HUZUR HELAL LOKMA İLE MÜMKÜN OLUR
Değerli Müslümanlar:
Bizler yaşamak için gıdaya ihtiyaç duyan varlıklarız. Nasıl ki insanın yediği ve içtikleri hayatını ve sağlığını etkiliyorsa, Allah'ın koyduğu kurallara uyup uymamak ta insanın ruhunu etkiler. Bunun en baş sebebi ise helal, haram çizgisine riayet edilmemesi sebebi iledir.
Rabbimiz kulluğun hazzını almak isteyen Müslümanlara şöyle hitap ediyor:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların helal ve temiz olanlarından yiyin. Yalnız O'na kulluk ediyorsanız da, Allah'a şükredin. [1]
Peki! Soralım kendimize bir Müslüman olarak helal kazanca ne kadar riayet ediyoruz ve ne kadar şükür ediyoruz?
En basit gördüğümüz işlerde bile küçük hesaplar yapan Müslüman’ın sağdan, soldan aşırdığı ufak menfaatlerle mutlu olacağını zannediyor.
Maalesef insanlık tarihinin başından beri insanoğlu böyledir. Rabbimizde bunu kitabında açıkça ortaya koymaktadır:
اَلَّذٖينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَؗ وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَؕ
Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. [2]
Toplumlarda bu o kadar yangınlaşmıştır ki, bu kötü alışkanlıkların hikâyeleri, kıssaları toplumda anlatılır olmuştur.
Anlatacağımız şu hikâyede sanki bizi ifade etmektedir:
Kocası olmayan yaşlı kadın, tereyağı yapıp bakkala günlük olarak satıyordu. Ancak bakkal tereyağını hiç tartmıyordu. Bir gün aklına bir şüphe düştü ve kadının getirdiği yağı tartmaya karar verdi. 1 kg olarak aldığı tereyağın aslında 900 gram olduğunu görünce çok sinirlendi. Ve ertesi gün kadın dükkâna gelince bakkal, "Bir daha senden tereyağı almayacağım." dedi.
Yaşlı kadın üzülerek, "Efendim bir yanlışım mı oldu?" diye sordu.
Bakkal, bana verdiğin yağ 900 gram geldi, ayıp değil mi bu yaptığın?" dedi.
Bunun üzerine kadın şöyle cevap verdi; "Efendim benim terazim yok, daha önce sizden 1 kilo şeker almıştım onu tartı olarak kullanıyorum." dedi.
Öyle garip bir zaman yaşıyoruz ki, devleti soyan, milletin malına çöken, hırsızlıkta kademe atlayan kimseler bile işlerini yürütecek güvenilir elaman arıyor.
Bizler bu halde iken, İslam; bırakın haram olanları, şüpheli şeylere bile yaklaşmayı yasaklıyor:
Şüphesiz helal bellidir Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helal veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah'ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. [3]
Şimdi soralım kendimize acaba şüpheli şeylerden ne kadar kaçınıyoruz?
Konunun anlaşılması açısından birkaç örnek verelim:
Sigara:
Sağlığa zarar veren her şeyin haram olması, israfa yol açması, ailenin rızkının boşa harcanması, kokusu ile başkalarına rahatsızlık vermesi ve şüpheli olması sebebi ile bir kısım tarafından haram görülmesine karşın, kat-i hüküm olmadığı gerekçesi ile bunu savunan kimseler, acaba kendilerini tehlikeye atmakta değiller midir?
Altına imza attığımız işler:
Bulunduğumuz kurumlarda, haram olduğunu bildiğimiz veya olma ihtimali olan hususlarda “biz ne yapalım, elimizden bir şey gelmez” diyerek imza atanlar acaba aldıkları riski farkında mıdırlar?
Harama giden yolları kapatma konusundaki isteksizliğimiz:
Elimizde yetki olduğu halde, makamlarımızı korumak adına engel olmadığımız kötü ve haram şeylerin bedeli bizden çıkmayacak mıdır?
Promosyon:
Çalıştıkları kurumdan üç gün önce maaşları alıp faize yatıran bankaların, bunun ufak bir kısmını kendi bankalarını tercih ettikleri için verdiği kurum ve ondan maaş alan hacı ve hocaların yedikleri bu faiz, arkalarına sığındıkları fetvalar ile kurtulabilecekler mi?
Din tacirliği:
İslam’ın emirlerini isteğe göre eğip bükenler, bu yolla elde ettiklerinden hayır bulacaklar mı?
Bu ve benzeri hususlara dikkat etmeyenlerin, yaptıkları bu işler sebebi ile haram lokma yeme riski ile karşı karşıya olduklarını bilmeleri gerekir.
Değerli kardeşlerim! Şunu açıkça belirtelim ki!
Bunlara riayet etmeyenlerin ibadet etmesinin karşılığını alması mümkün değildir.
Abdullah bin Ömer (r.a.) bu hususu çok veciz şekilde dile getiriyor:
Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.
Peygamber efendimiz de asırlar öncesinden bizi bize haber veriyor:
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o devirde kişi ele geçirdiği malı helâlden mi, yoksa haramdan mı kazandığına hiç aldırmayacak. [4]
Efendim sende sürekli aynı şeylerden bahsediyorsun diyen varsa ben demiyorum Rabbimiz diyor diye bilsin!
Bu anlattıklarımıza karşın bazı kardeşlerimize neden yatırım yapıp çile çekiyorsunuz? diyorlar. Paranızı faize yatırın, keyfinize bakın!
Ancak Rabbimiz bu kafada olanlara karşı şu ifadeyi ortaya koyuyor:
يَمْحَقُ اللّٰهُ الرِّبٰوا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِؕ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ اَثٖيمٍ
Allah faizi tüketir (Faiz karıştığı malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez. [5]
Hal böyle iken duam neden kabul olmuyor diye soranlar, aynaya bir bakmalıdırlar.
Allah Resulü faiz yiyerek, dua eden bu kimselerin durumunu şöyle ifade ediyor:
Allah yolunda sefer yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini göklere uzatarak: "Ya Rab, ya Rab!" diye yalvarıyor. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl makbul olur? [6]
Rabbinden karşılık bekleyen kardeşlerimize hitabımız şudur:
Huzur ancak helal lokma ile mümkündür.
Rabbim bizlere helâlinden kazanmayı ve helâle harcamayı nasip eylesin!
Rabbim haramdan medet ummaktan ve harama vesile olmaktan bizleri muhafaza eylesin!
[1] Bakara 172
[2] Mutaffifin 2-3
[3] Buhari, İman, 39
[4] Buharî, Buy'ü, 7; Nesai, Buyü, 2
[5] Bakara 276
[6] Müslim, Zekat, 65