5. DERS | İSLAM'A DAVET ÇALIŞMASI “GİZLİ DAVET”
Değerli Müslümanlar:
Peygamberin asli görevlerinden biri de tebliğ görevidir. Tebliğ yaparken izlenecek yolu ortaya koyansa Rabbimizdir. İşte izlenecek bu yolun nasıl bir şekilde icra edileceği meselesine Allah Resulü en güzel örnektir.
İlk vahiy ile beraber peygamberlik görevini alan Allah Resulü s.a.v kısa bir aradan sonra ikinci vahiy ile tebliğ görevini almış oluyordu.
Rabbimiz tebliğ görevini şu ayetlerle emrediyordu:
يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ قُمْ فَاَنْذِرْۙ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْۙ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ
Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut. [1]
Bu ayetlerde gördüğümüz üzere tebliğ Allahın büyüklüğü ve temizlik emri üzerine inşa edilmiştir.
İnzal edilen bu ayet bize şunu göstermektedir: “ Artık çalışma zamanı geldi ”
Tebliğe ilk kulak veren Allah Resulünün dayanağı ve destekçisi olan Hz. Hatice validemiz oldu.
Hz. Hatice validemiz İslam’da ilk sahibidir: Öyle ki; İlk kuran okuyan ve ilk namazı kılan kimse Hz Hatice validemizdir.
Tebliğe ilk kulak verenlerden biride Allah Resulünün amcasının oğlu Hz. Ali olmuştur.
Ebu Talip’in evladı olan Hz. Ali’yi efendimiz amcasına yardımcı olmak için yanına almış ve çocukluğundan beri Allah Resulü s.a.v ile kalmaktaydı.
Hz. Ali efendimiz Peygamberimizi ve Hz. Hatice’yi namaz kılarken görünce bunun ne olduğunu sordu ve Allah Resulünün tebliğe ilk cevap verenlerden olarak Müslüman oldu.
Rivayetlerde Hz. Ali efendimizin Müslüman olduğunda genel görüşe göre 10 yaşında olduğu ifade edilmektedir.
Hz. Ali efendimizin ardından azatlısı ve aynı zamanda manevi evladı olan Zeyd Bin Harise’de İslam’ı seçti.
Hz. Zeyd Allah Resulüne öyle bir sevgi besliyordu ki, babası ve akrabalarının kendisini bularak götürmek istediklerinde onları tercih etmeyerek Allah Resulünün yanında ve hizmetinde kaldığı rivayetlerde geçmektedir.
Allah Resulün kızları Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiye ve Fatıma da islam’ı ilk seçenlerdendi.
Allah Resulün kızları Peygamberlik öncesinde de anne ve babaları gibi putlara hiç tapmamışlardır.
Bu anlattığımız kişilerin tamamı Allah Resulünün evinin ve ailesini bir parçasıydılar.
Bunun içindir ki Hira mağarasından sonra vahyin yankıladığı ilk ev, ilk namaz ve ilk cemaatin oluştuğu yer Allah Resulünün evidir.
Diğer peygamberlerden bazılarının yaşadığının tam aksine peygamberimize en büyük destek evinden gelmiştir.
Mekke’nin ileri gelenlerinden ve erkeklerden ilk Müslüman olansa Allah Resulünün dostu Hz. Ebu Bekir’dir.
Rivayetlerde Hz. Ebu Bekir'in hiç tereddüt etmeden inandığını söylemektedir.
Hz Ebu Bekir sevilen, sayılan, doğru ile yanlışı ayırt eden, güzel ahlak sahibi ve sözü dinlenen bir kimseydi
Yine İslam'a ilk girenler den Hz Osman, Abdurrahman İbni Avf, Saad İbni Ebi Vakkas, Zübeyir İbni Avvam, Talha İbni Ubeydullah Hz. Ebu Bekir efendimizin dostluğu aracılığıyla İslam'a giren ilk kimseler olmuşlardır.
Hz. Ebu Bekir efendimiz dostluk yoluyla bu güzel insanları Allah Resulüne getiriyor ve onlara tebliği bizzat Allah Resulü s.a.v yapıyordu.
Tebliğin ilk zamanlarına göz attığımız zaman dikkatimizi şu hususlar çekiyor:
- Allah Resulü s.a.v önce yakınlarına ve akrabalarına tebliğ yapıyordu.
- Tebliğin gizli kalmasına Özen gösteriyordu
Bu tebliğ neticesinde Müslümanların sayısı arttıkça peygamber efendimiz gücüne güç katıyordu.
Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, gizlilik sebebi bir korku gereği değil, ilahi emrin neticesinde gelişen tedbir ve eğitim süreci ile alakalıydı.
Çünkü tebliğ yapacak kimse anlatacağı hususlara tam manası ile Vakıf olmalı ve doğru bir anlattım metodu tercih etmesi başarının anahtarı konumundaydı.
Aynı zamanda da yaşantılar ile örnek olacak vasfa da sahip olmaları da bir eğitimi gerekli kılıyordu.
Yeni bir dinin toplum tarafından benimsenmesinin zorluğunu bilen ilk Müslümanlar namazlarını vadilerde ve tenha yerlerde icra ediyorlardı.
Bir gün Mekke'nin mahallelerinden birinde Saat İbni Vakkas ve bir grup Müslüman müşrikler ile karşı karşıya kaldılar.
Kendilerine hakaret edilmesi sebebiyle Hz. Saad dayanamayarak bir deve kemiği ile bir müşriğe vurarak onu yaraladı.
Bunun üzerine tebliğin selameti için Mekke'nin dış mahallelerinden birinde gözlerden uzak olan Erkam Bin Erkam ın evi tercih edildi. Bu yere de Darü-l Erkam dendi.
Burası İslam’ın ilk medresesi konumundaydı.
Daru-l Erkam’ın tercih edilme sebepleri nedir diye baktığımızda göze çarpan durumlar şunlardı:
- Erkan r.a'ın Müslümanlığı bilinmiyordu.
- Mahsun oğullarından olup haşimoğulları ile rakip olmaları sebebi ile beklenen bir durum olmaması
- Yaşının henüz 16 olması sebebiyle de böyle bir işe ev sahipliği yapabileceği düşünülememesi idi.
Bu süreçte iman ve ibadet esaslarını alan ve tebliğ metodunu öğrenen ilk Müslümanlar bir bakıma İslam’ın ilk öğretmenleri durumundaydılar.
Bu durum Hz Yusuf'un zindanda ki mahkûmlara eğitip daha sonra Mısır'ın yeniden inşasında kullanması gibiydi
Böylelikle gizli davet süreci 3 yıl bu şekilde devam etti.
Anlattığımız konudan çıkarılacak ibretler nelerdir diye baktığımızda:
- Hakkı anlatacak kimselerin anlatacakları konuya hâkim olmasının ne denli önemli olduğu
- Karşılaşacakları zor soru ve davranışlara karşı hem yumuşak olunulmasının gereği ve şiddetten kaçınılmasının gerekliliğinin öğrenilmesi
- Hakkı anlatırken en yakından başlanılması ile kan bağı ve dostluklar sebebiyle ikna etme imkânının artması
[1] Müddessir 1- 4