Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

ARŞIN GÖLGESİNDE GÖLGELENECEK YEDİ SINIF İNSAN

Değerli Müslümanlar:

Elhamdulillah bizler Müslümanız ve bu yalancı dünyada tek gayemizde Rabbimizin rızasını kazanarak cennetine girmek ve cemalullahını görmektir.

Ancak hepimizce de malumdur ki, istemek ile ulaşmak aynı şeyler değildir! İnsan güzellikleri arzular ama ona ancak o yolda çaba sarf edenler ulaşır.

Onun için cennet çaba sarf edene ulaşılması kolay bir mükâfat iken, çaba sarf etmeyip dünyaya meyil edenlere ulaşılması zor bir hedeftir.

Şu bir gerçektir ki! İnsanoğlu ister hazırlıklı olsun, ister olmasın sonuç değişmeyecek ve herkes mahşer yerinde çetin bir hesaba çekilecektir.

O çetin hesap gününde insanlar birbirlerinden kaçacak ve en yakın olan kimseler bile birbirini görmeyecek.

Bu hususta Hz. Aişe validemizin şu rivayeti mahşer yerinde ki o zorlu süreci ortaya koyması açısından bir özet gibidir:

Allah Resulü s.a.v:

“İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanırlar.” Bunun üzerine ben:

– Yâ Resûlallah! Kadınlar ve erkekler birlikte olunca, birbirlerine bakmazlar mı, dedim? Peygamber Efendimiz:

– “Âişe! Durum, onların bunu akıllarına getiremeyecekleri kadar ciddi ve  birbirlerine bakamayacakları derecede şiddetlidir” buyurdu. [1]

Bu çetin hesap gününde güneş insanlara öylesine yaklaştırılacak ki, insanlar buna dayanamaz hale gelecek. Böylesine zorlu bir hesap esnasında dünyada buna hazırlık yapan yedi zümre Rabbinin gölgeliği olan arşın gölgesinde gölgelenecekler.

Peki! Bu kimseler dünyada ne yapışlardır ki böylesine çetin bir yerde Rablerinin mükâfatına daha cennete girmeden ulaşmışlardır?

Allah Resulü s.a.v bu sorunun cevabını şöyle veriyor:

Kendinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

  • Âdil devlet başkanı
  • Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç
  • Kalbi mescidlere bağlı Müslüman
  • Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan
  • Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit
  • Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse
  • Tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi. [2]

Allah Resulün ortaya koyduğu bu yedi sınıf insanın bu hasletleri nasıl kazanmıştır sorusu da sorulması gereken bir sorudur:

1.Adil idareciler:

Çoğumuzun aklına idareci dediğimiz zaman genel olarak devlet yönetimi gelse de aslı hayatın içerisinde altında idare ettiği kimseler bulunan herkes bunun içindedir. Bu açıdan baktığımız da bir babada idarecidir, bir işyerindeki patronda idarecidir.

Rabbimiz bu hususta idareci olanlara şu emri vermektedir:

وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطٖينَ

Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hükmet. Şüphesiz Allah âdil olanları sever. [3]

Bizler emrimiz altında bulunan kimseler arasında karar verirken Rabbimizin bu emrini her daim aklımızda tutacağız.

Bu noktada Hz. Ömer efendimiz bizler için şu hikâyesi en güzel örnektir:

Fırat'ın kenarında bir koyun kurt kapsa veya kaybolsa, korkarım hesabı Ömer’den sorulur! Diye korkması adaletin en güzel misalidir.

Yarın arşın gölgesin de olmayı umuyorsak adil idareciler olmak zorundayız.

2. Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç:

Allah Resulünün davetine ilk uyanların gençler olduğunu ve İslam’ın onların elleriyle dünyaya yayıldığını hepimiz bilmekteyiz.

Bugünde yaşadığımız çağın karanlığından çıkmanın yolu arşın gölgesini kendine hedef seçmiş gençlerle olacaktır. Onun için dünyalık çıkarlar için değil Rabbinin rızası için yetiştirilen gençlere ihtiyacımız olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Gençliğini Rabbine adayan gençler yetiştirmek için çaba sarf ederken bu yolda olan mücahit kardeşlerimizi maddi ve manevi olarak desteklemek belki bizimde o sancağın altında yer bulmamıza vesile olacaktır.

