MİRAÇ KANDİLİ
Rabbim gecemizi hayırlara vesile etsin! Bu gecenin feyzinden ve bereketinden istifade eden kullardan olmayı hepimize nasip eylesin!
Muhterem Müslümanlar:
Ümmeti Muhammed için çok büyük manalar ifade eden bir geceyi idrak etmek için burada toplandık.
Peki! Bu geceyi değerli kılan neydi?
Rabbim bu gecede daha önce yarattığı hiçbir varlığa nasip etmediği, kendisi ile aracısız konuşma hediyesini ümmetinin nezdinde kâinatın efendisi Muhammed Mustafa s.a.v ‘e bahşetmesini kutluyoruz!
Rabbimiz o gece biz Müslümanlara üç hediye bahşetti:
Allah Resulü s.a.v ’e (Miraçta) üç şey verildi: “Beş vakit namaz, Bakara süresinin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi...” [1]
Rabbimiz bu kutlu yürüyüşün başlangıcını kitabımız Kuran-ı kerimde şöyle beyan ediyor:
سُبْحَانَ الَّـذٖٓي اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ
Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed ) bir gece Mescid- Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. [2]
Bu kutlu yürüyüşün başlangıcı olan Kudüs’e olan yolculuğa biz “ İsra ( Gece yürüyüşü)” diyoruz.
Olayın gerçekleştiği zamana baktığımızda Allah Resulü her şeyi ile kendini kollayan amcası Ebu Talip’i kaybetmiş, en zor anlarında uğrunda her şeyini feda eden ve ömrü boyunca bu fedakârlığından bahsedeceği hayat arkadaşı ve ilk Müslüman Hz. Hatice annemizi kaybetmenin acılarını yaşıyordu.
Böylesine zorlu bir zamanda tebliği görevini devam ettirme çabası içindeki Allah Resulüne en çok sevdiği Rabbi tarafından en büyük hediyenin verilmesi için katına çağrılıyordu!
Olayın nasıl vuku bulduğunu Allah Resulü s.a.v ’in dilinden dinleyelim:
Bir keresin de ben Beyt'in yani Kâbe'nin yanında uyku ile uyanıklık arası bir halde bulunuyordum". Peygamber burada iki kişi arasındaki adamı kastederek zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnımın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra kalbim çıkarılıp Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu ve yerine konuldu. Bu işlemden sonra bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Akabinde ben Cibril'in beraberinde gittim. Nihayet alt semâya vardık.
-Kim o? denildi.
Cibril'dir, dedi.
-Yanındaki kimdir? denildi. Cibril tarafından:
-Muhammed'dir, diye cevap verildi.
-Ona buraya gelsin diye (davet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:
-Evet, dedi.
-Merhaba gelen Zat'a bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! denildi. Hadis-i Şerifin devamında Allah Resulü (s.a.v) Cenab- Allah tarafından gönderilmiş olan Peygamberlerle buluştuğunu dile getirmiş, namazın farz kılınışını bizlere aktarmıştır. [3]
Rabbimiz vuku bulan miraç olayını şöyle ifade ediyor:
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِهٖ مَٓا اَوْحٰىؕ مَا كَذَبَ الْفُؤٰادُ مَا رَاٰى
Sonra yaklaştı ve sarktı; iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın. (Allah o anda) kuluna vahiy edeceğini vahiy etti. (Muhammed'in) gözüyle gördüğünü (gönlü) yalanlamadı. [4]
Peygamber efendimiz en yüksek makama sahip olsa da İsra süresinin birinci ayetinde kul olduğunun hatırlatılması peygamberlerin meleklerden olmasını bekleyen müşriklere bir cevap mahiyetindedir.
Nitekim baktığımız zaman Allah Resulü ümmetinden farklı bir hayat sürmemiştir. Buna bir delil olması açısından şu hadiseye bakmak yeterlidir:
Hendek savaşı sırasında peygamberimize gelen sahabe efendimizin açlık sebebi ile karnına bağladığı taşı göstermesi üzerine Allah Resulünün kuşağını çözerek karnındaki iki taşı göstermesi onun ümmetinden bir parça ve bir beşer olmasının açık bir göstergesi durumundadır.
Ancak Allah Resulünün bu ve benzeri fedakârlıklarını görmeyen kalpleri taşlaşmış kimselere Rabbimizin hitabı açıktır:
وَإِن تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِّن قَبْلِكُمْ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir. [5]
Bu kadar ifadeye rağmen Miraç olayını abartılı bulanlara söyleyeceğimiz ifade şudur:
Ayetler kafama yatmadı diyen sözde Müslümanlar ancak kafasını yastığa koyup uyurlar: Gerçek Müminler onlardır ki, gayba iman ederler;
Onlar şunu bilsinler ki! Allah’ın ayetlerinde ve Resulünün sözlerinde açık arayanların sonu Firavunun yaşadığını yaşamaktır.
Firavunda çok mücadele etti. Ne zaman ki gazabı gördü, iman etmeye kalktı ama Allah onun imanını kabul etmedi
Mesele görmeden inanmaktır. Görmeden inanmam diyen veya Miraç olayını abartılı bulanlar Firavuna baksın!
Akıllı insan can boğaza gelmeden önce tövbe edendir.
Allah Resulü s.a.v azgınlaşan insanlara bu uyarıyı şöyle yapıyor:
Şüphesiz ki Allah, "Can boğaza gelip dayanarak göğüs’e hırıltı düşmedikçe, kulun tövbesini kabul eder”. [6]
Her Müslüman'ın Ebu Bekir ( r.a )'in gösterdiği teslimiyeti göstermesi gereklidir
Senin arkadaşın dün gece Mekke'den Kudüs'e gittiğini Kudüs'ten de göklere çıktığını söylüyor diye alaylı bir şekilde Hz. Ebu Bekir'e geldiklerinde;
Olayı kendisine anlatanlara " Bunu size o mu anlattı" diye sordu ve " Evet " cevabını alınca " O dedi ise doğrudur " diyerek tasdik ederek sıddık lakabını alması biz Müslümanların nasıl teslim olması gerektiğine en güzel örnektir.
Rabbim kendine teslim olan, bu gecede verilen hediyelere sahip çıkan, Yaratanına tövbe etmiş bir şekilde varan kullardan olabilmeyi hepimize nasip eylesin!
[1] Müslim, Îman, 279
[2] İsra 1
[3] Buhari, Bed'ü'l-Halk 6; Müslim, iman 264
[4] Necm 8-11
[5] Ankebut 18
[6] Tirmizi, Daavat, 95; İbn Mace, Zühd, 30