CAHİLİYE DÖNEMİ GERÇEKTEN BİTTİ Mİ?
Değerli kardeşlerim:
Bizler İslam’ı ve Allah Resulünü anlatmak istediğimizde önce cahiliye dönemine atıfta bulunur sonrada İslam’dan sonraki yaşantı ile alınan sonuçları ortaya koyarak da İslam’ın toplumlara kattığı güzellikleri ifade etmeye çalışırız.
Bunu yapıp İslam’ın güzelliğini anlatmaya çalışan bizler aynı kıstasları bugün ki yaşantımız ile Allah Resulünün tebliğinden sonraki asrı Saadet yaşantısı arasında bir karşılaştırma yapsak acaba ne sonuç çıkar diye de kendimize bir soralım ve cevap arayalım!
Önce din kardeşliğinden bahsedelim!
Allah Resulü Medine’ye geldiğinde ilk iş olarak Müslümanları birbiri ile kardeş ilan ettiğinde birbirlerine kardeş olan köle ile efendi, karşısındaki kardeşi için canlarını feda edebilecek kadar kardeşlik bağları ile birbirlerine bağlanmışken onların kardeşliğini anlatan bizlerin kardeşliği nerede diye bir soralım kendimize?
Sorduğumuzda her işimizi Allah için yaptığımızı söylüyoruz ama acaba hak rızası bu işin neresinde?
Bizim işimiz kırk gün boyunca kılıcını bileyerek Hz. Ali’yi öldürmeyi kendisine nasip etmesi için Allah’a dua eden İbni Mülcem gibi! Din adına, Allah adına kendi kardeşlerimizi harcadığımız, acımasızca birbirimize kıydığımız bir zamanı yaşamaktayız.
Hâlbuki Rabbimiz bize kardeşimize muhalefet etmeyi değil onunla bir olmayı, küskünlükleri bitirmeyi emretmektedir:
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız.[1]
Uğruna mücadele verdiğimiz değerlerin, hedeflerin, samimiyetin kaybedildiği, dava laflarının havada uçuştuğu ama kendisinden bir ibare kalmadığı bir fetret dönemini yaşıyoruz.
Kavimleri helak eden içki, kumar, zina, ırkçılık, eşcinsellik gibi her türlü günahın alenen yapılıp desteklendiği, resmiyet kazanıp kurumsallaştığı, Müslümanların “ Ne olacak onlarında özgürlük hakları var “ dedikleri Cahiliye döneminden daha berbat bir zamanı yaşıyoruz.
Kalbinde iman taşıyan herkesin bildiği ama uygulamadığı şu ayet acaba yarın mahşerde bizim hakkımızda nasıl şahitlik edecek? :
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.[2]
اِنَّمَا يُرٖيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?[3]
Ancak yaşadığımız zamanda kıldığımız namazların bizleri kötülüklerden alıkoymadığı, tesettürün örtmediği, ilmin istikamet vermediği, nasihatin tesir etmediği, ölümün ibret olmadığı bir karanlığı yaşıyoruz.
Helalin tercih edilmeyip, haramın reyting ettiği biz zamandayız.
Öyle ki! :
Sokakta gördüğümüzde yüz çevirdiğimiz bütün ahlaksızlıkları ve sapkınlıkları akşam olunca evimizde, eşimizle, kızımızla, oğlumuzla dizi ve film olarak heyecanla takip ettiğimiz, normal hayatta kendimize yakıştıramayacağımız halleri oynayan “sözde” sanatçılara hayran olduğumuz bir zamanı yaşıyoruz.
Dışarıda savaştığımızı söylediğimiz yedi düvelin tüm kültürünü ve ahlaksızlığını dizilerimizle evlerimize sokup, bunları tüm İslam ülkelerine pazarlamadaki başarımızdan bahsedip, bununla övündüğümüz kirli biz zamanı yaşıyoruz!
Faizle ticaret yapmanın fetvasını bulup dibine kadar içine batıp, loto ve toto gibi kurumların sponsorluğunda yaptığımız okullarda neslimize dini öğretmeye kalkıp, hak için mücadele ettiğimizi söyleyerek de kendimizi kanırdığımız bir süreci yaşıyoruz.
İşin daha acısı harama batmış kimselerin, başkalarına “ Allah rızası için “ nasihat verdiği bir dönemi yaşıyoruz.
Fıkıh kitaplarından daha çok kul hakkı ilmihaline ihtiyaç duyduğumuz bir süreç içindeyiz.
Gece yarılarına kadar dizi seyredip yatsı namazını eda etmeden yatıp Allah Resulünün ayakları şişinceye kadar namaz kıldığından bahseden eylemi ile söylemi örtüşmeyen Müslümanlarlardan olmuşuz!
Verdiği randevuya riayet etmeyen, borcunu ödemeyen, sözünde durmayan, gıybet etmeyi marifet sayan, yüzüne güldüğünün arkasından çekiştiren, sıla-ı rahim’i unutan, camiden ve cemaatten uzak, kuranı duvardaki kabın içine hapseden, Rabbini zikretmeyi falancılardan olmak sayan ama ihale kovalama hususunda maharetli, nefsine karşı çok cömert kimselerin dava edebiyatı yapıp davasını sattığı bir dönemdeyiz.
Uğruna bedeller ödediğimiz başörtüsünün altındaki kafayı kaybettiğimiz, tesettürü modaya kurban ettiğimiz, sakalı zamanın çıkarlarını elde etme aracı edindiğimiz, okuduğumuz okulları makama ulaşma aracı ettiğimiz, geçmişteki mücadeleleri tatlı bir anı olarak anlattığımız bir dönemdeyiz.
Dün sövdüğünü bugün alkışlayan, dün övdüğünü bugün hain ilan eden, güç merkezi değiştikçe kendiside değişen Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz insanların olduğu bir çağı yaşıyoruz.
Bugün modaya kurban ettiğimiz başörtüsünü, menfaate giden yolda araç ettiğimiz sakalı çıkardığımızda söyleyin! Bizde İslam adına ne kalıyor?
Şimdi soralım kendimize Mekkeli müşriklerin olduğu toplum mu cehalet için de yoksa biz mi cahiliye dönemindeyiz?
Helvadan putlar yapıp onu yiyen cahiliye müşrikleri mi yoksa İslam’ı kullanıp yeri geldiğinde onu hükümlerini yiyen Müslüman mı daha kötü?
Kızlarını canlı canlı toprağa gömen babalar mı yoksa evlatlarını dünyalık kazanmaları için sisteme kurban eden Müslümanlar mı daha cahil?
Cahiliye döneminin acımasız faizini işletenler mi yoksa günümüzün faiz yiyen Müslümanlarımı daha cahil?
Yıllardır yaptıklarımıza karşılık aynı bahaneleri öne sürüyoruz iyi ama bunun bir faydası olmadığını görmedik mi?
Ne zaman özümüz olan İslam’a ve onun emirlerine döneceğiz?
Bizim durumumuz şu fıkradaki başhekime benziyor:
Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş. Dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş. Merak içinde yanlarına giderek :
-Yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz.
-Hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz...
Bunun üzerine müdür hastaları kenara iterek :
-Durun birde ben bakayım, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış. Birde ne görsün delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. Hiddetle akıl hastalarına dönerek :
-Yahu, demiş, Ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz :
-Deliler hep bir ağızdan Müdür Bey, demiş. Biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki.
Gittiği yolda ısrar eden Müslüman kardeşlerimize Necip Fazıl üstadın dizeleri ile hitap etmek istiyorum:
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden
Çatırtılar geliyor karanlık
Yolumuzu aslına, caddemizi İslam’a, hedefimizi ahrete ayarlamak için çaba sarf etmedikçe cahiliye dönemi bitmeyecektir.
Rabbim cahiliye döneminin içinden çıkan sahabe efendilerimiz gibi karanlıklardan İslam’ın aydınlığına çıkabilmeyi bizlere nasip eylesin!
[1] Hucurat 10
[2] Maide 90
[3] Maide 91