PEYGAMBERLER DIŞINDA MASUM(GÜNAHSIZ)YOKTUR
Kardeşlerim:
İnsanlık tarihin her safhasında kendilerine ilahlık vasfı yüklenen veya masumluk ithaf edilen insanlar olmuştur. Hâlbuki bu hususun yanlış olduğu Hz. Âdem 'den beri Rabbimiz tarafından insanlara hatırlatılmış, ancak imani zafiyet içinde olan insan sevgide aşırı gitmekle helak olduğu gibi, Ahret yurdunda da cehennemlik olmalarına sebep olmuştur.
Biz biliyoruz ki! Her doğan günahsız doğar, daha sonra ailesi ve çevresinin etkisiyle şekil alır.
Müminler olarak bizim kaynağımız KURAN ve SÜNNETTİR.
Dinimiz bizlere uyulması gereken hükümleri bildirmiş ve bu hükümlere uymayı, öğrenmeyi, sorgulamayı ve de hakka aykırı olana itiraz etmeyi emretmiştir.
Bir hususta İslam'a aykırılık söz konusuysa veya Müslümanlar için daha iyi bir sonuç almak kastı ile itiraz etmek suç değildir.
Unutmayalım değerli Müminler!
Peygamber dışında hiç kimse sorgulanmaz değildir.
Allah Resulünün yaşadığı zamana baktığımızda Peygamber efendimizin görüş belirttiği hususlarda Allah'ın emri söz konusu değilse, sahabe efendilerimizin itiraz ve önerilerinin olduğunu ve görüşlerini ortaya koyduklarını net şekilde görmekteyiz.
Siyer kaynaklarında bu mesele hakkında birçok örnek görmekteyiz:
Bunlardan biri de Allah Resulünün bir beşer olarak tecrübe etmediği bir iş olarak, hurma budama işinde ifade ettiği sözün ardından yaşanan şu olaydır:
Hz. Peygamber s.a.v aşılama yapan bir topluluğa uğradı. Onlara "Siz bunu yapmamış olsanız da (hurma) olur!" buyurdu. (O sene) hurmalar koruk çıkardılar (iyi bir verim alınamadı). Hz. Peygamber s.a.v, (neden sonra) onlara (tekrar) uğradı ve "Hurmalarınız ne durumdadır?" diye sordu. Onlar da "Şöyle şöyle buyurmuştunuz, (biz de öyle yaptık ve sonuç böyle oldu)" dediler. (Bunun üzerine Allah Resulü s.a.v ): "Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz" dedi." [1]
Bu olay bize gösteriyor ki, bir kimsenin her konuda bilgi sahibi olması veya hüküm vermesi mümkün olmadığı gibi, yanılma şansının da olduğu gerçeğidir.
Ancak peygamberler ilahi hükümler hakkında yanılmazlar. Çünkü dini konulardaki hükümlerin asıl sahibi Allah’tır ve peygamberler onun gözetimi altındadır.
Az önce ki olayda ifade ettiğimiz gibi, Allah Resulü ashabının görüşlerine Rabbinden aldığı istişare etme emri doğrultusunda önem verir ve kararlarını alırken de Rabbinden gelen bir emir yoksa ashabın görüşlerini dikkate alırdı.
Buna bir örnek olarak Bedir savaşı öncesi yaşanan şu olayı örnek verebiliriz:
Bedir savaşı öncesi Allah Resulü s.a.v orduyu bir yere yerleştirdiğinde sahabelerden Hubab b.Münzir "Ya Rasulullah, eğer buraya yerleşmemiz Allah'tan sana gelen bir vahiyle değilse, suları tutup düşmana göre avantajlı bir durumda olmamız daha uygundur." der. [2] Hubab b.Münzir’in bu önerisi kabul görür ve bedir savaşında büyük bir avantajın yakalanmasına vesile olur.
Allah Resulüne yapılan itirazlardan en dikkat çekicisi ise hendek savaşı sırasında Allah Resulünün düşmanı yanına çekebilmek için Medine'nin bir yıllık mahsulünün bir miktarının Gatafan'lılara vermek istemesiydi. Ancak Sa'd b. Muaz'( r.a.) "Ya Resulullah! Biz bu teklife karşıyız. Bizler cahiliye döneminde bile bunlara bir tek hurmamızı vermez iken, şimdi İslam ile aziz olduğumuz bir dönemde mi bunlarla mahsulümüzü paylaşacağız? ifadesidir.
Sahabe efendilerimiz bir şeye itiraz edeceklerinde şu soruyu sorarlardı: Ey Allah'ın Resulü bu görüşünüz Allah'ın emrimi, yoksa sizin görüşünüz mü?
Bu hususu ifade ettikten sonra, neden sadece peygamberler günahsızdır diye baktığımızda Peygamberlerin vahye muhatap olarak bir konuda günaha dönüşecek bir husus ortaya çıktığında Rabbimiz tarafından uyarılmalarıdır.
Bu konuya ışık tutması açısından Peygamber efendimizin iki yerde uyarılmasını örnek gösterebiliriz:
Bunlardan birincisi İslam'a ve onun peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v)'e canı ve malı ile yardım eden Ebu Talip'in imansız ölmesinden sonra Allah Resulünün onun için istiğfarda bulunması meselesinde Rabbimizin emrettiği şu hususta görmekteyiz:
مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكٖينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬لٖي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَحٖيمِ
Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, yakınları da olsalar Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de müminlere. [3]
Bu örneklerden ikicisi ise Peygamber efendimizin Abdulah ibn Mektum'a karşı tavrı sebebiyle uyarılmasını görmekteyiz:
Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı... Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda verecekti... Öğüte ihtiyaç duymayan kimseye gelince, sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin. Sana koşarak gelen ve Allah'tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun. Sakın! Çünkü O Kuran bir öğüttür. [4]
Peygamberler dışında hiç kimse günahsız değildir. Ancak günah işleyenlerin hayırlısı şu kimselerdir:
Her insan hata yapabilir. Fakat hata yapanların en hayırlısı çokça tövbe edendir. [5]
Hocasını, liderini, atasını, kavmi yüceltenlere Rabbimizin şu ayeti ile uyarıda bulunmak istiyorum:
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَسٖيحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَؕ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar, Allah'ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa tek bir Allah'a kulluk etmekle emir olunmuşlardı. O’ndan başka ilah yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır. [6]
Efendimizin ayet-i okumasını müteakip daha önce Hıristiyan iken Müslüman olmuş bir sahabe, "Ya Resülallah! Biz onlara kulluk etmiyorduk ki!" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, "Onlar size istediklerini helâl, istediklerini haram kılıyorlardı. Siz de onlara uyuyordunuz öyle değil mi?" diye sordu. Sorusuna "Evet!" cevabini alınca da,"İşte ayette sözü edilen durum budur, buyurdu. [7]
Şimdi öyle insanlar türedi ki, cenneti kendi uhdesine alan, vahiy alırmış gibi hareket yapan, hoca kisvesi altında âlem yapan kimseler ortaya çıktı. Sakın ola kardeşlerim böylelerinin yaptıkları sizi aldatmasın!
Çünkü Allah Resulü s.a.v bizi bu hususlarda şöyle uyararak tedbir almaya davet etmektedir:
Aranızda öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki, namazınızı onların namazları, oruçlarınızı onların oruçları ve diğer amellerinizi de onların amelleri yanında az göreceksiniz. Onlar kuran okurlar, fakat okudukları boğazlarından aşağı geçmez. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar. [8]
Eğer iman kalbe yerleşmezse ümmet içinde çatışma çıkar. Allah Resulü s.a.v bu hususa şöyle dikkat çekmektedir:
Ben sizin dünya hırsıyla birbirinizle kapışmanızdan, birbirinizi katletmenizden ve sizden öncekiler gibi helâk olup gitmenizden korkuyorum. [9]
Bizim için kaynak belidir:
Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kuran-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir. [10]
Değerli dostlar bizler bu iki emanete sahip çıktığımız sürece bizi aldatacak kimse yoktur. Ne zaman ki bizler kaynaktan uzaklaşıp, heva ve heveslerimizle hareket edecek noktaya gelirsek, bilin ki yolumuz haktan uzaklaşıp, batıla varacaktır.
Rabbim bizlere hakkı görecek imanı nasip eyleyip, batıla kayacak noktalardan uzak durabilmeyi nasip eylesin!
[1] Müslim, Fedail, 141
[2] İbn Hişam, Sire, 2/272
[3] Tevbe 113
[4] Abese 1 - 10
[5] Tirmizi, Kıyamet, 49/2499 ; İbn-i Mace, Zühd, 30
[6] Tevbe 31
[7]Zamahşeri, II, 149
[8] Buhari, Menakıb, 25 ; Müslim, Zekât, 154
[9] Müslim, Fedail, 31
[10] Müsned, 3:14, 17, 26