34.DERS | BENİ KUREYZA’NIN İHANETİNİN BEDELİ
Değerli Müslümanlar:
Müslüman’ın merhametli ve alçak gönüllü olması bir gereklilik olduğu gibi ümmeti ilgilendiren meselelerde de dikkatli ve gerektiğinde de kılıcının keskin olması gereklidir.
Eğer ki ümmeti tehlikeye atan bir durum söz konusu ise o zaman yakınlarımız bile olsa acımasız kararlar almak zorunda kalırız.
Bunun içindir ki atalarımız “şeriatın kestiği parmak acımaz” diye belirtmiş hak çizgisinden sapmaya meyil edecek hususlara tahammül olmadığını ortaya koymuşlardır.
“Şu bir gerçektir ki zalime merhamet göstermek mazluma ihanettir.”
İşte bu yüzdendir ki merhametin babası diyeceğimiz peygamberimiz s.a.v yeri geldiğinde en sert tedbirleri Allah için almıştır.
Daha önce de anlatmıştık Bedir’de esir düşüp af dileyip Uhud’da tekrar esir düşen müşriklerin şairi Abdullah’a Allah Resulü şöyle hitap etmişti:
“Müslüman bir delikten iki sefer ısırılmaz.”
Bu noktada ihanet eden Beni Kureyza’yı da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Savaşın en zorlu aşamasında ihanet etmişler, hakaret etmişler, dahası daha önce affedilen Beni Nadir reisi Huyey Bin Hattab ı himaye altına almışlardı.
Hendek harbi Müslümanların lehine sonuçlanınca daha Müslümanlar zırhlarını çıkarmadan peygamberimiz s.a.v ikindi namazını Beni Kurayza topraklarında kılma emri verdi.
Allah Resulü bu emri yerine getirme üzere sancağı Hz. Ali’ye vermiş ve sancağı alan Hz. Ali efendimiz Kureyza yurduna geldiğinde Yahudilerin pişmanlık duymak yerine hala hakaret ettiklerine şahit olmuştu. Bu açıkça ihanetin devamıydı.
Müslümanlar Kureyza Yahudilerini 25 gün muhasara altında tuttukları halde Yahudiler meydana çıkma cesareti gösteremediler.
Bu kuşatmadan çıkamayacaklarını anlayan Kureyza daha önce müttefik oldukları Evs’ten yardım istediler
Peygamberimizde Evs’ten kendileri için bir hakem seçmelerini istedi. Onlar da Sad Bin Muaz’ı seçtiler
Hâlbuki savaş öncesi Sad Bin Muaz ve Sad Bin Ubade onları bu konuda uyarmıştı ama onlar dinlemediler.
İşte böyle bir ortamda Sad Bin Muaz bir karar verdi ve bazı tarihçiler tarafından çok ağır ve acımasız olarak değerlendirilen bu karar aslında Tevrat'a göre verilmiş bir karardı.
Peki! Neydi o karar?
İçlerinde Müslümanlara ihanet edenler idam edilecek, kadın ve çocuklar esir edilecek, malları da ganimet olarak alınacaktı.
Bakıldığında çok ağır olan bu karara Yahudiler itiraz etmediler. Çünkü onlar barış teklifini geri çevirip, anlaşmayı bozup ihanet ettiler. Bunun sonucu da Tevrat'ta bu şekilde hüküm olunmuştu.
Sad böyle bir hüküm verince peygamberimiz “bu bir hükmü ilahidir” demiştir.
Hatta bu savaşın tetikleyicisi olan Beni Nadir reisi Huyey Bin Hattab idam edileceği zaman şöyle halka seslendiği rivayet edilmektedir:
“Allah’ın emrinde hiçbir mahsur yoktur bu bir hükmü ilahidir”
Savaşa dâhil olanlarla beraber peygamber suikast yapmak isterken bir Müslüman’ın ölümüne sebep olan bir kadında onlarla beraber idam edilmiştir.
Beni Kureyza’dan elde edilen ganimetler Muhacirler arasında taksim edilmiş ve böylelikle Medine içinde Yahudi tehlikesi sona ermişti,
Bu süreçte 1veya 2 saldırı girişimi olduysa da daha başlamadan sona ermiştir.
Bu zafer ile beraber artık Araplarda Müslümanlara saldırma cesareti kalmamıştı.
Bu savaşın ardından kadın haklarının tanzimi gerçekmiş, onları meta olarak gören sistem alaşağı edilmiş ve kadınlara iftira atanlara ceza hüküm olunmuştur.
Aynı zamanda Hicretin 5. Yılı miladi 627 yılında teyemmüm farz kılındı ve korku namazı farz kılındı.