Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

HANİ BEREKET NEREDE?

Değerli müminler:

Bizler insanoğlu olarak çokça hesap kitap yaparız ama hesapların üzerinde hesap yapanı ve hükmünde değiştirilemez kaydı olduğunu unuturuz. Kimimiz Rabbimizin değiştirilemeyen hükmü karşısında kader der geçeriz, kimimiz ise ben ne hata yaptım diyerek gerçeği ararız!

Değiştirilemeyen hükümdeki anlamı arayanların gördüğü ise her şeyin bir tertip düzen üzerine yaratıldığı halde Rabbimizin dilemesi gerçekleştiğinde bütün bilinen ve değiştirilemeyen her şeyin bir anda değiştiği gerçeğidir.

Hal böyle iken Rabbimizin emri ile değişen her şeyinde kendi içinde tutarlı ve bir tertip üzere olduğunu görürüz. Zira Rabbimiz kullarının yarın yaptıkları hataları bilmiyorduk bahanesi ile örtmelerine müsaade etmemek adına bize nasıl yaşanması gerektiğine dair tüm ipuçlarını sunar. Bize sunduğu ipuçlarının en değerlilerinden birinin de bereket kavramı olduğunu görürüz.

Peki! Bereket nedir ve nasıl okunması gerekir?

Bereket Allah’tan gelen hayrın bir nesnede görünmesi ve devam etmesi, artıp çoğalması, yaratanın ihsanı, nimeti manasına gelir.

Azların çok iş gördüğü, çokların boşlukta yok olduğu bereketi yakalamak isteyenlerin ilk yapması gereken nedir diye baktığımızda Rabbimizin şu beyanını görürüz:

وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰٓى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنْ كَذَّبُوا فَاَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ


Eğer o ülkelerin halkı iman edip Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden boluk ve bereket kapılarını açardık. Fakat onlar gerçeği yalanladılar. Biz de işledikleri günahlar yüzünden onları ansızın yakalayıverdik. [1]

Bugün neden bereketimiz yok diyenlere sadece bu ayet-i celile bile yeterli doneyi vermiyor mu?

Çünkü iman Allah’ın hoşlanmadığı her şeye لا demeyi, onun emrettiği her şeyi de şeksiz şüphesiz kabul etmeyi öngörür!

Peki! İman ne emretmektedir ve bereket bunun neresinde başlar?

Bu soruya Allah Resulü çok net ve açık bir ibare ile şöyle cevap veriyor:

“Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamah dolu bir kalple bu malı isterse, malının bereketi kaçar.” [2]

Zaten tarih tamah edenlerin kötü akıbetleri ile dolu değil mi? Firavunlar, nemrutlar, Karunlar ve birçok helak olmuş toplumlar…

Bütün bu örneklere baktığımızda gördüğümüz şu dur ki; insan kendisini yücelterek diğer insanlardan ayrışması ve bunun sonucunda elindeki imkânların kendisini azdırması ve paylaşmayı unutması!

Halbuki insan birlikten güç doğduğunu, yardımlaşmanın toplumları ayakta tuttuğunu, bereketin de buradan geldiğini bilir ama kabullenmek istemez.

Hani şairinde dediği gibi;

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Nitekim Allah Resulü s.a.v ashabın; “Ey Allah’ın Resûlü, yiyoruz ama doymuyoruz!” cümlesine karşılık “Ayrı ayrı yiyor olmalısınız.” demiş. Onlar, “Evet” deyince ise şöyle buyurmuştur: “Yemeği topluca yiyin ve (başlarken) Allah’ın adını anın ki, bereketli olsun.” [3]

Ana baba ve evlatların dahi bir sofra etrafında bir araya gelemediği bir zamanda acaba bereketimiz niçin yok diye sormaya gerek var mı?

Oysa biz aynı tastan çorba içer, bir ateşin başında saatlerce dertleşirdik! Peki! O günden bu güne kaybettiklerimizi farkında mıyız?

Hiç sorduk mu kendimize neden, niçin diye? Ne güzel günlerimiz, ne samimi dostlarımız, ne güçlü bağlarımız vardı bütün bunlara ne oldu?

Çünkü bizler haramı normal, helali enayilik olarak görmeye başladıkta ondan!

Bunun neticesinde sorgulamayı bırakıp, görünürde kazanç elde edildiğini sandığımız yollara saptık. Bizler Allah Resulü s.a.v’ in ifade ettiği üzere mal fitnesine kapıldık ve sonucunda onun ifade ettiği şu zamana ulaştık:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki faiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan bulaşacak.” [4]

Oysa Allah c.c bizden önce bu hastalığa kapılan Yahudileri bizlere örnek göstererek bizlere uyarıda bulunduğunu unuttuk:

"Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, menedildikleri halde faizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yüzünden kendilerine (daha önce) helâl kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık; ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık." [5]

Şimdi anladık mı bu zalim ve pervasız topluluğun neden saptığı, neden lanetlendiğini, neden sevilmediklerini?

Birde şu açıdan bakıp şu soruyu da soralım; şimdi anladık mı bugün ümmet olarak neden zelil olduğumuzu ve onlara kölelik yaptığımızı?

Şunu artık anlamak zorundayız ki, bereketi yok edip, bizi zelil eden bu düzenin başında Allahın lanetlediği, zulmün başı ve dünyanın baş belası olan Yahudiler var. Onlar ise asla Müslüman’ın felaha erişmesini istemez.

Burada asıl anlaşılması gereken mesele Yahudi’nin düzeni değil, bizim kendi inancımızı yaşamak gibi bir gayemizin olmamasıdır. Böyle olunca da Allah Resulün şu beyanının sonuçları kaçınılmaz olmamaktadır:

“Kim malını fâiz yoluyla artırırsa, onun âkıbeti mutlakâ malının azalarak iflâsa (fakirliğe) sürüklenmesidir.” [6]

Hocam işlerimiz bir türlü yoluna girmiyor diye sızlanan kardeşim sana sesleniyorum!

Kıvranmayı ve kıvırmayı bırak, lüks hayattan vazgeç, helal ile yetin, haramdan uzaklaş!

Ne olacak ki, faiz dünya gerçeği, faizsiz iş olmaz, alışverişte aynı değil mi diye zırvalayan ahmak bak Rabbim sanan sesleniyor:

"Faiz yiyenler, kıyamet günü kabirlerinden, başka türlü değil, ancak şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkacaklardır. Bunun sebebi, “Alış-veriş de tıpkı faiz gibidir” demeleridir. Halbuki Allah, alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır. Her kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten vazgeçerse, önceden aldıkları kendisine aittir. Artık onun hakkındaki kararı Allah verecektir. Kim de yeniden faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemin yoldaşlarıdır ve orada ebedî kalacaklardır."

"Allah, malı arttırdığı sanılan faize bereket vermez ve onu eksilte eksilte sonunda mahveder. Buna karşılık malı eksilttiği sanılan zekât ve sadakaları bereketlendirir. Allah, nankörlükte ve günahta ısrarlı olanların hiçbirini sevmez."

"İman edip sâlih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılıp zekâtı verenler yok mu, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir."

"Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının. Eğer Allah’a gerçekten inanıyorsanız, faizden doğan, ancak henüz tahsil etmediğiniz kazançları almaktan vazgeçin."

"Eğer faizcilikten vazgeçmezseniz, artık Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açtığınızı, onların da size savaş açtığını bilin. Eğer tevbe ederseniz anaparanız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz." [7]

Şiir gibi derler ya, Rabbim şiir gibi dizmiş kaideleri, tabi anlayana!

Efendim! Biz yemiyoruz, işte almak isteyene malımızın krediye açık olduğunu söylüyoruz gibi bahanelerin arkasına da sakın sığınmayın. Zira bu bahanenin bir şey değiştirmeyeceğini Allah Resulü açıkça ortaya koyarak şöyle buyuruyor:

“Faizi yiyene, yedirene, yazana ve buna şahitlik eden iki kimseye lanet etti ve 'Hepsi de (günahta) eşittir.” [8]

Rabbim bereketimizi kaçıracak, bizi zelil bırakacak her türlü haram ve çirkin fiillerden bizi muhafaza eylesin!

Rabbim ümmete, ülkemize, milletimize ve bize bereket ve hayırlar ihsan eylesin!

 

 

 

 

 


[1] Araf 96

[2] Buhârî, Zekât, 50.

[3] Ebû Dâvûd, Et’ıme, 14; İbn Mâce, Et’ıme, 17

[4] Ebû Dâvûd, Büyû, 3/3331. Ayrıca bkz. Nesâî, Büyû’, 2/4452; İbn-i Mâce Ticârât, 58

[5] Nisâ Sûresi; 160

[6] İbn-i Mâce, Ticârât, 58; Hâkim, IV, 353/7892; Beyhakî, Şuab, IV, 392/5512; Taberânî, Kebîr, X, 223/10539

[7] Bakara Sûresi; 275 – 279

[8] Müslim, Müsakat , 106

Dosyalar

HANİ BEREKET NEREDE
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş