Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

İNSANI ALLAH’IN RAHMETİNDEN UZAKLAŞTIRAN SEBEPLER

Değerli Müslümanlar:

Kâinattaki bu eşsiz sistemin var olması ve yönetilmesinin tek söz sahibi vardır o’da her şeyin sahibi olan yüce Allah’tır. İnsan şunu bilmelidir ki, Rabbimizin emri olmadan ne bir yaprak düşer daldan, ne de onun izni olmadan bir tohum uç verir topraktan. İnsan istediği kadar teknolojik imkânlar da elde etse, koca koca binalar da yapsa, uzaya da çıksa hepsi ancak onun izni ile gerçek olur.

Nitekim Rabbimizin kendi hükmünü ortaya koymak adına şöyle buyurmaktadır:

وَعِنْدَهُ مَفَاتِـحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَؕ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِؕ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فٖي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فٖي كِتَابٍ مُبٖينٍ

Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. [1]

Ancak her şeyin sahibi olan yüce Rabbimiz insanı bunca nimeti kullanıp zevki sefa sürsün diye var etmiş değildir. Dünya: insanların ve cinlerin Allah’ın varlığını bilip ona itaat etmek üzerine var edilmiş bir imtihan yeridir. Fakat gerek insan, gerekse cinler bu gerçeği bildikleri halde Allah’a isyan etmeye kalktıklarında ise gerek dünyada, gerekse ebedi hayatın ikamet yeri olan ahret yurdunda musibet ve cezalarla karşı karşıya kalacağını Rabbimiz birçok delille ortaya koymuş ve bizlere uyarıda bulunarak biz kullarından asıl istediğini açıkça ortaya koymuştur:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ مَٓا اُرٖيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُرٖيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

Ben cinleri ve insanları, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan ne bir rızık istiyorum, ne de beni doyurmalarını istiyorum. [2]

Rabbimizin beyanından da anlaşılacağı üzere biz kullarının yaptıklarından dolayı onun hükmünde ne bir eksikliğe, ne de bir fazlalığa sebep olur. Haliyle kulların yaptıkları ne varsa kendi lehlerine veya aleyhlerine olacaktır.

Bu açıdan baktığımızda yüce Allah’ın var ettiği biz kullarının yaptıkları sebebi ile dünyada birçok musibetle karşı karşıya kaldıkları bir gerçek olduğu gibi, ahrette yaşayacakları ceza ve mükâfatında sebeplerinin de kendileri olacaklarını Rabbimizin beyanlarında açıkça görmekteyiz.

Bizler bugün yaşadığımız birçok olumsuzlukla ilgili şikâyette bulunurken, bunun sebebinin kendimiz olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Suçu başkasına atmakla üzerimizdeki hükümlülüğü atamayacağımızı Rabbimiz şöyle beyan ediyor:

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذٖيقَهُمْ بَعْضَ الَّذٖي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara ­tattırıyor. [3]

Peki! Rabbimizin beyan ettiği gerçeği biz kulları ne kadar anlıyoruz?

Bu soruya cevap aradığımızda görüyoruz ki, bu beyan hakkında insanlığın hiçbir şey yapmadığı gibi, Rabbinin hükmüne boyun eğdiklerini söyleyen Müslümanlarında bu konuda umursamaz bir tavır takındıklarını üzülerek görmekteyiz.

Maalesef bizler kulluk vazifemizde gösterdiğimiz lakayıtlıklar sebebi ile gökten rahmet, yerden ürünler çıkmaz oldu. Ancak bizler buna rağmen sebepleri maddi bahanelere yüklüyoruz da, manevi boyutuna hiç girmiyoruz. Hâlbuki hepimizde çok iyi biliyoruz ki, bir toplum musibetlere gark oluyorsa bunun sebebi yine o toplumun kendisidir.

Rabbimiz bu gerçeği bizlere şöyle beyan ediyor:

اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءًۖ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْۚ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

O Rabbiniz, sizin için yeryüzünü bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten yağmur indirip onunla size rızık olarak çeşitli meyveler, ürünler çıkardı. O halde, siz de gerçeği bile bile Allah’a ortak koşmayın! [4]

Peki! Soralım kendimize bizleri Allah’ın rahmetinden mahrum bırakan sebepler nelerdir?

Bu soruya cevabı Allah Resulü s.a.v şöyle ortaya koyuyor:

"Ey Muhacirler topluluğu! Beş şey vardır ki, onlarla imtihan olunduğunuzda (o toplumda hiçbir hayır kalmamış demektir.) Siz hayatta iken onların ortaya çıkmasından Allah'a sığınırım. (Bu beş şey şunlardır:)

l. Bir toplumda zina ortaya çıkar ve açıktan işlenecek bir hale gelirse, o toplumda mutlaka veba ve onlardan önce gelmiş-geçmiş hiçbir millette görülmeyen hastalıklar yayılır.

Bugün maalesef görüyoruz ki, toplum zinayı, sapkınca ilişkileri ve bu gibi gayri ahlaki hareketleri normal karşılıyor. İşin daha da acısı ise bu normal karşılamanın biz Müslümanların iliklerine kadar ulaşmış olduğu halde bu durumdan her an gibi bir rahatsızlık belirtisi de göstermiyoruz.

2. Bir toplum, ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, o toplum mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın (yöneticinin) zulmüne uğrar.

İnsanları aldatmanın ticari zekâ olarak değerlendirildiği, kendisi için bir şey elde edeceği zaman kılı kırk yaran ancak söz konusu başkası olduğunda her yolu mubah gören, ahlaktan yoksun bu hali de İslam’ın kisvesi ile gizlemeye çalışan bir topluma dönüştük.

3. Bir toplum, mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir. Şayet hayvanlar da olmasaydı, tek damla yağmur bile yağmazdı.

Bugün şikâyet edip, dert yanıyoruz! Yağmurlar kesildi, kar yağmaz oldu. Peki! Söyleyin ey Müslümanlar bu toplumun açlarını kim doyuracak. Bizler bilmiyor muyuz ki, mazlumun duası ile Allah arasında bir perde yoktur.

Bu noktada hocalarımız zaman zaman Müslümanların dikkatini celp etmek için menkıbeler anlatırlar. Her ne kadar menkıbeler yaşanmışlıkları ifade etmeseler de, taşıdıkları mana açısından büyük dersler ifade ederler. İfade ettiğimiz hususun daha iyi anlaşılması açısından şöyle bir hikâyeyi ifade etmek yerinde olacaktır diye düşünüyorum:

Vakti zamanında mevsim normallerine göre kurak geçen günlerden birinde Cuma namazı sonrası cemaat, cami imamı ile birlikte yağmur duasına çıkarlar.

Hacet namazları kılınır, dualar edilir ve kurbanlar kesilir ama gökyüzünden tek damla yağmur düşmez…

Cemaat boynu bükük şekilde günlerce yağmur yağmasını bekler ama nafile.

Kuraklık devam eder.

Bir vakit sonra kasabalarına bir dervişin yolu düşer. Kasaba halkı dervişin yanına gelerek ondan yağmur duası etmesini rica ederler.

Derviş ise dua etmek yerine kasaba halkıyla birlikte kasabalarını birlikte gezmeyi önerir.

Ahali şaşkınlık ve merak içinde düşer dervişin peşine ve evleri dolaşmaya başlarlar.

3-5 evi dolaştıktan sonra damı çökük, kapısı kırık bir eve rastlarlar.

Derviş, kapıdan içeri doğru seslenip ev ahalisini dışarıya çağırır. İçeriden orta yaşlarda, üzeri yamalı bir kadın ve iki yetim kızı çıkagelir.

Derviş, hal hatır sorduktan sonra kadının iki yetim kızıyla birlikte yaşadığını ve kocasının erken yaşta öldüğünü öğrenir.

Derviş, iki küçük kıza dönerek onlara "benden bir isteğiniz var mı" diye sorar. Küçük kızlardan biri evlerinin çatısı için kiremit diğeri de yeni bir ayakkabı ister.

Derviş, hemen yanındaki cemaate evin damı için kiremit, diğer kız için ayakkabı almalarını ister.

Kiremitler ve ayakkabılar geldikten sonra derviş kızlara "söyleyin bakalım siz en çok ne için dua edersiniz?" diye sorar.

Kızlardan birisi "Yağmur yağdığında damımız eski olduğu için evimiz hep ıslanır, ben de o nedenle Allah'tan yağmur yağdırmamasını dilerim" der.

Diğer küçük kız ise " Ben de Allah'tan yağmur yağdırmamasını dilerim. Çünkü ayakkabılarım delik, her yağmurdan sonra ayakkabılarım ıslanıyor ve ben hasta oluyorum" der.

Derviş, bu sözlerden sonra yanındaki cemaate dönerek "sadece Allah'ın kudretinde olan bir duayı etmeden önce kendi kudretinizle birisinin duasını yerine getirmediğiniz sürece dualarınız kabul olmaz ey cemaat!" der.

Acaba bugün yağmurun ve kar’ın yağmaz olmasının altında eksik bıraktığımız yükümlülüklerimiz olabilir mi diye kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?

Allah Resulü s.a.v bizlere uyarılarını sıralamaya devam ediyor:

4. Bir toplum, Allah ve Resulünün ahdini bozarsa, Allah Teâlâ, kendilerinden olmayan bir düşmanı o topluma musallat eder ve ellerindeki (servet)lerin bir kısmını onlardan alırlar.

Peygamber efendimizin de beyan ettiği üzere acaba sözlerimizde ne kadar duruyoruz?

Hani bir zamanlar Müslümanların sözleri senetti! Hani bizler Emin olan peygamberin ümmeti idik! Nerede kaldı bizim çağlara mesaj olan doğruluğumuz?

Çünkü bizler Allah’ın hükmünü görmez hale gelerek efendimizin beyan ettiği durumla karşı karşıya kaldık:

5. Bir toplumun liderleri (yöneticileri), Allah'ın kitabı Kuran ile hükmetmeyi terk edip Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerlerse, Allah Teâlâ onları kendi aralarında savaştırır (onları birbirine düşürür)." [5]

Allah Resulü s.a.v ‘in ifade ettiği bu son hüküm aslında bütün sıkıntıların ortadan kalkması için gerekli olan yegâne şarttır. Eğer ki bir Müslüman bu amaç ile yaşamaz ve niyetinde bu hedef bulunmazsa cahiliye ölümü üzere ölme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Öyle ise Allah’ın rahmetine ermek istiyorsak Rabbimizin beyanına kulak vermemiz gerekir:

يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًاۙ

“Bağışlanma dileyin ki Rabbiniz  üzerinize bol bol yağmur yağdırsın.” [6]

Rabbimiz bizden öncede birçok topluluk var etti. Bizlere verdiği gibi onlara da nimetler verdi. Ancak onlardan bazıları Rablerinin verdiği nimete nankörlük ederek helak oldular. Rabbimiz böyle bir sona gark olmamamız için bizlere şöyle sesleniyor:

اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ وَاَرْسَلْنَا السَّمَٓاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًاۖ وَجَعَلْنَا الْاَنْهَارَ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمْ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا اٰخَر۪ينَ

“Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görüp üzerinde hiç düşünmezler mi? Üstelik biz onlara yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine bol bol yağmurlar yağdırmış, ev ve bağlarının altlarından ırmaklar akıtmıştık. Evet, günahları sebebiyle onları helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik.” [7]

Onlardan sonra gelen bizler şimdi Rabbimize el açıp rahmetini isteyip yağmur ve kar niyazında bulunacaksak hayatımıza çeki düzen vermek zorundayız. Çünkü Rabbimiz kendisine çeki düzen veren kullarına rahmetini sağanak sağanak vereceğinin müjdesini şöyle ortaya koyuyor:

وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرٖيقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ

“Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.”  [8]

Geliniz şu mübarek saatlerde Rabbimize el açalım ve niyazda bulunalım!

Rabbim bizleri bağışla, bizlere mağfiret et, bizleri sevdiğin kulların zümresine dahil et!

Rabbim bizler aciz kullarınız, nefsimize yenildik, şeytana kandık bizleri yeniden kulluğuna kabul eyle!

Rabbim sevdiğin habibin hürmetine, sevdiğin kullar hürmetine, dilsiz mahlûkların hürmetine bizlere acı, bizlere rahmetini indir, bizleri suya kavuştur!

Rabbim kapına geldik, sana el açtık, senden diliyor, senden istiyoruz. Bizleri umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eyle!

 


[1] En-am 59

[2] Zariyat 56 - 57

[3] Rum 41

[4] Bakara 22

[5] İbn-i Mâce; hadis no: 4155. Elbânî, "Sahih-i İbn-i Mâce"de 'hadis, hasendir' demiştir.

[6] Nuh 11

[7] En-am 6

[8] Cin 16

Dosyalar

İNSANI ALLAH’IN RAHMETİNDEN UZAKLAŞTIRAN SEBEPLER
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş