HELAL VE HARAM KAVRAMI EVLATLARIMIZIN ZİHNİNDE NE İFADE EDİYOR?
Değerli kardeşlerim:
Kavram kargaşası yaşadığımız bir çağda evlatlarımıza vermemiz gereken dini ve ahlaki terbiye hususunda da bir kafa karışıklığı yaşadığımız herkes tarafından görünen ama dikkate alınmayan bir gerçek olarak nesillerimizin başıboş bir varlık gibi yaşamalarına sebep olmaktadır.
Sadece çıkar odaklı bir yaşamı hedef alan ebeveynler evlatlarının da aynı düzlemde yetiştiklerini görme hususunda kör ve sağır olmayı tercih ediyorlar ancak sonunda zararlarını görmeye başladıklarında evlatlarımız neden böyle oldu diye yapmacık bir hayret ile şaşırarak icraatlarının sonucu ile karşı karşıya kalma durumu ile yüzleşmek zorunda kalıyorlar.
Hâlbuki insan canavar bir varlık olarak dünyaya gelmediği gibi, iyi olmak adına donanmış bir şekilde dünyaya geldiği gerçeğini Allah Resulü s.a.v şu ifade ile ortaya koyuyor:
“Doğan her çocuk (İslâm) fıtratı üzere, saf ve tertemiz doğar. Sonra anne-babası onu yahudî, hristiyan veya mecûsî yapar.” [1]
İnsan kötü bir varlık olarak dünyaya gelmediği ortadayken sorumluluğun yine onların dünyaya gelmesine vesile olan ana ve babaları olduğu gerçeği Allah Resulünün ifadesi ve kendi tecrübelerimizle ortadayken neden sorumluluklarımızın bilincinde değiliz sorusunu sorduğumuzda karşımıza çıkan ilk sonuç kendimiz ve ailemiz için elde ettiğimiz rızkın helal dairesinde olmadığı gerçeği ile karşılaşmaktayız.
Bugün bana mısın diyen birçok Müslüman’ın faizden gelir elde ettiği veya faize bulaşacak bahaneler bulduğunu, zina ve içki gibi toplumu bozan ve Rabbimiz tarafından kesinkes yasaklanmış büyük günahlardan olan işlerle gelir elde ettiği, uyuşturucu ve benzeri işleri yapıp hac yapmakla bundan temizleneceğini düşünen nice sözüm ona imanlı kimselerin olduğunu bir toplumu görmekteyiz.
Oysa Allah c.c biz Müslümanlara çağlar öncesinden altın bir öğütte bulunmuştu:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ
“Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!..” [2]
Tarih kendini ateşten korumak adına mücadele edenleri gördüğü gibi, o ateşi hak etmek için gayret gösterenlerin örnekleri ile dolu olduğu halde maalesef biz bu örnekliklerin çok uzağındayız.
Eskiden evlatlarına “sakın kimsenin malına zarar vermeyin, kimsenin bahçesinden bir şey almayın, sizin olmayana el sürmeyin!” diyen büyükler gitti yerine “ göz hakkı al evladım!” diyerek harama teşvik eden, kendide bunu yapmaktan geri durmayan büyükler türedi!
Düşünün adamlar ailece gelip bir fındık bahçesini veya bir karpuz bahçesini araçlarına yükleyip getiriyor ama bunun sonucunun cehennem olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar!
Hâlbuki Rabbimiz kendini Müslüman olarak görenlere açık bir uyarıda bulunuyor:
وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ
“Aranızda mallarınızı haksız yere yemeyiniz.” [3]
Maalesef bizler bunu dikkate almadığımız gibi, evlatlarımıza da veremiyoruz!
Bu noktada izlenmesi gereken husus bir Müslüman olarak evlatlarımıza helal ve temiz olan rızık ile donatmak ve peygamber efendimizin terbiye ahlakı ile onları donatmaktır!
Şu unutulmamalı ki, çocuklarımız genç ve tecrübesiz olduklarından doğru ile yanlışı ayırt etme hususunda bazen yanılabilirler. Bu noktada doğruyu göstermede kararlı ancak sevecen bir tavrı ortaya koymak onların doğru bilgiyi, erdemi ve ahlaki değerleri daha kolay benimsemesine vesile olacaktır.
Bu ifade ettiğimize bir örnek olması açısından Allah Resulü s.a.v zamanından bir örnek verelim:
“Medine sokaklarında bir çocuk. Adı Râfi b. Amr. Elindeki sapanla Ensar’ın hurma ağaçlarını taşlıyor. Onu görenler yakalayıp Hz. Peygamber’in (s.a.s.) huzuruna getiriyorlar. Küçük çocuk bir kusur işlediğini anlıyor, iki yanında iki adam, bir korku kaplıyor içini. Râfi b. Amr’ı yakalayanlar, Resulüllah’ın çocuk hakkında hüküm vermesini istiyorlar. Zira çocuk da olsa yaptığı şey suç. Bir başkasının malına zarar vermiş, ağaçları taşlamış. Hz. Peygamber ise onlar gibi acele etmiyor. Sakince dinliyor adamları. Sonra çocuğa dönüyor, yüzü mütebessim. Bakışları güven, sesi şefkat dolu. “Çocuğum, hurmaları neden taşlıyorsun?” diye soruyor. Onun müşfik tavrı Râfi’yi cesaretlendiriyor, az önceki korkusu büsbütün geçiyor. Râfi b. Amr, sadece yemek için cevabını verince Allah Resulü de karşısında boynu bükük mahcup bir hâlde bekleyen çocuğun başını okşuyor mübarek elleriyle ve “Hurmaları taşlama da altına düşenlerden ye.” buyuruyor. Ardından da “Allah’ım, onun karnını doyur.” diyerek niyazda bulunuyor.” [4]
Bu örnekte de olduğu üzere çocuktur ne olacak tavrından uzaklaşarak doğru bilgiyi, öneriyi ve de yeri geldiğinde yaptırımı da uygulamak her ana babaya görevdir.
Zira Allah Resulü s.a.v’ in de belirttiği üzere: “İnsanlar, altın ve gümüş madenleri gibidir.” [5] onları nasıl eğitirsek o minvalde bir cevherin ortaya çıkacağını aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor!
İfade ettiğimiz bu gerçekler birçoğumuzun önemsemediği hususlar olduğunu ancak düşmanlarımızın bunu es geçmediğini de belirtmek gerekiyor. Bunun için milyar dolarlar harcayan şeytanın askerleri, yediğimiz gıdadan, içtiğimiz içeceklere, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz görsel dünyaya her alanda zihnimize haramı yerleştirirken bizler hala uyku uyumaya veya onların tezgâhında at koşturmaya devam ediyoruz.
Peygamber efendimiz; “Helal bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise bir takım şüpheli şeyler vardır ki, insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur…” [6] beyanı ortada olduğu halde bizler bırakın şüpheli şeyleri bizatihi haram olduğu kanıtlanmış işleri yapmak için özel gayret gösteriyoruz.
Bugün geçlerimizin iç içe olduğu kötü ve çirkin olan hususları iyi kavramak ve tedbir almak gereklidir:
Peki! Nedir bu başlıklar!
- Faiz, hırsızlık, hileli alışveriş, zina, içki, kamu malına zarar vermek ve benzeri yollarla elde edilen rızkın kendimize ve evlatlarımıza yedirilmesi
- İçki, kumar, zina ve benzeri alışkınlıklara zemin hazırlayan yazılı ve görsel medya araçlarından uzak tutulması
- Bilgisayar ve tablet gibi teknolojik araçlar üzerinden oynanan ve içerisinde zihin sağlığına zarar veren oyunların kontrol edilmesi
- Sosyalleşmek adına açılan Cafe, kahvehane, dernek, vakıf ve benzeri yerlerden uzak tutulması
- Din adına menfaat elde etme çabasında olan dernek ve vakıfların hak uğruna mücadele edenlerden ayrıştırılmasının gerekliliği
- Kurulacak evlilik bağının dünyevi ihtiyaçlar üzerine değil, hak üzerine kurulması için bilincin oluşturulması ve devamlılığının sağlanması adına mücadele verilmesi
- Hayatın doğumla başlayan bir gerçek olduğu gibi, ölümünde bir gerçek olup ondan sonra da bir hayatın olduğu gerçeğinin zihinlerine yerleştirilmesi
İfade ettiğimiz bu başlıkları ve daha fazlasını dikkate değer bulmaz ve gereklerini yerine getirmezsek sonuçlarının ne olacağını Rabbimiz şöyle beyan ediyor:
“De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek kullarını bunlardan sakındırıyor. Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının.” [7]
Rabbim bizi ve ailemizi ateşe getirecek amelleri yapmaktan muhafaza eylesin!
Rabbim rızasına uygun yaşayan ve yaşatan nesiller yetiştirebilmeyi bizlere nasip eylesin!
Rabbim dünya hayatının sonunda kabre konulduğumuzda arkamızdan amel defterimizi açık bıraktıracak ameller ortaya koyan, bizlere dua eden, ümmete fayda sağlayan nesiller yetiştirmeyi hepimize nasip eylesin!
[1] Buhârî, Cenâiz, 80; Müslim, Kader, 22, 23; Ahmed, II, 253
[2] Tahrîm, 6
[3] Bakara, 188
[4] Ebû Dâvûd, Cihâd, 85
[5] Buhârî, Enbiyâ, 2
[6] Müslim, Müsâkât, 107
[7] Zümer, 15-16