Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

BİZİ BİR EDECEK VESİLELERE SIĞINMAK

Değerli kardeşlerim:

İnsanoğlu bir arada yaşamak üzere var edilmiş bir varlık olarak tarih boyu çeşitli vesileler ile bir araya gelmiş ve bu birlikteliklerin olumlu veya olumsuz sonuçları ortaya çıkmıştır. Bu noktada da insanların ne üzerine bir araya geldikleri hususu önem kazanmıştır.

Kim kavmiyetçilik ve menfaat üzere bir araya gelmişse dünyayı ifsat etmiş, kimde dünyaya geliş sebebi olan kulluk vazifesini yerine getirip, ümmet olma bilinci ile hareket etme amacı ile toplanmışsa dünyaya barış ve istikrar getirmiştir.

Dünden bugüne hak ve batıl kavramları bu birlikteliklerin sonucu ortaya çıkan göstergeleri ortaya koyarken bizlere de nasıl hareket etmemiz gerektiğine dair açık deliller ortaya koymaktadır.

Rabbimiz bizlere hitabında birlikteliklerin kendi hükmü gereğince yapılmasını emrederek çıkar üzerine kurulacak toplulukların dünyayı ifsat edeceğine dair birçok delilini ortaya koyarken kendine inananlara da kardeş olup bir araya gelmelerini emretmektedir.

Nitekim hepimizin aşina olduğu şu ayet-i celile bunu açıkça ortaya koymaktadır:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ 

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın. [1]

Şunu ifade etmek gerekir ki, bu emir bize iman eden herkesin aynı hükümlere ram olması gerektiğini ifa ederken; renkleri, ırkları, sosyal sınıfları ortadan kaldırarak bir vücudun azaları, bir duvarın tuğlaları gibi olmayı emretmektedir.

Hal böyle olduğu halde kardeşler olup bir araya gelmesi gereken Müslümanlar bin bir parçaya bölünmüş ve her bir parça diğerini yanlış yolda olmakla suçlar hale gelmiştir.

Oysa Rabbimiz biz kullarını açık bir şekilde uyararak bu hale düşmememiz için bir çok ifade ile uyardığı halde bizler bunları görmemek için kör taklidi yaparak Rabbimizin gazabından kurtulacağımız yanılgısı içine düşmekteyiz.

Ancak Rabbimiz biz kullarına bu konuda arkasına sığınılacak bir bahane bırakmayarak şöyle buyurmaktadır:

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُؕ

Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayınız. [2]

Peki! O ayrılığa düşenlerin ortak özellikleri nedir?

Bu soruya Rabbimiz Rum süresinde cevap vererek şöyle buyurmaktadır:

مُنٖيبٖينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكٖينَۙمِنَ الَّذٖينَ فَرَّقُوا دٖينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًؕ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

Gönülden O’na yönelin, O’na saygısızlıktan sakının, namazı kılın ve şirke sapanlardan, dinlerinde ayrılığa düşüp -her bir grubun kendindekini beğendiği- fırkalara ayrılanlardan olmayın. [3]

Şimdi soralım kaç parçaya ayrıldık?  Herkes kendisini fırka-ı Naciye olarak görüp diğerlerini kâfir ilan ederken acaba gerçekten ehli sünnet olanlar kim?

Yetmiş iki fırka olacak sadece biri kurtulacak ifadesini ağızlarına pelesenk edenler neden hep kendilerini kurtulan fırkadan görürken diğer fırkaların sonunun ne olacağına dair ifadeleri dikkate almıyor? Ve de o özelliklerin kendinde olup olmadığına hiç göz atmıyor?

Oysa ehli sünnet oldukları söylemi sadece bir iddiadır ve sonucu belirleyecek olan Allah’tır. Rabbimiz ise o sonucu toplumların renkleri, soyları veya servetleri ile değil dinine bağlılıkları ile sonuca bağlayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Bu sonucun en belirleyici özelliği ise ayıran değil birleştiren olmak olduğunu ayet-i celile net bir şekilde ortaya koymaktadır:

اِنَّ الَّذٖينَ فَرَّقُوا دٖينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فٖى شَىْءٍۜ اِنَّمَٓا اَمْرُهُمْ اِلَى اللّٰهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ

Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir. [4]

Peki! Söyleyin değerli kardeşlerim! Bizler birleştirenlerden miyiz, yoksa ayıranlardan mı?

Bu soruya cevap aradığımızda İmam Şâtıbî’nin şu tespitini ortaya koymak cevabı bulmak açıcından yerinde bir tanım olacaktır:

 “Kim kendisi hakkında günah işlemekten korunmuşluk, hatasızlık (ismet) iddia ederse, peygamberliğini iddia eden yalancının yaptığını yapmış olur.”

Peki! Söyleyin ey dostlar! Kendindeki hatayı kabul edebilen kaç kişiyiz veya bunu kabul eden kaç tane Müslüman topluluk var?

Bu noktada biz ne yapmalıyız diye akla bir soru geliyor! Bunun cevabını da Allah Resulü s.a.v şöyle ortaya koyuyor:

“...Herkesin kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman sen halkı bırak da kendini kurtarmaya bak!”  [5]

Evet! Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, Allah Resulünün kaçın kendinizi koruyun dediği zamanı yaşıyoruz ama nereye kaçalım?

Nereye kaçmamız ve sığınmamız gerektiği sorusuna da Rabbimiz cevap vererek bize doğru yolu şöyle göstermektedir:

فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟

Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir. [6]

Rabbimizin açık beyanı ortadayken, Allah ve Resulüne başvurmak yerine kişilere başvurarak doğru yolda olduklarını zannedenlere Rabbimiz açık bir şekilde şöyle cevap veriyor:

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبٖيلِ الْمُؤْمِنٖينَ نُوَلِّهٖ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِهٖ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَصٖيرًا۟

Yolun doğrusu kendine apaçık belli olduktan sonra Resûlullah’a karşı çıkan ve müminlerin yolundan başkasını izleyen kimseyi saptığı yönde bırakırız ve onu cehenneme atarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir!  [7]

Şairin dediği gibi haykırmak geliyor içimizden;

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!

Bu dizelere birde bizden bir ifade olarak şunları eklemek geliyor gönlümüzden:

Ey cehenneme odun olma yolunda olanca hızı ile yol alan insanlar geri dönün!

Gel inat etme ne olur! Bir bak ne yazıyor kitabın, çağıyor seni doğru yola peygamberin!

Bunca delil, bunca uyarıya rağmen hala ümmeti parçalamaya çalışanlara karşı Allah Resulünün dili ile şunu emir ediyor:

 “Birlik ve dirlik içinde yaşıyorlarken Müslümanların işlerini ve gidişlerini bölmek, parçalamak isteyenlerin, kim olurlarsa olsunlar, boyunlarını vurun!” [8]

Boynu vurulacak olanların baş üstünde tutulduğu bir zamanda Rabbimize dua ediyor ve diyoruz ki;

Rabbim bizleri sadıklarla beraber eyle! Zalimlere meyletmekten uzak eyle!

Kitabın üzere yaşamayı, resulünün tabi olmayı, hak üzerine sana varmayı nasip eyle!

 

 


[1] Âl-i İmrân 103

[2] Âl-i İmrân 105

[3] Rum 31 – 32

[4] En'âm 159

[5] Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’ân 6 (hds. no: 3251); Beyhaki, Şuabu’l-imân, VII, 127.

[6] Nisa 59

[7] Nisa 115

[8] Müslim, İmare 59, 69: Ebû Dâvud, Sünnet, 27. (hds no: 4762)

Dosyalar

BİZİ BİR EDECEK VESİLELERE SIĞINMAK
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş