Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

BELALARDAN KURTULMANIN FORMÜLÜ

Değerli Müslümanlar:

İnsanoğlunun serüveni hata ile başlamış bir varlıktır. Rabbimiz Âdem babamıza bütün cennet nimetlerini bahşedip de bir ağacı yasaklamasıyla başlayan bu imtihanda şeytanın tuzağına düşüp nefsine yenilmesiyle ilk hata ortaya çıkmış ve aynı zamanda bu hata ile birlikte de ilk tövbenin kapısı da aralanmıştır.

Bu ibretlik hadisede de gördüğümüz üzere insan kendisine yasak edilene karşı bir arzu duyar. Bu arzunun sebebi nefsi ve şeytandır.

Rabbimiz birçok ayetinde biz kullarına nefsin isteklerinin azgınlığından ve şeytanın açıkça düşmanlığından bahsederek bizlere bu sinsi düşmanlara karşı tedbirli olmayı emretmektedir.

Bunca uyarıya rağmen hata edip günah işleyen bizleri temizlemek için Rabbimiz kullarını bela ve musibetlerle karşı karşıya bırakır. Eğer kul hatasını anlar ve vazgeçerse bu durum onun için rahmet olurken, eğer kul hatasını anlamaz ve isyanda ısrar ederse helâk olmasına yol açar.

Yarın ahret yurdun da hatasını anlayan kul “ Eyvah!” der ancak çok geç olur!

Rabbimiz bu hususu hatırlatırken işlediğimiz her günahın sebebinin kendimiz olduğunu kitabında şöyle ifade etmektedir:

ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۙ

İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir.[1]

İşte bu noktada bizim farkımız ortaya çıkar. Çünkü bizler Müslümanlar olarak ellerimizle bozduklarımızı yine elleriyle düzeltenleriz.

Şu da bir gerçektir ki, kalbi iman ile dolu olan Müslümanlar fitne çıkaran değil ıslah edenlerdir.

Yaşadığımız zamanda üzülerek ifade etmeliyiz ki, Bunca bela ile karşı karşıya olduğumuz halde kimse ıslah edici olmak için çaba sarf etmediği gibi her durumdan kavga edecek bir malzeme bulup fitne ateşini körükleme peşine düşüyor. Yaptıkları işin yanlışını söyleyene de aynı ayette geçtiği üzere cevap vermeye kalkıyorlar:

وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِۙ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.[2]

Geçmişe baktığımız da görürüz ki, Tarih boyunca ıslah edici gibi gözüken fitneciler her zaman var olmuştur. Kuran-ı kerim bu fitnecilerin kıssaları ile doludur. Ancak biz fitnecileri değil ıslah edicilerin nasıl olması gerektiğini yine Allah’ın kitabında kıssası anlatılan bir örnekten ortaya koyacağız:

Hepimizin bildiği Yunus peygamberin kıssasında çokta dikkatimizi çekmeyen ama can alıcı mesajı barındıran o duruma bakalım:

Nedir o can alıcı mesaj? :

Kuran da bahsi geçen diğer kavimler helak olurken acaba bu kavmi helâk tan kurtaran neydi? Ve bize nasıl bir mesaj veriyor meselesinden bahsedeceğiz:

 Onu (Yunus), yüz bin kişiye peygamber olarak gönderdik ve hatta artıyorlardı.[3]

Yüz bin kişilik bu topluluk Yunus peygamberin kavmi olan Ninova ahalisiydi. Bu kavim putlara ve heykellere tapan çok zalim bir kavimdi. Uzun süre kavmine hakkı anlattığı halde kendisine sadece iki kişi iman etmişti. Yunus peygamber yaptığı tebliğ sebebi ile kavmi tarafından hakarete uğradı ve tehdit edildi.