3. Kalbi mescidlere bağlı Müslüman:

Camiler Allah’ın evleri Müslümanlarda onun misafiridir. Rabbinin misafiri olan ise ona karşı hürmetli ve alçak gönüllü olması gerektiği gibi onun hoşlanmayacağı hususlardan da kaçması gereklidir. İşte arşın gölgesinde olacak kalpleri mescidlere bağlı Müslümanlar bunlardır.

Birçok camide olan ve bir Müslüman ‘ a yakışmayacak hal ve tavırları sergileyen kimseler bu mükâfata erişemeyeceklerdir.

4. Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan:

İşte bu madde bugün Müslümanlar için en önemli meselelerden biridir. Çünkü Allah Müslümanları birbiri ile kardeş etmiş ve aralarında ülfet ve muhabbet var etmiştir. Hal böyleyken birbirini Allah için sevemeyen kimselerin Rablerinin rahmetine kavuşmaları çok zor olacaktır.

5.Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit:

Bugün ki ekonomik sistemin üzerine inşa edildiği kapitalist sistem kadını kullanma konusunda çok maharetlidir. Çünkü bu sistem insanlığı sömürme ve birbirine düşürme sistemidir. Bunun en kolay yolu da kadını bir meta haline getirilmesidir.

Bu noktada Müslüman kardeşlerimizin işyerlerinde bir kadın çalıştırması veya bir kadının emri altında çalışması dinen sakınca doğuran bir durumdur.

İşyeri ortamında zaman zaman baş başa kalan erkek ve kadının sonu gayri ahlaki bir sonucun ortaya çıkmasına vesile olduğunu birçok tecrübe ile görmekteyiz.

Bu sebepledir ki, Allah Resulü s.a.v biz Müslümanları şöyle uyarmaktadır:

Bir kadınla bir erkek bir yerde baş başa kaldıklarında üçüncüleri şeytan olur. [4]

Konu başlığının bu söylediklerimizle ne alakası var diye düşünenler olabilir. Ancak tedbir tevekküle engel değildir. Rabbimizin korumasına talipsek emrini yerine getirmek zorundayız.

Eğer ki, Rabbimizin koruması olmazsa kişi peygamber olsa dahi riskle karşı karşıya kalacağını Rabbimiz Yusuf peygamberin kıssası ile şöyle ortaya koymaktadır:

وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهٖ وَهَمَّ بِهَاۚ لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّهٖؕ كَذٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّٓوءَ وَالْفَحْشَٓاءَؕ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصٖينَ

Kadın ( Züleyha )onu kesinlikle arzulamıştı; eğer rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o ( Yusuf) da kadını arzulardı. Böylece onu, kötülükten ve ahlâksız bir iş yapmaktan uzak tutmak istedik. Şüphesiz o samimi kullarımızdandı.[5]

Eğer ki, arşın gölgesini arzuluyorsak dünyadaki şehevi arzularımıza gidecek yollara duvar örmek zorunda olduğumuz bilinci ile “ La “ demeyi bileceğiz.

6.Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse:

Bizler birçok yerde amellerin niyetlere tabi olduğunu söylediğimiz gibi bu noktada da niyetin öneminden bahsetmemiz gerekir. Çünkü Rabbimizin kerim kitabında şöyle bir ifadesi vardır:

اِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَۚ وَاِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَـرَٓاءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْؕ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّـَٔاتِكُمْؕ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ

Sadakaları açık olarak verirseniz bu ne güzel! Şayet onu yoksullara verirken gizlerseniz bu sizin için daha da hayırlıdır ve sizin bir kısım günahlarınıza kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.[6]

Rabbimiz gizli vermeyi daha hayırlı gördüğü gibi Allah Resulü s.a.v de bunun arşın gölgesinde gölgelenmeye bir vesile olduğunu ortaya koyarken kişinin niyetine bakmanın önemi de ortaya çıkmaktadır.

Eğer ki kişi sadakasını açıktan verirken niyeti diğer Müslümanları teşvik etme ise bu tabi ki Allah katında makbul bir ibadettir. Ancak riyaya kaçma riski sebebi ile gizli verilmesinin daha uygun olduğu da açık bir gerçektir.

Günümüzde net şekilde görmekteyiz ki, bazı Müslüman kardeşlerimiz zekât ve sadakalarını bir reklam aracı olarak kullanmakta ve riyaya kaçmaktadır.

Böyle yapanların arşın gölgesinde gölgelenmelerini beklemeleri hayalden öteye gitmeyecek bir rüya olduğunu hatırlatmamız gerekir.

7.Tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi:

İşte bu kulluğun en güzel tadıdır ki! Bunu anlatmak pek mümkün değildir!  Ancak yaşamakla ifade bulur.

Bu anlatılanları uygulama hususunda bazı kardeşlerimiz şöyle diyebilir: “ Bu zamanda bunları uygulamak çok zor”

Evet! Böyle diyenler de haklıdır ancak ecir ve mükâfat zor olandadır.

Zaten peygamber efendimiz s.a.v de böyle bir zamanın geleceğini şu ifadelerle ortaya koymaktadır:

İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dinin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.[7]

Şöyle düşünenler de çıkabilir! Bizler asrısaadette yaşamıyoruz ki! Orda yaşasaydık bizim içinde bu mükâfatlara ulaşmak kolay olurdu.

Kişi iman etmedikten sonra Nuh peygamberin oğlu olsa, Lud peygamberin karısı olsa, Muhammed Mustafa s.a.v in amcası Ebu Talip olsa yinede fayda sağlayamadığı gibi, İslam’ı yaşamadıktan sonra o devirde veya bu devirde olsak yinede bize faydası olmayacağını aklımıza yazmamız gerekir.

Bize düşen ömrümüzün sonuna kadar Allah rızası için mücadele etmektir.

Bilmeliyiz ki, bu hayattan sonra bir hayat daha var ki! Bunu Rabbimiz ifade ederken bizi şöyle uyarıyor:

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

 Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.[8]

Rabbimiz bu uyarıdan sonra geçici mekânımız olan dünyadan ahret yurduna nasıl varmamız gerektiğini de şöyle ifade ediyor:

وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

Ancak Müslüman olarak can verin. [9]

İşte o zaman bizler için bir umut olacaktır. Çünkü iman cennetin anahtarıdır. Öyle ki, kişi cehenneme girse bile muhakkak cezasını çektikten sonra mükâfatına erişecektir. Bu durumu Allah Resulü şöyle ifade ediyor:

 Müminler, Cehennem’den kurtulunca, orada kalan din kardeşlerinin kurtulması için Cenâb-ı Hakk’a ısrarla yalvarıp yakarır, yüksek sesle dua ederler. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; sizden hiç kimse, borçlusundan alacağını tam olarak alabilmek için, müminlerin kıyamet günü Cehennem’deki kardeşlerini kurtarmak maksadıyla Allah’a yalvarmasından daha büyük bir hırsla mücadele edemez. Onlar:

“−Ey Rabbimiz! (Cehennem’de kalan kardeşlerimiz) bizimle bir­likte oruç tutar, namaz kılar ve haccederlerdi!” diye ısrarla niyazda bulunurlar.

Bunun üzerine kendilerine:

“−Haydi, tanıdıklarınızı çıkarın; bundan böy­le onların suretleri Cehennem’e haramdır.” denilecek.

Onlar da, kimi ba­caklarının yarısına kadar, kimi dizlerine kadar ateşe dalmış pek çok kim­seyi Cehennem’den çıkaracaklar. Sonra:

“−Ey Rabbimiz! Sen’in bize çıkarmayı emir buyurduğun kişilerden Cehennem’de kimse kalmadı.” diyecekler.

(Fakat Hak Teâlâ Hazretleri:)

“−Dönün, kalbinde dinar ağırlığında hayır olan her kimi bulursa­nız onu da çıkarın!” buyuracak.

Bunun üzerine yine pek çok kimseyi çı­karacaklar. Sonra (tekrar):

“−Ya Rabbi! Sen’in emir buyurduğun kimselerden tek bir kişi bile bırakmadık." diyecekler.

Hak Teâlâ Hazretleri:

“−Geri dönün! Kalbinde yarım dinar miktarı hayır olan her kimi bulursanız onu da çıkarın!” buyuracak.

Yine pek çok insanı çıkaracaklar. Sonra:

“−Ya Rabbi! Sen’in emir buyurduğun kimselerden Cehennem’de tek bir kişi bile bırakmadık.” diyecekler.

Hak Teâlâ Hazretleri yine:

“−Geri dönün! Kalbinde zerre miktarı hayır olan kimi bulursanız onu da çıkarın!” buyuracak.

Yine birçok kimseyi çıkaracaklar. Sonra:

“−Ya Rabbi! Cehennem’de hiçbir hayır (sahibi) bırakmadık.” diyecekler.”

Hadis-i şerifi rivayet eden Ebû Saîd el-Hudri –r.a buraya gelince şöyle der:

“Eğer bu hadis hususunda beni tasdik etmiyorsanız, Hak Teâlâ Hazretlerinin:

Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat artırır), kendinden de büyük mükâfat verir.”[10]  Ayetini okuyuverin!

Yine bu hadis-i şerifin devamında Peygamber Efendimiz s.a.v sözlerine şöyle devam ettiler:

“Müminlerin, Cehennem’de hiçbir hayır (sahibi bırakmadık) demeleri üzerine Allah cc. Hazretleri:

«−Melekler şefaat etti, peygamberler şefaat etti, müminler de şefaat etti, (o hâlde) Erhamu’r-Rahimin’den başka şefaat edecek kalmadı!» buyurur ve Cehennem’den bir avuç insan alır. (Bununla) Cehennem’den, (sadece imanı olup) hiç hayır işlememiş, âdeta kömüre dönmüş birtakım insanları çıkarır ve onları Cennet yolları üzerinde olup «Hayat Nehri» denilen bir nehre atar. O nehirden onlar, selin getirdiği millerin içinde biten ot gibi çıkarlar.

Görmüyor musunuz, sel atıkları içinde biten ot; taş altında da, ağaç altında da biter. Güneş’e bakan ta­rafı bir parça sarımtırak ve yeşilimtırak olur. Gölgede kalan tarafı ise bem­beyaz kalır.”

Bu son söz üzerine ashab-ı kiram:

“−Ya Resulallah, galiba Siz çölde çobanlık yapmışsınız?!” dediler.

Allah Resulü s.a.v sözlerine devamla:

“Artık Hayat Nehri’nden boyunlarında inciden gerdanlıklar olduğu hâlde çıkarılırlar. Cennetlikler onları (bu alâmetle) tanırlar ve:

«İşte işlenmiş bir amelleri ve takdim ettikleri bir hayırları olmaksızın Allah’ın Cennet’e koyduğu, Allah’ın azatlıları bunlardır!» derler.

Sonra Allah Teâlâ Hazretleri:

“−Cennet’e buyurun, (orada) gördüğünüz her şey sizindir.” buyurur.

Onlar da:

“−Ey Rabbimiz! Şu âlemde hiç kimseye vermediğin ih­sanı bize lütfettin!” diyerek şükranlarını arz ederler.

Bunun üzerine Hak Teâlâ Hazretleri:

“−Size bundan daha üstün bir hediyem var!”buyurur.

Cennetlikler:

“−Ey Rabbimiz! Bundan daha üstün ne olabilir?” derler.

Hak Teâlâ Haz­retleri:

«−Benim rızam!.. Bundan böyle ebediyen size gazaplanmayacağım!» bu­yurur.” [11]

Cehennemden en son çıkanlara bile böylesine büyük mükâfat veren yüce yaradanın rızasını kazananlara vereceği mükâfatı varın siz düşünün!

Rabbim rızasına uygun yaşamayı ve adını anarak bu dünyadan gidebilmeyi hepimize nasip eylesin!

 

 


[1] Buhârî, Rikak 45; Müslim, Cennet 56,59. Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 8, 48, Tefsîru sûre (5), 14;

[2] Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2

[3] Maide 42

[4] İbn-i Hanbel, müsned, I, 227, III, 339

[5] Yusuf 24

[6] Bakara 271

[7] Tirmizi, fiten, 73

[8] Tahrim 6

[9] Ali-imran 102

[10] Nisa 40

[11] Müslim, iman, 302

Dosyalar

arsin-golgesinde-golgelenecek-yedi-sinif-insan
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş