MİHRABIN SAHİPLERİ NEREDE?

Değerli Müslümanlar:

Bizler insandan bahsederken zekasına atıfta bulunarak kainatın en değerli varlığı olduğunu ifade ederiz. Oysa o dünyaya geldiğinde hiçbir şey bilmez halde gelir.

Rabbimiz bu gerçeğe atıfta bulunarak şöyle buyurur:

وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Sizler hiçbir şey bilmez bir durumdayken Allah sizi analarınızın karnından dışarı çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler, kalpler verdi. [1]

Rabbimiz bizlere yaşamımızı sağlıklı geçirebilmek ve hayata geliş amacımızı anlayabilmek adına sunduğu nimetlere işaret ederken bahanelerin arkasına sığınmamamız için bize kitaplarını gönderdiği gibi, o kitapların içindeki hükümlerin nasıl hayata yansıtılacağını göstermek adına da resullerini gönderdiğini bizlere şöyle haber vermektedir:

رُسُلًا مُبَشِّرٖينَ وَمُنْذِرٖينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَزٖيزًا حَكٖيمًا

Müjdeleyen ve uyaran peygamberler gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı tutunacak bir delilleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir. [2]

Bize indirilen açık delillerin yaşanması için gelen peygamberler Allah Resulü Muhammed Mustafa s.a.v ile sona ermiş olsa da onun bıraktığı iki emanet olan Kuran ve sünnet bizlerin yolunu aydınlatmaya devam etmektedir.

Bu noktada her Müslüman bilmeli ki hayatını idame ettirecek kadar ilim sahibi olmak her müminin üzerine farzdır. Bu noktada Allah Resulü s.a.v’in şu beyanları dikkat çekicidir:

“Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!” [3]

İlmin öğrenilmesinin farz olmasından bahsettik. Bu yolda olmanın öneminden bahseden Allah Resulünün ifadelerini ortaya koyduk. Şu iyi bilinmesi gerekir ki bu yolda verilecek mücadele kişiyi cennete getirecek bir vesile olacaktır. Bunun bir delili olarak Allah Resulü s.a.v’in şu ifadelerine bakmak yeterli olacaktır:

“Her kim bir yola girer ve onda ilim isterse, Allah onun için cennete giden bir yolu kolaylaştırır. Melekler ilim öğrenenlere, yaptıklarından hoşlandıkları için, kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde olanlar, hatta sudaki balıklar ilim öğrenen kimseye Allah'tan yardım ve bağış dilerler. İlim sahibinin abitten (ibadet edenden) üstünlüğü, ayın diğer yıldızlardan üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar, ancak ilim miras bıraktılar. Şu halde o ilmi alan büyük bir pay almış demektir. [4]

İlmin öneminden, o ilme ulaşmadaki mücadelenin kutsallığından bahseden Allah Resulünün cümlelerinin arasında dikkat çekici şu ifadeleri tekrar ele alalım:

Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar, ancak ilim miras bıraktılar.

Peki! Bugünün hocalarına, şeyhlerine, koca koca sarıkları ile arzı endam eden zatlarına soralım siz peygamberin varisi olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Açıkçası bugünün hocalarını peygamber varisi olarak görebilmek ya körlük, ya da cahillikle ifade edilebilir!
Tabi körlük derken gözlerden değil, kalbin kararmışlığından bahsediyoruz!

Rabbimiz bu kimseleri ifade ederken şöyle buyuruyor:

اِنَّ الَّذٖينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهٖ ثَمَنًا قَلٖيلًاۙ اُو۬لٰٓئِكَ مَا يَاْكُلُونَ فٖى بُطُونِهِمْ اِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّٖيهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır.

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذٖينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدٰى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِۚ فَمَٓا اَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ

Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış! [5]

Menfaat ve çıkarları için şeytanla bile pazarlığa oturabilecek alim denilen ancak kisvesinden başka üzerinde ilim namına bir şey barındırmayan kimselerin bugün yaşanan olaylar karşısında hepsinin maskeleri düşmüştür.

Bu noktada yakın günlerde açıklama yapan bir yardım kuruluşu başkanın hocalara , cemaatlere ve stk adında faaliyet gösteren sözde İslami vakıflara söylediği şu ifadelerden alıntı yapacağım:

Gazze’deki katliama atıfta bulunarak bu zümrelere şöyle sesleniyor:

“Binlerce mensubunuz var. Okullarınız var, kurslarınız var. Yahu bunları bir kez indirin meydana. Meydanlara inmesini bilmeyen cemaatler hesabını vereceksiniz. Meydanlara inmesini bilmeyen STK’lar hesabını vereceksiniz.”

İşin ilginç tarafı ise bunu söyleyen kimsenin de eleştirdiklerinin yaptığı hatalarla zaman zaman karşımıza çıktığı gerçeği de yadsınmaz bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır:

Bugünün sözde büyük âlimlerine, hocalarına ve bunların sözleri ile amel edipte Rabbimizin kitabına bakma gereği duymayanlara Rabbimiz şöyle sesleniyor:

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِۙ اُو۬لٰٓئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَۙ

İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti biz kitapta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet edebilecek herkes lânet eder. [6]

Ayet-i celilenin ardın soralım! Bu kimselerin cihattan bahsettiğini duydunuz mu? Oysa Rabbimiz kerim kitabında en çok bahsettiği hususlardan biri cihattır. Bu emirlerden en dikkat çekicilerinden biride şu ayet-i celiledir:

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟

Savaş, hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir. [7]

Efendim! Siz öyle diyorsunuz ama şöyle güçleri var, yok biz onlarla yapamayız diyen sözde hocacıklar acaba şu ayet karşısında ne diyecekler:

لَوْ كَانَ عَرَضًا قَر۪يبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟

Eğer dâvet edildikleri şey kolay bir ganimet ve çıkılacak sefer de şöyle yakın mesâfeli bir sefer olsaydı, o münafıklar mutlaka senin peşinden gelirlerdi. Fakat o meşakkatli sefer, onlara pek uzak göründü. Sonra da kalkıp Allah adına yemin ederek: “Eğer imkânımız olsa ve gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber sefere çıkardık” diyeceklerdir. Böyle yapmakla kendilerini helâke sürükleyeceklerdir. Oysa Allah, onların yalan söylediğini kesinlikle bilmektedir. [8]

Biz onlara karşı gelirsek başımıza şunlar gelir diyen kelli felli hoca takımı kusura bakmayın ama “Amerika'ya biat ederek İsrail'e karşı cihad edemezsiniz”

Şimdi soruyorum ey hocalar, ey âlimler! Bugün bu kadar olay yaşanırken daha ne kadar daha bildiğiniz gerçekleri gizlemeye devam edeceksiniz?

Bugün arkasına saklandığınız güç ve saltanatınız acaba sizi yarın Allah’ın huzurundaki sorgudan, sorgunun neticesindeki azaptan koruyacak mı?

Bizler söyleyelim asla gücünüz de, ilminiz de, peşinizden gelenler de sizi Allah’ın gazabından korumayacak. Zira Allah Resulün beyanı çok açık:

“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.” [9]

Rabbim bizleri ağızlarına gem vurulacak kimselerden olmaktan, onlarla beraber olmaktan, kendisinin gazabını üzerine çekecek amellerle huzuruna çıkmaktan bizleri muhafaza eylesin!

 

 

---

[1] Nahl 78

[2] Nisa 165

[3] Dârimî, Mukaddime, 26.

[4] Buhari, İlm, 10; Ebû Davut, İlm, 1; Tirmizi, İlm,19

[5] Bakara 174 - 175

[6] Bakara 159

[7] Bakara 216

[8] Tevbe 42

[9] Tirmizî, İlim 3. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlim 9; İbni Mâce, Mukaddime 24