PEŞİN HÜKÜMLÜ OLMAK!
Değerli Müslümanlar:
İnsanı değerli kılan nedir diye bir soru sorulacak olsa ilk akla gelen aklı olacaktır. Ancak insanı değerli kılan aklı aynı zaman onu yoldan çıkaran etkenlerin en başında geldiği gerçeği de göz ardı edilmemesi gereken bir husustur.
İnsan her ne kadar nefsinin arzu ve istekleri ile yoldan sapsa da onun kendisine vereceği zararları hesaplayacak olan aklın gerçeklerden uzaklaşması sebebi ile yanlışa düştüğü de bir gerçektir.
Öyle ise aklı hakka hizmet ettirmek ve batıldan uzaklaştırmak için yapılması gereken; yaradılışımızda insana verilen fıtratın sınırlarını korumak için bize sunulan hükümlerle hareket edilmesidir.
Buna ulaşmanın ilk evresi ise herhangi bir hususta peşin hükümlü olmamak, araştırmaya açık olmak ve her meseleye hüsnü zan ile yaklaşmanın gereğine inanmaktan geçer.
Peki! Bizler herhangi bir mesele de değerlendirmeyi nasıl ve neye göre yapıyoruz?
Bu soruya cevap aradığımız zaman gördüğümüz gerçek şu ki; herkesin kafasında bir düşünce ve o düşünceye göre oluşturulmuş bir şablon var ve bu şablona uyanlar doğru, uymayanlar yanlış anlayışında olduğunu görüyoruz!
Oysa doğru ve yanlışı belirleyecek olan Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir. Nitekim Rabbimizin kerim kitabında ortaya koyduğu şu hükümde bunun açık delili niteliğindedir:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا
Allah ve Rasûlü bir meselede kesin ve bağlayıcı bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkek veya mü’min kadının, kendileriyle alakalı o meselede başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. [1]
Bu konuda bir değerlendirme yapacağımız zaman nasıl bir yol izlenmeli sorusuna Rabbimiz kerim kitabında şöyle beyanda bulunuyor:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz değil mi? Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir. [2]
Tabi ki yapacağımız işimizde, planlamalarımızda, hareketlerimizde kişileri değerlendirmeye ve araştırmaya tabi tutacağız. Ancak burada yasaklanan bunları yapmak değil adil olmamaktır.
Adil olmak için ise Allah Resulü s.a.v’ in şu ifadesinde ki kıstasa dikkat etmek gerekir
"Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalan olanıdır.” [3]
Bu ifadenin daha iyi anlaşılması için ifadeyi biraz açmak gerekir. Şöyle ki, burada bahsedilen yalan gerçeklikten uzaklaşılarak nefsi arzularla yapılan değerlendirmelerdir.
Örnek vermek gerekirse: bir kişi hakkında bilmeden, emin olmadan, araştırma gereği duymadan “ O mu? Kesin öyle yapmıştır” gibi sözlerle bir insanı karalamayı ifade eder.
Bu noktada Rabbimizin ortaya koyduğu şu gerçeği her zaman kendimize değerlendirme kıstası olarak oturtturmamız gerekir. Nedir o? :
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُصٖيبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمٖينَ
Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın. [4]
Peki! Ne kadar dikkat ediyoruz?
Maalesef sosyal medyadan, televizyon ekranından, kahvehanelerdeki muhabbetlerden duyduğumuz meseleleri üzerine on daha katarak yaptığımız değerlendirmelerle kendimizi ateşe sürüklediğimizi farkında bile değiliz.
Ortaya koyduğumuz ifadeler aslında içimizde olanın dışa yansımazı olduğunu da farkında değiliz. Şöyle ki:"Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar" [5] hükmündekiler gibi olmak için sanki birbirlerimizle yarışıyoruz.
Oysa Rabbimiz bu şekilde hareket edenlere şöyle uyarıda bulunuyor:
وَمَا يَتَّبِعُ اَكْثَرُهُمْ اِلَّا ظَناًّۜ اِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
"Onların çoğu, zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan hiçbir şeyin yerini tutamaz. Şüphe yok ki Allah, onlar ne yapıyorlarsa hepsini bilir." [6]
Hal böyle iken değerli kardeşlerim! Kişileri, kurumları, milletleri arzularımıza ve düşüncelerimize meze yapmaktan vazgeçelim! Zira muhabbet olsun diye söylediğimiz cümleler yarın mahşer yerinde bizim boynumuza dolanacak ve bizi cehenneme sürükleyecek! Bunun en açık ifadesi Allah Resulünün müflis diye ifade ettiği şu hadisi şerifinde geçen ifadelerdir:
"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" [7]
Yarın mahşer alanında müflis durumuna düşmek istemiyorsak gerek gerçek hayatta, gerekse sosyal medya denen platformlarda gelişi güzel değerlendirmelerde, iftiraya varan söylemlerde, kişilerinin şahsiyetlerini zedeleyecek iftiralarda bulunmaktan vazgeçmek zorundayız.
Düsturumuz Allah Resulünün şu ifadesindeki tavsiyesi olmalı! Nedir o tavsiye:
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” [8]
Ey iman edenler! Artık vazgeçtiniz değil mi?
Kişilerin özel hayatlarını irdelemekten!
Siyasi mülahazalar ile gerçekleri değerlendirmekten!
Kardeşliği çıkarlarınız ile iğdiş etmekten!
Doğruları çıkarlarınıza kurban etmekten!
Bulunduğunuz topluluğu herkesin ve her şeyin üstünde tutmaktan!
Eğer vazgeçmezsiniz biliniz ki! Yarın öyle bir yer var ki, orada kimsenin kimseye faydası olmayacak, gizli açık ne varsa ortaya dökülecek, boynuzsuz koç bile boynuzlusundan hakkını alacak.
Öyle ise gelin artık vazgeçtik diyelim! Her hususta Allah’a teslim olalım ve bilelim ki; “Mevlâ Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler”
Rabbim eline, diline ve beline hakim olup da kendisinin rızasına ulaşıp mükafata eren kullardan olmayı hepimize nasip eylesin!
Rabbim bizleri huzurunda müflis olup da cehenneme sürüklenenlerden olmaktan muhafaza eylesin!
Rabbim her şeye Allah’ın nuru ile bakan, aklı selim ile hareket eden ve mükâfata erişmenin sevinci ile huzuruna varanlardan olmayı hepimize nasip eylesin!
[1] Ahzâb 36
[2] Hucurat 12
[3] Buhârî, Vasâyâ 8, Nikâh 45, Ferâiz 2, Edeb 57, 58; Müslim, Birr 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 56
[4] Hucurat 6
[5] Necm sûresi, 23
[6] Yunus 36
[7] Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2
[8] Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, Îmân 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime 9