rablerinin gölgeliğinde ikrama mazhar olacaklar.

Allah Resulü s.a.v o kimseleri şöyle tarif ediyor:

Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

Âdil devlet başkanı,

Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,

Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,

Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,

Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,

Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,

Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi. [1]

İnsanlar şefaat ararken nasıl bir durumda olacaklarını Hz. Ebu Hüreyre r.a şöyle anlatıyor:

Bir yemek davetinde Allah Resulü s.a.v ile beraber bulunuyorduk. Kendisine etin kol tarafı ikram edildi. Resul-i Ekrem etin kol tarafını severdi. Ondan bir lokma kopardıktan sonra şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde insanların efendisi benim. Bu da neden biliyor musunuz? Allah Teâlâ gelmiş gelecek bütün insanları düz bir yere toplayacak. Orası, insanlara bakan kimsenin hepsini görebileceği, onlara çağıranın hepsine sesini duyurabileceği bir yerdir. Güneş onlara yaklaşacak, insanlar sıkıntıdan ve kederden artık dayanamayacak hale gelince birbirlerine:

- İçinde bulunduğunuz sıkıntıyı, başınıza gelen hali görmüyor musunuz? Halinizi Rabbinize arz ederek size şefaat edecek birini bulmayı düşünmüyor musunuz? diyecekler. Bazıları ötekilerine:

- Babanız Âdem’e gidiniz, diyecekler. Âdeme gelip:

- Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Seni Allah kudret eliyle yarattı. Sana kendi ruhundan üfledi. Meleklere sana secde etmelerini emretti, onlar da secde ettiler. Seni cennete yerleştirdi. Rabbine varıp bizim için şefaat et. İçinde bulunduğumuz hali, başımıza gelen derdi görmüyor musun? diyecekler. O da:

- Bugün Rabbim çok gazaplı! Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır. Rabbim o ağaca yaklaşmamı yasakladı, ama ben O’nu dinlemedim. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin; Nuh’a gidin, diyecek. Onlar da Nuh’a gelerek:

- Ey Nuh! Sen yeryüzü halkına gönderilen resullerin ilkisin. Allah Teâlâ sana “çok şükreden kul” demişti. İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbinin huzurunda bize şefaat etmeyecek misin? diyecekler. O da:

- Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır. Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır. Benim bir duam vardı; onu da kavmimin aleyhine kullandım. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin. İbrahim’e gidin, diye karşılık verecek. Onlar da İbrahim’e gelerek:

- Sen Allah’ın peygamberisin, yeryüzü halkı içinde Allah’ın dostu sensin. Rabbinin huzurunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler. O da şunları söyleyecek:

- Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır. Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır. Ben vaktiyle üç yalan söylemiştim. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin; Musa’ya gidin. Onlar da Musa’ya gelerek şöyle diyecekler:

- Ey Musa! Sen Allah'ın Resulüsün. Allah sana peygamberlik vermek ve seninle konuşmak suretiyle seni diğer insanlardan üstün kılmıştır. Rabbinin huzurunda bize şefaat et. İçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun? O da:

- Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır. Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır. Ben öldürülmesine dair emir almadığım bir adamı öldürdüm. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin; İsa’ya gidin, diyecek. Onlar da İsa’ya gelerek:

- Ey İsa! Sen Allah’ın Resulü, O’nun Meryem’e yönelttiği kelimesi ve O’nun yarattığı bir ruhsun. Sen daha beşikte iken insanlarla konuştun. Rabbinin huzurunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler. İsa da:

- Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır. Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır, diyecek, ama bir günah zikretmeyecek. Sonra da, asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin; Muhammed’e gidin, diyecek.

Başka bir rivayete göre Resul-i Ekrem şöyle buyurdu: Onlar da bana gelerek:

- Ya Muhammed! Sen Allah’ın Resulü ve son peygambersin. Allah Teâlâ senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır. Rabbinin huzurunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler. Ben de yürüyüp Arş’ın altına geleceğim, Rabbime secdeye kapanacağım. Sonra Allah Teâlâ daha önce kimseye öğretmediği en güzel hamdü senayı bana ilham edecek. Sonra bana hitaben:

- Ya  Muhammed! Secdeden başını kaldır! İste! İstediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek, buyuracak. Ben de başımı secdeden kaldıracağım ve:

- Ya Rabbi! Ümmetimi bana bağışla! Ya Rabbi! Ümmetimi kurtar! Ya Rabbi! Ümmetimi bağışla! diye yalvaracağım. O zaman bana:

- Ya Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının en sağındaki Babü’l-eymen’den içeri al! Onlar başkalarıyla beraber cennetin diğer kapılarından da gireceklerdir, buyrulacak. Sonra Resul-i Ekrem sözüne şöyle devam etti: Canımı kudretiyle yaşatan Allah’a yemin ederim ki, cennet kapılarının iki kanadı arasındaki mesafe, Mekke ile (Bahreyn’deki) Hecer veya Mekke ile (Suriye’deki) Busra arasındaki mesafe kadar geniştir.” [2]

Peki! İnsanlar neden şefaat isteyecekler?

