Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

21:DERS | KIBLENİN DEĞİŞMESİ VE İLK SERİYELER

Değerli kardeşlerim:

Hak ile batılın savaşında her iki tarafta bulunanların da karargâhları vardır. İslam’ın ana karargâhı Kâbe’dir. İşte bu yüzdendir ki namaz kılarken yönümüzü Kâbe’ye dönüyoruz.

Döndüğümüz kıblemiz olan Kâbe şuanda döndüğümüz kıblemiz olsa da ilk kıblemiz olmadığını daha önceki derslerimizde belirtmiştik.

İlk kıblemiz hicretin 2.yılına kadar Kudüs olmuş sonrasında Rabbimizin ilahi emri ile Kâbe’ye dönülmüş o günden beride kıblemiz olarak devam etmektedir.

Niçin ilk başta kıblemiz Kâbe değil de Kudüs oldu sorusu sorulduğunda da bunda da çok önemli hikmetlerin olduğunu ortaya koymak gerekir. Eğer ilk günden beri Kâbe’ye dönülmüş olsaydı Mekkeli müşrikler kendilerine ait kabul ettikleri Kâbe’ye dönmeyi putlara dönmek olarak addedecekler ve Müslümanlarla alay etmek için bu durumu vesile kılacaklardı.

Tarihler hicretin 2.yılını gösterdiğinde durumlar değişmiş İslam başlı başına bir devlet olmuştu.

Az önce belirttiğimiz Mekkeli müşriklerin Kâbe’ye dönmeyi nasıl kendi inançlarına tanzim sayma durumu varsa, Medine’de bulunan Yahudiler’ de Kudüs’e Müslümanların yönelerek namaz kılmalarını kendilerinin üstün olduğuna bir delil olarak saymaktaydılar.

Peygamberimiz ve ashap bundan çok rahatsızdı. Bundan dolayı hem peygamber efendimiz hem de ashabı Kâbe’ye dönerek namaz kılmayı çok arzu ediyorlardı.

Peygamberin bu arzusu hicretin 2.yılı Medine’ye gelişin 17.ayında ayeti celile ile tasdik olunuyordu.

قَدْ نَرٰى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَٓاءِۚ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضٰيهَاۖ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ

(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. [1]

Rivayetlerde bir ikindi vaktinde bugün Kıbleteyn mescidi olarak geçen yerde emrin geldiği, ilk iki rekâtın Kudüs’e son iki rekâtın ise Kâbe’ye doğru kılındığı rivayet edilmektedir.

Hz İbrahim ile İsmail a.s’ ın yükselttiği Kâbe’ye dönmek Müslümanları memnun etti.

Zira bu durum Araplar arasında kutsal sayılan Kâbe’ye olan değerin açık göstergesi olarak Arapların İslam’a girmelerine vesile olacağı kanaatini Müslümanlarda hâkim olmuş durumdaydı.

Ayı zamanda bu gelişme batıl olan Yahudi ve Hristiyanların fitnelerine bir cevap olacaktı.

Yahudiler bu olay üzerine fitne çıkararak Müslümanların bu durumunu alay almaya başlayınca bir başka ayet-i celile nazil oldu.

سَيَقُولُ السُّفَهَٓاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلّٰيهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّت۪ي كَانُوا عَلَيْهَاۜ قُلْ لِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُۜ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” [2]

Rabbimizin: “Doğusu da batısı da Allah’a aittir o dilediğini hidayete erdirir” ifadesi her şeyin sahibi benim siz hangi sıfatla bunu tartışıyorsunuz minvalinde bir meydan okumayı içinde barındırdığı açıktır.

Kıblenin tevilinin peşinden bir yandan dini akideler ve hükümler Allah tarafından elçisine bildirirken bir yandan da İslam devletinin temelleri güçlendiriliyordu.

Bu durum karşısında Mekke’de ki müşrikler boş durmuyor ve Medine’ye kadar ellerini uzatıyorlardı.