Allah bu azgın kavme kırk gün daha mühlet verip tövbe etmeleri için zaman verdiyse de; onlar hadi azap gelsin diye alay ettiler. Otuz yedinci gün Yunus peygamber şu ifadeyi ortaya koyup Allah’ın izni olmaksızın şehri terk etti

Yunus peygamber onlara hitaben: O hâlde üç güne kadar başınıza gelecek olan azabı bekleyin! Bunun alâmeti olarak da önce benizlerinizin sarardığını göreceksiniz!

Bu arada Allah’ın izni olmadan görev yerini terk eden Yunus peygamber izinsiz görev yerini terk etmesinin bedeli olarak balığın karnında hapis edilirken, kavmine vaat edilen ilahi azabın belirtileri ortaya çıkmaya başladı.

Azabın habercisi olarak da bütün Ninovalıların benizleri sararmış ve renkleri uçuklaşmıştı. O an her şeyi anladılar. Birbirlerine:

−“İşte Yunus’un haber verdiği azap alâmeti! Biz O’nun bugüne kadar yalan söylediğini hiç görmedik.” diyerek gelen azaptan büyük bir korkuya kapıldılar.

Gökyüzü kararmaya başladı. Herkes feryat hâlindeydi. Çaresizce bir ümit kapısı aradılar. Birbirlerine:

“−Eğer Yunus aramızda ise korkmayın! Şayet gitmiş ise, azap bizi helâk edecektir!” dediler.

Son derece pişman olmuşlardı. Yürekleri, yaptıkları yüzünden nedametle dolup taşıyordu. Çünkü azap-ı ilâhî iyice yaklaşmıştı. Ne yapacaklarını bilemez bir hâlde büyük bir tövbe niyeti içerisinde Salih bir zata koştular. O da onlara:

“−Henüz azabın gelmesine iki gün var. Şimdi şu yüksek tepeye (tövbe tepesine) çıkın! Birbirinizle helâlleşerek gasp ettiğiniz hakları sahiplerine iade edin! Ardından Yunus’un Rabbi için kurbanlar kesin ve bundan büyük-küçük, zengin-fakir herkes yesin! Sonra başlarınızı açarak:

«Ey Yunus’un Rabbi! Biz tövbe ettik. Sana inandık. Yunus’un peygamberliğini de kabul ettik. Yunus’u bulduğumuz an, O’ndan Sen’in emir ve yasaklarını öğrenip tatbik edeceğiz!» diye yalvarın!..” dedi.

Ninova halkı birbiriyle helalleştiler, kurbanlar keserek halka ikram edip gözyaşı döktüler.

Allah bu samimi tövbe karşısında onları bağışladı. Kuran-ı kerimde bu kavmin dışında helak olma emri gelip de kurtulan başka bir kavimden bahsedilmez.

Şimdi türlü belalarla karşı karşıya kalan bizler bu kıssadaki gibi birbirimizle helalleşmeden, paylaşmayı bilmeden, birbirine saygı göstermeden başımızdaki bu belalar azalmayacak aksine artacaktır.

Bizler uyarı görevimizi yapıp yaptıklarımızdan vazgeçmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz. Aksi takdir de Allah’ın vaadi daha önce gerçekleştiği gibi yine gerçekleşecektir.

Rabbimiz bunu kerim kitabında açıkça dile getirmekte ve şöyle buyurmaktadır:

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فٖي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ

Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tövbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. [4]

Gelin hep birlikte ellerimizi gökyüzüne kaldırıp ayrılıklarımızı bitirelim. Bitirelim ki, Rabbimizin yardımı ile ateşler sönsün, yağmur felaket değil rahmet olsun, hastalıklarımız şifa bulsun!

Rabbim bizlere Rahmeti ile muamele eylesin!

Rabbim bizleri kaldıramayacağımız yükle imtihan eylemesin!

 

 


[1] Enfal 51

[2] Bakara 11

[3] Sâffât, 147

[4] Tevbe, 126

 

Dosyalar

Belalardan Kurtulmanın Formulü
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş