HESAP GÜNÜNÜ UNUTMAK
Değerli Müslümanlar:
İnsanoğluna iki hayat verilmiştir. Biz Müslümanlara göre bu iki hayattan biri içinde bulunduğumuz ve ölümle biteceğini bildiğimiz ama hazırlanmadığımız geçici ve yalan olan hayat, diğeri de öldükten sonra başlayan ebedi hayat.
Çoğu insan dünya hayatını bilirde, ahret hayatından gafil olur. Onun içinde yaşadığı hayatın içerisinde cenneti aramaya kalkar. Ancak onu da bulamadı mı olmadık işlere varır ve sonunda da başıboş bir varlıkmış gibi hareket etmeye başlar.
Hâlbuki insanın başıboş yaratılmadığını Rabbimiz şöyle açıklamaktadır:
اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثاً وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? [1]
Bir mümin olarak yapacağımız en önemli duamız o gün Rabbimizin huzurunda mahcup olmamaktır.
Çünkü o gün öyle zorlu bir gündür ki, Allah Resulü s.a.v bunu şöyle ifade ediyor:
Hz. Aişe validemiz anlatıyor:
Peygamberimiz:
-İnsanlar kıyamet günü (ilk yaradılışları gibi) yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz
olarak haşır olacaklardır, buyurdu.
Ben:
-Ey Allah'ın Resulü, erkek kadın bir arada mı? Bunlar birbirlerinin edep yerlerine bakarlar, nasıl olur? dedim.
Peygamberimiz:
-Ey Aişe, haşir işi çok zordur, insanların birbirlerine öyle ki insanların birbirlerine bakmalarına müsait değildir. [2]
Böylesine zorlu bir hesap gününe hazırlık yapması gereken Müslüman çoğu zaman hurafelerle aldanır ve aldatır.
Gün olur imanını garanti altına almadan şefaat makamına sarılır, kimi zaman kendisini kurtarmaktan aciz kimselerin eteğine sarılarak kurtulacağını zanneder.
Hâlbuki Allah Resulünün beyanı açıktır:
Ey Allah’ın Resulü olan Muhammed’in kızı Fatıma! Allah katında makbul olan salih ameller işle! (Aksi hâlde, babanın peygamber olduğuna güvenme!) Çünkü ben, (kulluk yapmadığınız takdirde) sizi Allah’ın azabından kurtaramam! [3]
Âlemlere Rahmet olarak gelmiş bir peygamber cennet analarından biri olduğu kendisine müjdelenen kızına bu garantiyi veremezken, bazılarının cennet garantili cemaatlerine uymak akıllı Müslüman’ın yapacağı bir iş değildir.
Biz Müslümanlara düşen hayat bitmeden ebedi yurdumuz için azık hazırlamaktır.
Nitekim Allah Resulünün bu hususta ki beyanı açıktır:
Allah Resulü bir cenazede gözyaşları mübarek sakallarını ıslatırken, ümmetine şöyle nasihatte bulundu:
يا اخواني لمثل هذا قاعدوا
Kardeşlerim, kendinizi bugün için hazırlayınız. [4]
Ümmetine çok düşkün olan sevgili peygamberimiz ömrü boyunca bizlere çokça dua etmiş ve bizim ahrette karşılaşacağımız durumlar için hüzünlenmiştir.
Bunlardan en dikkat çekici hadise şudur:
Peygamber Efendimiz s.a.v, Hz. Abdullah İbn Mesud’dan kendisine Kuran okumasını istemişti. Bunun üzerine İbni Mes’ud Hazretleri:
“Ey Allah’ın Resulü! Kuran sana indirildiği hâlde ben mi sana okuyacağım?!” diye sordu. Peygamberimiz de:
“Evet, onu başkasından dinlemek benim hoşuma gider!” diye cevap verdi.
İbni Mes’ud okumaya başladı.
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَهٖيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَهٖيداًؕ
“Her ümmetten bir şahit gönderdiğimiz zaman durumları ne olacak?”
Mealinde ki ayete kadar geldiğinde, Allah Resulü:
“Şimdilik yeter.” dedi; o anda gözlerinden yaşlar boşanıyordu…[5]
Sevgili peygamberimiz mahşerin zorluğunu bildiği için gülüp, eğlenen ashabından bazı kimseleri de şöyle uyarmıştır:
Benim bildiğimi siz bileydiniz, daha az güler, daha çok ağlardınız... [6]
Değerli kardeşlerim! Unutmamamız gerekir ki, günahlar gizlide olsa, açıkta olsa Rabbimiz bundan haberdar olduğu gibi, meleklerine de bunu kayıt altına aldırmaktadır.
Kayıt altına alınan amellerimizin yanında, üzerinde gezdiğimiz toprak parçasında ki her şey bizim lehimize veya aleyhimize şahitlik yapacağını Rabbimiz kerim kitabında bizlere haber vermektedir:
وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِهٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغٖيرَةً وَلَا كَبٖيرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ
Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş dediklerini görürsün. [7]
Bir düşünelim ve kafamızda resim edelim!
Ağzımız mühürlenmiş konuşamıyoruz. Ancak dilimizin dışında her şey dile gelmiş lehimize veya aleyhimize şahitlik ediyor ve biz kendimizi savunmak istiyoruz ama konuşamıyoruz.
Ne zordur ya Rab! Sen veremeyeceğimiz bir hesapla karşına çıkmaktan bizleri muhafaza eyle!
Şahitlikler bitince Mizan terazisinde sevap ve günah tartılmaya başladığında acaba dünyadaki heyecanlarımız gibi mi olur?
Allah Resulü s.a.v o teraziyi ifade ederken şöyle bir örnek veriyor:
Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır. [8]
Sizce de şuan yaşadığımız hayat içerisinde ahretten uzak, umursamaz yaşamamız garip değil mi?
Daha acısı nedir diye bir soru soracak olursak?
Kişinin Müslüman şekilde ölüp de kul hakkı ile Rabbine varmasıdır.
Allah Resulü s.a.v böyle kimselerin durumunu şöyle açıklıyor:
Allah Resulü s.a.v:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashap:
- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Allah Resulü s.a.v:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” buyurdular. [9]
Değerli kardeşlerim! Bu hayat bir gün muhakkak bitecek ve kıyamet günü Rabbimizin huzuruna varacağız!
Rabbimiz soracak:
Kişi ömrünü ne yolda tükettiğinden, vücudunu nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiği ile ne iş yaptığından sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamayacaktır. [10]
Geç olmadan kendimizi ahret yurduna hazır hale getirmeliyiz!
Allah Resulü s.a.v bunun yolunu da şöyle açıklıyor:
حاسبوا أنفسكم قبل أن تحاسبوا
Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. [11]
Rabbim hepimize ölmeden önce kendini hesaba çekebilecek bir iman nasip eylesin!
Rabbim dünyasını da, ahretini de mamur eden kullardan olabilmeyi bizlere nasip eylesin!
[1] Müminun 115
[2] Buhari, rikak, 45
[3] Buhârî, Menâkıb, 13-14; Müslim, Îman, 348-353
[4] İbn Mace, zühd, 19
[5] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân: 32-33
[6] Buhari, küsuf, 2
[7] Kehf 49
[8] Müslim, Birr 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2
[9] Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2
[10] Tirmizi, kıyame, 1
[11] Tirmizi, Kıyame, 25