Çünkü insanların dünyada yapıp ettikleri sebebi ile Rablerine karşı mahcubiyeti, onun sevdiği kulların referansları ile aşmak isteyecekler.

Bu noktada şunu ifade etmek gerekir ki! Hadisten de anlaşılacağı üzere şefaat ancak Allah’ın vermesi ile gerçekleşecek bir olay olduğu gibi, sadece imanı olup ta günahları fazla olan kullar için geçerli olacaktır.

O gün insanlar kendi nefislerinin derdine öyle düşecekler ki! Baba evladından, evlat anasından kaçacak.

Bütün canlılar aynı meydan da toplanacak, herkes hakkını isteyecek, bütün azalar ve yerler şahitlik edecek, Defterler dağıtılacak

Cehennemin homurtusu insanları dehşete düşürecek.

Nitekim Rabbimiz bu durumu kitabında şöyle haber vermektedir:

اِذَا رَاَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظاً وَزَف۪يراً

 O ateş uzak bir yerden kendilerine görününce homurdanmasını ve uğultusunu işitirler. [3]

Bu zorlu bekleyişte, ilk sorguya çekilip, Sırattan geçecek olanlar, biz ümmeti Muhammed olacaktır.

O sırattan geçenlerin durumu ise şöyle olacaktır:

-Kimisi şimşek gibi, kimisi rüzgâr gibi, kimisi koşarak, kimisi yürüyerek, kimisi de cehennem kancalarına takıla takıla, kan revan içinde sıratı geçecek ve cennete ulaşacak.

Cehennem Müslümanlara şöyle seslenecek:

-Cehennem diyecek ki ey mümin çabuk geç ateşimi söndürme!

Günahları fazla olanlar ve kâfirler ise sıratı geçemeyecek ve Cehenneme düşecekler.

 Cehennem ehline melekler soracak size peygamber gelmedi mi?

Onlar diyecekler ki! Geldi ama biz onu yalanladık.

Öyle ise işte yalanladığınız gerçeği tadın bakalım! Denilecek.

Kâfirlerin ebedi kalacağı cehennemde, günahı olup da azaba çarptırılan Müslümanlar ise, cezalarını çektikten sonra, cennete girecekler.

Allah Resulü bu hususta cehennemden en son çıkıp cennete girecek olan Müslüman’ın durumunu şöyle ifade ediyor:

Cennete en son giren kişi cehennemden çıkarken bazen yürür bazen düşer. Cehennemden kurtulduğu vakit döner ve: ‘Beni senden kurtaran Allah’ın şanı ne yücedir. Allah bana öncekilere ve sonrakilere yapmadığı ihsanı yapmıştır.', der. Ona bir ağaç gösterilir. ‘Rabbim! Beni cennetine al.’ der. Allah Teâlâ: ‘Ey Âdemoğlu! Senin isteklerini ne durdurur. Sana dünya ve bir benzerini vermem seni hoşnut eder mi?’ buyurur. Kul: ‘Rabbim! Sen âlemlerin sahibi olduğun halde benimle alay mı ediyorsun?’ der. [4]

Müslüman için bir müjde olan bu ifadeler için kişinin mutlaka iman ile ölmesi gerekir.

Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur:

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

Ey iman edenler! Allah’a karşı gereği gibi saygılı olun ve ancak Müslüman olarak can verin. [5]

Değerli kardeşlerim! Bizler bu vaazı hazırlarken birçok kez bu bilgileri okuduğumuz halde yinede dehşete düştük.

Bir kibrit alevine bile dayanamayan bizlerin o dehşetli ana dayanamayacağımız gerçeğini asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir.

O günün dehşetinden Rabbimize sığınarak şöyle dua ediyoruz:

Ya rabbi affet bizleri, o günün dehşetinden muhafaza et bizleri, cennetine şimşek gibi varanlardan eyle bizleri, cehenneme varmaktan muhafaza eyle bizleri!

 


[1] Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2

[2] Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîru sûre (17), 5; Müslim, Îmân 327, 328. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 10

[3] Furkan 12

[4] Müslim,İman, 310

[5] Âl-i İmrân 102

Dosyalar

gercek adaletin tecelli edecegi mahserin fotografi
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş