MASKELER ALTINDAKİ KARA YÜZLER
Değerli Müslümanlar:
Öyle ortamdan geçiyoruz ki, insanı tanımakta zorlandığımız, dost ile düşmanı karıştırdığımız, kim Müslüman, kim gayri Müslim diye sorguladığımız kapkaranlık bir zaman.
Madden maskelerin çıktığı, yerine gülücüklerle bezenmiş maskelerin takıldığı, ancak arkasında kin, nefret, haset, hainlikle donatılmış karanlığını gizleyen yüzlerle muhatap olduğumuz bir zaman!
Sorduğumuz zaman Müslüman olan, kendisi için istediğini kardeşi içinde istemesi gereken kimselerin, kardeşlerine çelme taktığı, ikiyüzlülüğün zirve yaptığı bir alanda Müslüman kalabilmenin yollarını aradığımız ve ne yapmalıyız diye kendimize sorduğumuz, gerçeklikten uzak sanal bir âlem içinde debelenip duruyoruz!
Peki! Bu kadar sahte yüze karşı gerçek Müslüman’ın yüzü nasıl olmalı?
Bu soruya Allah Resulü s.a.v şöyle cevap veriyor:
“Kim ihlâsla kalbine imanı yerleştirir ve kalbini (şirk, küfür, nifak ve isyandan) temizler, dilini doğru sözlü, nefsini (ibadet, itaat ve Allah’ı zikir ile) mutmain (huzura ermiş), huyunu, ahlakını ve davranışlarını dosdoğru, kulaklarını ve gözlerini (gerçeği ve doğruyu) duyan, dinleyen ve gören yaparsa kurtuluşa ermiştir.” [1]
Allah Resulünün beyanını biraz açalım ve ne demek istediğine biraz kafa yoralım;
Müslüman bir cehreye sahip olmanın ilk yolu kalbi temiz tutmaktır;
√ “Kim ihlâsla kalbine imanı yerleştirir ve kalbini (şirk, küfür, nifak ve isyandan) temizler;
Kalp insanın karar merkezidir onun için Rabbimiz iman hususunda hitabı kalbe yapar. İşte bu noktada Allah Resulü s.a.v ‘in şu ifadesi tamda bunu ortaya koymaktadır: “Haberiniz olsun ki bedende bir et parçası vardır, eğer o düzgün, iyi ve salih olursa bedenin hepsi düzgün, iyi ve salih olur. Eğer o, bozuk ve kötü olursa, bütün beden de bozuk ve kötü olur. Bilin ki o kalptir.” [2]
Kalp temizliği dediğimiz zaman toplumda yanlış bir algı oluşuyor. İnsanlar zannediyor ki, birkaç kişiye iyilik etmek ve alçak gönüllü olmakla kalp temizliği yerine gelmiş olur. Hâlbuki bir kimse Rabbini bilmiyor ve emirlerini yerine getirmiyorsa ondan daha kalbi kara kim olabilir, Nitekim Allah Resulü s.a.v hadis-i şerifin devamında buna atıfta bulunuyor:
√ nefsini (ibadet, itaat ve Allah’ı zikir ile) mutmain (huzura ermiş);
İnsan hayatın içerisinde yaptığı iş ne olursa aslında ulaşmak istediği huzurdur. Ancak insan huzuru ararken dünyalıklarla ona ulaşacağını zannetmek gibi bir gaflete düşer.
Kalplerin huzura ermesinin yolunu Rabbimiz şöyle beyan etmektedir:
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
Onlar, iman eden ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşan kimselerdir. Bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur. [3]
İbadet hayatı olmayanın huzuru da olmaz, huzuru olmayanın huzur vermesi de mümkün olmaz!
√ huyunu, ahlakını ve davranışlarını dosdoğru;
Allah Resulünün bu ifadesini dikkate alması gerekenler, görmekteyiz ki, ahlaki değerlerin bizim hayatımızda yeri kalmamış ve öyle ikiyüzlü olmuşuz ki, Allah’ın huzurunda bile ikiyüzlülüğümüzden utanmamaktayız!
Her namazda ; غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ
Bizleri gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu iletme [4] ayetini okuyoruz ama sokaklarda aleni zina yapılırken bile bize ne diyecek noktaya geliyoruz!
Buradan sesleniyoruz!
Ey Müslümanlar ya suratınızdaki Müslüman maskesini çıkarın ya da gereğini yerine getirin!
Ahlakın dibe vurduğu, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, yalanın, iftiranın havalarda uçtuğu, sahtekârlığın kartvizit haline geldiği yerde sen hangisisin söyle ey kendini Müslüman sayan kişi?
√ kulaklarını ve gözlerini (gerçeği ve doğruyu) duyan, dinleyen ve gören;
Eğer diyorsan ki, ben gerçek bir müminin o zaman Allah Resulün bu beyanını hayatına uygula, bırak birileri karanlık yüzlerini maskelerin ardında gizlesin, bırak birileri senin için ahmak desin, bırak birileri senin için dünyaya ot gelmiş saman gidecek desin…
Bunu diyenlere biz Allah Resulü s.a.v ‘in dili ile cevap veriyoruz:
Hani Allah Resulü s.a.v bir gün dünyevî isteklerinden dolayı hanımlarına gücenmiş ve onları ıslah etmek amacıyla yanlarından ayrılarak inzivaya çekilmişti. Bunu gören Ashab-ı Kiram, Peygamberin hanımlarını boşadığını zannederek derin bir üzüntüye kapılmış ve şehir bir anda sessizliğe bürünmüştür. Bu acı haber Müslümanlar arasında hızla yayılınca Ömer r.a olayın aslını öğrenmek için Peygamberin yanına gitmiş ve O’nu basit birkaç eşyadan oluşan odasında bir hasıra yaslanır vaziyette bulmuştu. Yaslandığı hasırın yanağında iz yaptığını görünce bir hayli üzülen Ömer r.a Peygamberin sade hayatı ile Kisrâ ve Kayserin lüks hayatını kıyaslayarak ağlamaya başlamıştı. Ve Resulü Ekrem, bir duyanın bir daha unutmadığı o vecîz sözünü tam bu esnada söylemiştir:
“İstemez misin ya Ömer, dünya onların ahiret de bizim olsun? [5]
Söyle şimdi ey kardeşim! Sen neye talipsin?
Bir gün biteceğini bildiğin dünyaya mı, yoksa nimetleri ebedi olacak ahret yurdunda ki cennete mi?
Bu soruyu sokağa çıkıp yoldan çevirdiğimiz kime sorsak alacağımız cevap tabi ki cenneti istiyorum olur!
O zaman dünya için yaptığın bu fırıldaklık nedir?
Rabbinin şu ayetini hiç mi okumadın? :
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ
Bu (azap) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. [6]
Allah Resulünün beyan ettiği gibi kurtuluşa ermek istiyorsak Müslüman olarak sahte yüzlerimizden kurtulacağız. Çünkü sahte bir çehre ancak münafıkta ve kâfirde olur!
Bu bilinçle hareket etmeyi Rabbim hepimize nasip eylesin!
Rabbim bizleri ikiyüzlü sahtekâr insanların şerlerinden muhafaza eylesin!
[1] Ahmed, V/147
[3] Rad 28
[4] Fatiha 7
[5] Buhârî, “Tefsîr sûre” 2; Müslim, “Talak” 31
[6] Nahl 107