Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

DÜNYANIN KENDİ ETRAFLARINDA DÖNDÜĞÜNÜ ZANNEDENLER!

Değerli Müslümanlar:

İnsanoğlu tarih boyunca kendine bahşedilen nimetler sebebi ile büyük bir varlık olduğu zannına kapılarak ileri gittiği zamanlar olmuş, ancak büyüklüğün Allah’a ait olduğunu acı tecrübeler yaşayarak öğrenmiş ama yinede büyüklenmekten vazgeçmemiştir.

Rabbimiz büyüklüğün kendine ait olduğuna dair örnekleri kitabında ortaya koyarak Firavun, Nemrut ve Karun gibi bedbahtlar üzerinden bizlere hatırlatmalarda bulunduğu halde insan denen varlık yinede Rabbine karşı deliller getirmeye çalışmaktan geri durmamıştır. Nitekim Rabbimiz insanın bu halini ifade ederek ne kadar da aciz bir tavırda bulunduğuna şöyle atıfta bulunmaktadır:

اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَصٖيمٌ مُبٖينٌ 

“ İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak, şimdi o, açıktan açığa bize karşı duran biri olmuştur.”

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلاً وَنَسِيَ خَلْقَهُؕ قَالَ مَنْ يُحْـيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَمٖيمٌ 

“ Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” diyor.”

قُلْ يُحْيٖيهَا الَّـذٖٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍؕ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلٖيمٌۙ 

“ De ki: “Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.” [1]

Geçmişten günümüze firavun düzenine hevesli ve firavun gibi her şeyin kendi uhdesinde olduğunu zanneden insanlar çıkmış ve bugünde bu zihniyette olan insanların eli ile dünya yaşanmaz hale gelmiştir.

Ancak unutulmaması gereken gerçek şudur ki, bu zihniyeti yaşatan onların ilah olduğunu zannettiren takipçileridir. Bizler eğer ki, böyle bir zihniyetle hareket eden kişi ve kurumları Rabbimizin emri doğrultusunda uyarmazsak bu zihniyetin bir parçası olarak yarın mahşer yerinde o kimselerin gördüğü muamele ile karşı karşıya kalırız.

Allah Resulü s.a.v bu hususu hatırlatarak şöyle buyurmaktadır:

قال: جاء رجل إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: يا رسول الله، كَيفَ تَقُولُ فِي رَجُلٍ أحَبَّ قَومًا ولم يَلحَق بِهم؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : «المَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ»

“Allah Resulü s.a.v’ e bir adam geldi ve: "Ey Allahın Resulü, bir topluluğu seven fakat onların işlediği amelleri işleyemeyen bir insan hakkında ne buyurursunuz?" dedi. Allah Resulü s.a.v : “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” diye buyurdu.”[2]

Dünyanın kendi emrinde olduğunu ve kendi etrafında döndüğünü zannedecek kadar egoya sahip ve firavun olmaya aday olan kimse bizle aynı kanı taşıyor olsa bile ona karşı görevimiz onu sevip onaylamak değil, onun yanlışını ortaya koyacak iradeyi ortaya koyarak onun kurtuluşuna vesile olmak için çaba göstermektir.

Çünkü Müslüman’ın görevi karşısındaki sevdiği ve takip ettiği kimsede olsa ona karşı İslam’ın hükmünü ortaya koymaktır. Bu hüküm nedir diye baktığımız zaman Allah Resulü s.a.v’ in şu ifadesini görmekteyiz:

مَنْ رَأَى مِنْكُم مُنْكراً فَلْيغيِّرْهُ بِيَدهِ ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطعْ فبِلِسَانِهِ ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبقَلبهِ وَذَلَكَ أَضْعَفُ الإِيمانِ

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” [3]

Hal böyle iken bugün Müslümanların durumu nedir diye bakıldığında gördüğümüz manzara; sevdiğine şakşakçılık yaparak onu daha da azdıran ve bu yolla elde ettiği ufak menfaatlerle avunan, bunun sonucunda da hem sevdiğini, hem de kendini ateşe sürükleyen dışı Müslüman ancak kalbi İslam ile mutmain olmamış, yol olarak hayvanlar gibi hareket eden bir mahlukatla karşı karşıya kalmaktayız.

Peki! Bu durumun değişmesi için ne yapılması gerekmektedir?

Bu soruya en güzel cevap Ebu Zer el-Gıfârî r.a gibi bedel ödeme pahasına da olsa hakkı söyleyip Rabbini memnun etmek için insanların eziyetlerine katlanmak gerektiği cevabını verebiliriz. Birçoğumuzun bildiği üzere Ebu Zer el-Gıfârî r.a ile Muaviye r.a arasında geçen şu meşhur hadise bizlere en güzel ders mahiyetindedir:

Cesareti, dürüstlüğü ve yalnız hayatını sürdürmesiyle bilinen ve Hz. Peygamber s.a.v’ in övgüsüne mazhar olmuş bir sahabe olan Ebu Zer el-Gıfârî’ye kendisine Şam’da görkemli bir Yeşil Saray inşa eden Hz. Muaviye sorar:

“Sarayımı nasıl buldun?”

Hz. Ebu Zerri’-l Ğıfari:

“Ey Muaviye! Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israftır. Eğer halkın parasıyla yaptırdıysan ihanettir ve haramdır. Kul hakkına girer. Bunu ancak firavunlar yapar” der.

Böylesine bir uyarıda bulunma cesaretinde bulunanların hain ilan edildiği bir zamanda Ebu Zer olmak Allah Resulü s.a.v’ in ümmeti olma şerefine nail olma manasını taşımaktadır. Zira bir Müslüman kendi için istediğini diğer bir Müslüman kardeşi için istemedikçe cennete giremeyeceğine dair Allah Resulü s.a.v’ in açık beyanını varken ve sorulduğunda her Müslüman’ın cenneti arzuladığını söylediği bir ortamda şu hususu göz ardı eden kimse için cennet ham hayalden başka bir şey olmayacaktır:

انْصُرْ أخاك ظالمًا أو مظلومًا” فقال رجل: يا رسول الله، أَنْصُرُهُ إذا كان مظلومًا، أرأيت إِنْ كان ظالمًا كيف أَنْصُرُهُ؟ قال: “تَحْجِزُهُ -أو تمْنَعُهُ- من الظلم فإنَّ ذلك نَصْرُهُ

Allah Resulü s.a.v  şöyle buyurdu:

“Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.”

Bir adam:

- Ya Resûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz? dedi. Peygamberimiz:

– “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir”  [4]

Şu iyi bilinmeli ki firavun ve benzerleri dünyaya zalim ve ilahlık iddiası üzerine gelmediler. Onları cehalete sürükleyen yaptıkları yanlışları gördükleri halde çıkarlarını korumak adına onlara sesiz kalan (sözde) dost ve yakınları olan kimselerin yaptıkları ihanetlerin sonucu böyle bir noktaya gelmişlerdir.

Hepimiz nefis taşıyan kimseleriz. Zaman zaman hatalar yapabiliriz ve firavun olma yoluna girebiliriz, işte bu noktada bizi şakşakçılık yapanlar değil, hoşumuza gitmese de bize hakkı söyleyen dostlara ihtiyacımız olduğuna Allah Resulü vurgu yaparak can alıcı bir beyanda bulunuyor:

الرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ، فَلْيَنْظُر أَحَدُكُم مَنْ يُخَالِل

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” [5]

Bu ifadelerimize şöyle cevap verenler çıkabilir! Bu bahsettiğiniz dostları bulmak mümkün mü artık?

Bu soruya Rabbimiz cevabını şöyle vererek biz Müslümanlara yol gösteriyor:

اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا الَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ

“Sizin veliniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir.”

Müslüman bilmeli ki, dünya hayatında gerçek dostlar istiyorsak önce Rabbimizi, sonra Resulü s.a.v’ i dost edineceğiz ve bunun sonucunda Allah bize gerçek dostlar nasip edecek. Rabbim böyle dostlarımız olduğu zamanda karşılığının nasıl olacağını şöyle beyan ediyor:

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَࣖ 

“Kim Allah’ı, peygamberini ve iman edenleri veli edinirse bilsin ki Allah’tan yana olanlar mutlaka galip geleceklerdir.” [6]

Bunca uyarıya rağmen bizler dostumuzu çıkarlarımız dâhilinde seçecek olursak bunun sonucunun bugün yaşadığımız zillet olacağını Rabbimiz asırlar öncesinden haber vererek şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ اِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْاَرْضِ وَفَسَادٌ كَبٖيرٌؕ 

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” [7]

Bu ifade ettiklerimiz dâhilinde sözlerimizi bağlamamız gerekirse! Dünya kimsenin etrafında dönmediği gibi, hakkı ve doğruyu söyleyip, uyarıda bulunan kimselerde düşman değil, gerçek dostlardır. Eğer ki doğru ve hak olana gözümüzü ve kulağımızı kapamaya devam edersek sonunda firavun ve benzerleri gibi olacağımız açıktır. Böyle olanların her şeyin kendi uhdesinde olduğunu zannetmesi de bu yolun sonunda ulaşılan bir sonuç olarak ortaya çıkarken, her firavun’un sonunun acıklı bir ölüm olduğu gerçeği de hepimizin malumudur.

Rabbim bizleri firavunlaşmaktan ve firavun’un dostları gibi dostlar edinmekten muhafaza eylesin!

Rabbim kendini bilen ve kendisine teslim olmayı en yüce makam bilen kullardan olabilmeyi nasip eylesin!

Rabbim hepimize bizi cennete ulaştıracak gerçek dostlar nasip eylesin!


[1] Yasin 77 - 79

[2] Buhârî, Edeb 96;  Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50; Daavât 98

[3] Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17

[4] Buhârî, Mezâlim 4; İkrâh 6. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 68

[5] Tirmizî, Zühd, 45; Ebû Dâvûd, Edeb, 16

[6] Mâide 55 – 56

[7] Enfal 73

Dosyalar

DÜNYANIN KENDİ ETRAFLARINDA DÖNDÜĞÜNÜ ZANNEDENLER
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş