BEDİR’DEN UHUD’A İTAAT KAVRAMI
Değerli kardeşlerim:
İnsan niçin yaratıldı ve dünyadaki rolü nedir sorusu zaman zaman insanın aklına takılan bir sorudur. Müslüman ise bu soruya cevap bulmuş olmanın neticesinde kul olma çabası içinde olan ve bu yönü ile diğer insanlardan ayrılan özel kimselerdir.
Peki! İnsanın niçin yaratıldığını anlayan Müslüman’a bu mesajı veren nedir?
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” [1]
Kulluk için yaratılan insanların içinden Müslüman olma şerefine nail olan kimselerin takip edeceği yolda izleyeceği rehber kimdir sorusu da sorulması gereken önemli bir konudur. Bu soruya da Rabbimiz şöyle cevap veriyor:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيراًؕ
“İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Allah Resulünde güzel örnekler vardır.” [2]
Mahşer yerinin dehşeti ile karşı karşıya kaldığında Müslüman’ı kurtaracak olan kıstaslardan biri olan Allah Resulüne itaat meselesi noktasında bizler için en dikkat çekici örnekler nelerdir dediğimizde karşımıza çıkan en belirleyici sahnelerden biride Bedir ve Uhud savaşlarında şahit olduğumuz olaylar olduğunu görüyoruz.
Bedir savaşı itaatin sonucunda Allah’ın yardımını ve zaferi temsil ederken, uhud dünyaya meyil etme ve Allah Resulüne itaatsizliğin doğurduğu mağlubiyeti ifade etmektedir. Her iki sahnenin de bizler için büyük ibretler taşıdığına Rabbimizin şu beyanları ile şahit oluyoruz:
Allah’a ve Resulüne itaatin adı olan bedirden bahsederken Rabbimiz şu beyan ile başlıyor:
قَدْ كَانَ لَكُمْ اٰيَةٌ ف۪ي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَاۜ فِئَةٌ تُقَاتِلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاُخْرٰى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِۜ وَاللّٰهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُو۬لِي الْاَبْصَارِ
“Birbiriyle savaşan o iki orduda sizin için büyük bir ibret vardır: Bunlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfir olup, karşılarındaki müminleri baş gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla destekler ve güçlendirir. Elbette bunda, görecek gözleri olanlar için kesin bir ibret vardır.” [3]
Rabbimizin beyan ettiği bu ibretin en güzel dışa yansımasını Allah Resulü s.a.v’ in yaptığı şu duada görüyoruz:
“Hazret-i Ömer r.a bu sahneyi şöyle anlatır:
“Bedir günü Allah Resulü s.a.v müşrik ordusuna baktı, onlar bin kişiydiler. Ashabı ise üç yüz on üç kişi idi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle yakarmaya başladı:
“Ey Allah’ım! Bana olan vaadini ihsan eyle! Allah’ım! Bana zafer nasip et. Ey Allah’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibadet edecek kimse kalmayacak!”
Ellerini uzatmış vaziyette münâcâtına öyle devem etti ki, ridâsı omzundan düştü. Bunu gören Ebubekir r.a, yanına gelerek ridâsını aldı, omzuna koydu ve yanına yaklaşıp:
–“Ey Allah’ın Resulü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah c.c sana olan vaadini mutlaka yerine getirecektir.” dedi.
O sırada Azîz ve Celîl olan Allah Teâlâ şu ayet-i kerimeyi inzal buyurdu:
اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّ۪ي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِف۪ينَ
“Siz o demde Rabbinize dua edip yardım istiyordunuz. O da: “Birbiri ardından gelecek bin melekle size yardım edeceğim” diyerek duanızı kabul etmişti.” [4]
Hak Teâlâ Hazretleri o gün müminlere melekleriyle yardım etti.” [5]
Onlar ki sayılarının ve imkânlarının azlığına bakmaksızın sırf Allah’ın rızasını kazanmak adına, onlara önder olan Allah Resulüne şeksiz ve şüphesiz itaat ettiler. Bunun neticesinde olmayacak olanları olduran güç olan Rabbimizin yardımı onlara ulaştı ve kesin bir zafere ulaştılar.
Rabbimiz bedrin aslanlarına itaatleri neticesinde nasıl yardım ettiğini şöyle beyan ediyor:
اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ
“O vakit mü’minlere: “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle size yardım etmesi yetmez mi?” diyordun.” [6]
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ
“Yine bu yardımı Allah, kâfirlerden ileri gelenlerin kökünü kazımak, arta kalanları da baş aşağı çevirip, emellerine kavuşamayan bedbahtlar olarak eli boş geri döndürmek için yapmıştır.” [7]
Rabbimiz yardımını ortaya koyarken bunun ortaya çıkmasında en önemli etkenin itaat olduğunu ortaya koyarak şöyle buyuruyor:
اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًاۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
“Onlar ki, bazı kimseler kendilerine: “Düşmanlar sizinle savaşmak üzere ordular topladı, onlardan korkun!” dediklerinde, bu onların imanını bir kat daha artırdı da: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” mukabelesinde bulundular.” [8]
İşte bu itaat neticesinde Rabbimizin nişanlı meleklerle desteklediği İslam ordusu zafere ulaşırken, müşriklerin önde gelenlerinin de içinde bulunduğu birçok zalim yok oldu.
Allah böylelikle teslimiyet ve itaatin neticesini ortaya koymuş ve biz Müslümanlara kıyamete kadar ulaşacak bir mesaj vermişti. O mesaj:
قُلْ اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْؕ وَاِنْ تُطٖيعُوهُ تَهْتَدُواؕ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبٖينُ
“De ki: “Allah’a itaat edin, Resule itaat edin.” Yine de (ey müşrikler!), söz dinlemezseniz onun (peygamberin) sorumluluğu ona, sizin sorumluluğunuz da size aittir. Ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz; Resule düşen yalnızca apaçık bildirip anlatmaktır.” [9]
İşte bu mesaj her zaman biz Müslümanların hatırında olması gereken bir uyarıdır. Yapmazsak ne olur ki derseniz de o zaman Uhud savaşına bakmanız gerekir!
Rabbimiz Uhud’u ifade ederken kullandığı şu ifadeler itaatten uzaklaşmanın sonucunun ne olacağına açık bir beyandır:
اَوَلَمَّٓا اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَاۙ قُلْتُمْ اَنّٰى هٰذَاۜ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
“Bedir’de düşmanlarınıza verdiğiniz iki misli zarar, Uhud’da kendi başınıza gelince: “Bu musîbet de nereden?” diye soruyorsunuz, öyle mi? Resulüm de ki: “Elbette kendi yaptıklarınız yüzünden!” Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.” [10]
Nitekim baktığımızda savaş öncesinde ve savaş esnasında Allah Resulüne itaatsizliğin sonucunda bu mağlubiyetin ortaya çıktığını görüyoruz!
Uhud savaşı öncesinde müşriklerin Medine’ ye yaklaştığının bilgisi Allah Resulü s.a.v’ e ulaşınca:
“Allah Resulü istişare için ashabını topladı bunların içerisinde münafıkların başı olan Abdullah İbn-i Selül’de vardı.
Medine konumu gereği kale gibi olduğundan savunmayı şehrin içinde yapma görüşü ağırlık basarken Abdullah İbn-i Selül de bu görüşteydi.
Gençliğin getirdiği cesaret ve şehit olma arzusu gençleri yüz yüze vuruşma taraftarı yaparken, bunun olması için de Allah Resulüne baskı yaptılar ve halktan da bu yönde destek gelince harp kararı alındı.
Günlerden Cumaydı, namazdan sonra Allah Resulü hareket öncesinde zırhını kuşandı.
Gençler Sad Bin Muaz’ın uyarısı ile Allah Resulü den özür dilediler ve kararına saygı göstereceklerini bildirdiler.
Gençlerin bu özrüne karşılık Allah Resulü, bir peygamber zırhını giydikten sonra çıkarmaz ifadesi ile karşılık verdi.
Çünkü ayeti celile de emir böyleydi. Devamında da “eğer emirleri uyarsanız zafer bizimdir” diye bir ifade buyurdu.”
Allah Resulü s.a.v’ in son ifadesi savaştaki itaatsizliği haber verir gibiydi:
“eğer emirleri uyarsanız zafer bizimdir”
Nitekim ordu Uhud’a ulaşınca Allah Resulü orduyu savaş düzenine soktu ve Müslümanların arkadan çevrilmesini engellemek adına Ayneyn tepesine okçular yerleştirdi ve onlara şu talimatı verdi:
“Uhud günü Peygamber (s.a.v.), (Ayneyn geçidindeki) okçulara —ki onlar elli kişiydiler— Abdullah b. Cübeyr’i kumandan tayin etti ve şöyle buyurdu: “Bizi kuşların kaptığını görseniz bile ben size haber gönderinceye kadar sakın şu yerinizden ayrılmayın! Bizim onları hezimete uğrattığımızı görseniz bile ben size haber gönderinceye kadar asla (yerinizden) ayrılmayın!” [11]
Savaşın Müslümanların lehine döndüğünü gören okçular dünyalık elde etme hevesi ile Allah Resulünün emrine itaatsizlik edince Müslümanlar kaçınılmaz bir yenilgi ile karşı karşıya kalmış oldu.
Bugünde Müslümanlar Ayneyn tepesi olan Allah’ın kitabı ve peygamberinin sünnetini terk etmeye devam ederlerse Uhud’un tekrar tekrar yaşanacağına şahit olmaktadırlar.
Her yenilgi ve mağlubiyete bahane bulan Müslümanlara Rabbimiz şöyle karşılık veriyor:
اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُۜ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ
“Size Uhud’da bir yara dokunduysa, biliyorsunuz ki Bedir’de de düşmanlarınıza benzeri bir yara dokunmuştu. Biz, bu galibiyet ve mağlubiyet günlerini insanlar arasında döndürür dururuz. Allah, gerçekten iman edenleri ortaya çıkarmak ve sizden şehitler edinmek için böyle yapar. Yoksa Allah, zalimleri sevmez.” [12]
Allah’ın zalimleri sevmediği aşikârdır ancak biz bu konuda ne kadar samimiyiz sorusu cevap bulması gereken bir soru olarak karşımızda durmaktadır.
Hepimiz de bahaneler. Efendim! Bizler peygamber zamanında değiliz ki, Fatihler, Yavuzlar yok ki, Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alparslanlar yok ki diyoruz!
Rabbimizde bize diyor ki:
وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْۜ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْـًٔاۜ وَسَيَجْزِي اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ
“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de pek çok peygamber gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, ökçeleriniz (topuklarınız) üzerine eski dininize geri mi döneceksiniz? Kim ökçesi (topukları) üzerine geri dönerse Allah’a hiçbir zarar veremez. Ama Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” [13]
Bizler Müslümanlarız ve durmak bilmeden Allah yolunda yürümesi gereken kimseleriz. Ancak aynı zamanda geçmişten ibret alıp geleceği kurması gerekende kimseleriz. Bizi kurtaracak ve zafere eriştirecek yegâne formül Allah ve Resulüne itaat olduğunu bir kez daha bu vesile ile ortaya koymak istedik.
Rabbim bizleri Allah’a ve Resulü Muhammed Mustafa s.a.v’ e gereği gibi itaat eden kullardan olabilmeyi nasip eylesin!
Rabbim geçmişten ibret alıp geleceği kuran akıllı Müslümanlardan olabilmeyi hepimize nasip eylesin!
Rabbim dünya malına tamah edipte Ayneyn tepesini terk edenlerden olmaktan bizleri muhafaza eylesin!
[1] Zariyat 56
[2] Ahzap 21
[3] Al-i İmran 13
[4] Enfal 9
[5] Müslim, Cihâd, 58; Buhârî, Megâzî, 4
[6] Al-i İmran 124
[7] Al-i İmran 127
[8] Al-i İmran 173
[9] Nur 54
[10] Al-i İmran 165
[11] Buhârî, Cihâd, 164
[12] Al-i İmran 140
[13] Al-i İmran 144