 Bu fitnenin bir sonucu olarak Müslümanlar gelmeden önce krallık hayali kuran münafıkların başı Abdullah İbni Selül’e müşrikler şöyle bir mektup yazmıştı:

“Bizimkileri barındırmaktan vazgeçmez veya onları öldürmezseniz biz Medine’ye saldırır sizi öldürür ve kadınlarınıza da kötülük yaparız.”

 Bu durum sebebiyle Müslümanlar tedbir için geceleri nöbet tuttukları ve Peygamberimizin de gece ayakta olduğu rivayet edilmektedir.

Bu olan bitenden haberdar olan Müslümanlarda karşılık olarak Şam kervanı yolunu kontrol altına alarak Kureyş’in can damarlarını kesmek istiyorlardı. Böylelikle onların taciz etme durumlarını da kontrol altına alacakları kanısındaydılar.

Bu maksatla Allah Resulü s.a.v seriye dediğimiz küçük gruplar çıkararak kervan yolları bize aittir anlamında bir hareket içine giriyordu.

Çıkan bu gruplar kan dökmek veya yağma yapmaktan men edilmişti.

Bu seriyeler kimlerin komutanlığında ve kaç kişi çıktılar diye baktığımızda:

Hz Hamza -  30 kişi

Ubeyde bin Haris -  60 kişiyi

Saat beni bir Vakkas - 8 kişi ve 12k işi

Bir yandan kervan yolları kontrol altına alınırken, bir yandan da barış antlaşmaları yapılıyordu.

Kureyş’te boş durmuyor ve Kürs Bin Cabir adındaki müşrik ve arkadaşlarını Medine meralarına yolluyor ve hayvanları çalması emrini vererek psikolojik savaşta karşılık vermeye çalışıyordu.

Bu olay nereden bakılırsa bakılsın açık bir tacizdi.

Bunun üzerine Allah Resulü s.a.v Kureyş’in hareketlerini takip etmek adına Recep ayında Abdullah Bin Cayş komutasında 10 kişilik bir ekiple yola çıkmasını istedi.

Allah Resulü s.a.v Hz. Abdullah’a Nahle denen bölgeye giderek Mekke’nin hareketlerini izlemesi emrini verdi. Ekip yolda Kureyş’in Şam’dan dönen kervana denk gelince bazı Müslümanlar dediler ki:

“Onları bize çok eziyet etti! Onlardan öcümüzü alalım!”

Bir ok ile Mekke’nin önde gelenlerinden Amr Bin Hardrami’yi öldürdüler ve iki esir ile de Medine’ye döndüler.

Allah Resulü s.a.v bu harekete kızdı ve “ben size böyle bir emir vermemişken bu yaptığınız nedir?” diye hoşnutsuzluğunu ortaya koyarken, diğer Müslümanlar da bu minvalde hareket ettiler.

Bu olayın haram ayda olayın olması Yahudi ve müşriklerin ekmeğine yağ sürerken Bedir savaşının da görünürde ki gerekçesi oldu.

Bedir’in ayak sesleri ortaya çıkmaya başlayınca o ana kadar savaşma emri verilmemiş olan Müslümanlara Rabbimizin emri ile bu izin verildi.

Rabbimizin emri şu şekilde idi:

وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ

Size karşı savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez. [3]

Bu izin gelinceye kadar münferit olaylar dışında Müslümanlar kılıçlarına sarılmamıştır. Hem de o kadar eziyet çektikleri halde

Bu durumda İslam bir barış dini olduğuna açık bir delildir. Müslüman mecbur kalmadıkça savaşma taraftarı olmaz.

Rabbim bizleri kâfirlerin fitne ve fucurundan muhafaza eylesin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


[1] Bakara 142

[2] Bakara 142

[3] Bakara 190

Dosyalar

KIBLENİN DEĞİŞMESİ VE İLK SERİYELER
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş