Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

KOLAY YOLDAN KAZANMA HIRSI

Değerli müminler:

İnsanoğlu çaba sarf etmeden kazanmayı, kolay yoldan zengin olmayı, günahlarının çokluğuna bakmadan cennete girmeyi umar. Hâlbuki bu fani dünyada bile çaba sarf edilmeden kazanılandan hayır gelmezken ahiret yurdu için hiç çaba sarf etmeden bir cennet umudu taşımak hayallere bile sığmayacak bir ahmaklığı ifade etmez mi?

Kolay yoldan kazanma hissiyatında olan insan bunun için kumarla zengin olmayı, hazine avcılığı ile servet elde etmeyi, hırsızlıkla şah olmayı umar oysa alınteri olmayandan kişi sadece bela ve musibetten başka birşey elde edemez.

Bu ifademizin bir tezahürü olarak halk dilinde şöyle bir deyim söylenir:

“Bedava peynir fare kapanında olur”

Bu gerçeğin bir yansıması olarak İslam’da emeğe dayanmayan yollar hoş karşılanmamış ve birçoğu haram kapsamına alınarak Müslümanlara yasaklanmıştır. Nitekim Allah Resulü s.a.v’ de ashabına şu tavsiyede bulunmuştur:

“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi.” [1]

Kendi elinin emeği ile kazanması gereken Müslümanların haline baktığımızda ise gördüğümüz Allah Resulünün bu beyanını hiç duymamış gibi davrandığıdır. Onun içindir ki, her gün birilerinin birilerini kolay kazanma vaadi ile dolandırdığına şahit oluyoruz!

Bu noktada kimini para ile, kimini caza ile dolandıranlar toplumun psikolojisini çok iyi etüt ettiklerini görüyoruz! Gün geçmiyor ki, birinin dolandırıldığını duymayalım!

Oysa güzel bir söz vardır;” Zorlayınca olmaz nasipse olur, zorlamadan da nasip olmaz. Çünkü kader gayrete aşıktır.”

Gayret etmeden, çaba sarf etmeden elde edilende hayır olmadığını anlamadıkça başımıza gelen belalar da bizi adam etmeyeceği açıktır.

Burada Müslüman’ın şunu anlaması gerekir ki; Allah insana aklını ağırlık etsin diye değil, düşünsün diye vermiştir. Kim ki onu Rabbinin kitabı, Resulünün sünneti üzerine kullanırsa kazananlardan olur.

Peki! Aklını kullanması kendisine emir edilen Müslüman niye aldanıyor diye baktığımızda Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanı aklımıza geliyor:

“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır.” [2]

Bu noktada şu soruyu sormak lazım! Üst üste yığmak için yaptıklarımız bize ne getirdi? Bizden ne götürdü?

Maalesef bu soruyu kendimize sormayalı o kadar uzun zaman oldu ki! Bunun sonucunda elde ettiklerimiz ile sevinirken imanımız, izzetimiz, şerefimiz beş paralık olduğunu farkında bile olamadık. Oysa dünyalık ne elde edersek edelim doyuma ulaşamayacağımız Allah Resulünün beyanı ile ortaya konulmuş;

“Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun içini / karnını topraktan başka bir şey dolduramaz.” [3]

Sonu toprak olacak bir mücadelede Allah için bir şey yapmayıp neslini bahane edenler büyük bir yanılgı içinde olduklarını ne zaman anlayacaklar?

Haram mal edinmekten, dünya malına tamah etmekten doğan belâ onun kazanılmasında bir dahli olmayan gelecek nesillere bile sirayet ettiğini ne zaman anlayacağız. Üstelik insanların zannettiğinin aksine bunun acısı, âhirete kalmayıp mutlaka dünya da çıkar. Onun için arifler şöyle demişler:

"Dedesi koruk ( olgunlaşmamış ekşi üzüm suyu) yemiş, torununun dişi kamaşmış!"

Bu düşüncenin bir neticesi olarak bugün Allah Resulü s.a.v’ in ifade ettiği şu toplumlardan olduk:

“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, kişi malı helâlden mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmaz.” [4]

Öylesine dünyaya meyil ettik ki; sanki dünyada bizden önce hiç kimse yaşamamışta bizlere örnek gösterilmemiş gibi!

Oysa bu dünya ne Karunları yerin dibine batırdı, ne firavunları boğdu!

Sen zannediyorsun ki, ben dünyada baki kalacağım! Hayır! Sende senden öncekiler gibi toprak olup unutulup gideceksin! Senden geriye övündüğün malın, mülkün, makamın kalacak! Onlarda Allah Resulünün bedduasına sebep olacak!

Nedir o beddua?

“Altın ve gümüş paranın, kibir ve gurur taşıyan elbisenin kulu olan helak olsun!.. Çıkar düşkünü (muhteris) kişiye (dilediği) verilirse memnun olur, verilmez ise razı olmaz (ilâhî taksim ve takdire isyan eder).” [5]

Gerçek tamda Allah Resulü s.a.v’in ifade ettiği gibi değil mi?

Dostluklarımız, arkadaşlıklarımız, ibadetlerimiz, ticaretimiz, evliliklerimiz hepsi menfaatin ve çıkarın aracı olmuş! Verirsen iyi vermezsen kötü!

Söyleyin ey dostlar! Derdinizi paylaşabileceğiniz, yolda kaldığınızda kaldıracak eliniz, darda kaldığınızda size yardım edecek kimseniz, hüzünlendiğinizde başını omzuna koyacağınız kaç kişiniz kaldı?

Eşlerin birbirine güvenmediği, evladın babasını sildiği, mezardakinin dahi emniyette olmadığı bu dünyadan ne bekliyorsunuz?

Hocam! Bu dünyadan bir beklentimiz kalmadı inşallah ahrette cennette elde edeceğiz diyorsanız! Söyleyin bunun için neyiniz var?

Sesine tav olup dinlediğiniz ayetler, kisvesine aldanıp peşine takıldığınız şeyhler, namazına aldanıp yoluna feda olduğunuz liderler, cenneti parsel parsel satanlardan aldığınız tabularla mı cennete ulaşacaksınız?

Oysa Rabbimizin beyanı ne kadarda açık:

لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً

 

 “Allah'ın vaadi ne sizin kuruntularınıza tâbidir, ne de Kitap Ehlinin kuruntularına. Kötülük işleyen onun cezasını görür; kendisine Allah'tan başka bir dost veya yardımcı da bulamaz.” [6]

Birilerinin söylemlerinin aksine Yüce Allah; “İnsanların çoğu dünya hayatını sever ve âhireti bırakırlar.” [7]“Hâlbuki âhiret mutluluğu daha üstün, daha hayırlı, hem de ebedîdir.” [8]“Sakın dünya hayatı sizi aldatmazsın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.”  [9]diyerek mü’minleri uyarırken, Hz. Peygamber (s.a.s.) de “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve ziynetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum” [10]demek suretiyle bu konudaki endişesini dile getirmiştir.

Cenneti istiyorsak şu koşulları yerine getirmek zorundayız. Nedir o koşullar diye baktığımızda Allah Resulü s.a.v’in  şu beyanlarını görüyoruz:

“Cennete, kalpleri kuş kalbi gibi (saf ve hassas) olan insanlar girecektir.” [11]

“Siz bana kendinizden altı şeyi garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Söz verdiğiniz zaman onu yerine getirin. Size bir şey emanet edildiğinde onu sahibine verin. Namusunuzu koruyun. (Harama) bakmaktan sakının. Elinizi (kötü işlerden) çekin.”[12]

Rabbimiz bize dünyadan sıyrılıp sadece ahreti hedefleyin demediği gibi, ahretten sıyrılıp dünyaya da meyledin demiyor. Bize dediği açıktır:

"Sizin hayırlınız, ne dünyasını âhireti için ne de âhiretini dünyası için terk edendir. Her ikisi için de çalışandır." [13]

Hani bir deyim vardır ya: Çalışana darlık olmaz, çalışmayana varlık olmaz!

Bu anlayışla dünyadan bize helal kılınan ziynetleri kendimize haram kılmadan ahretinde ebedi mekânımız olacağı bilinci ile yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, umuda sığınmak yerine Rabbimize sığınarak üzerimize düşen görevleri yerine getireceğiz. İşte o zaman Dünyamızda ahretimizde mamur olacaktır.

Rabbim yaratılışını kavrayan, emek vermeden kazanılandan hayır gelmeyeceğini anlayan, kolay olanı değil helal olanı tercih eden kullardan olabilmeyi hepimize nasip eylesin!

Rabbim bizleri aldatanların şerrinden, saptıranların hilelerinden, ahmakların söylemlerinden muhafaza eylesin!

 


[1] Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37

[2] Tirmizî, Zühd 26

[3] Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116

[4] Buhârî, Büyû, 7, 23

[5] Buhârî, Rikak,10; Cihad, 70; İbn Mâce, Zühd, 8.

[6] Nisa, 4/123

[7] (Kıyame, 75/20-21);

[8] (A’lâ, 87/17);

[9] (Lokman, 31/33)

[10] (Buhârî, Zekât 47)

[11] Müslim, Cennet, 27

[12] İbn Hanbel, V, 323

[13] Cami’üs-Sağir, Terc. c. 2, s. 373, Hds. 2135

Dosyalar

kolay yoldan kazanma hırsı
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş