Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

PLAJLARI MESKEN TUTAN MÜSLÜMAN?

Değerli kardeşlerim:

Toplumları ayakta tutan en önemli faktörlerden biri de ahlaki değerlerdir. Ahlaki değerlerin en başlıca duygusu ise utanma duygusudur. Bir toplumda veya bir bireyde utanma duygusu varsa o hala insan olma özellikleri koruyor demektir. Eğer ki bir toplumun veya bir bireyin utanma duygusu kalmamışsa, o toplumda ne din, ne de kanunlar toplumu ayakta tutmaya yeter.

Utanma duygusu ise toplumun genelinin algısının aksine sadece şehveti değil, insanın bulunduğu her alandaki ahlaki değerlerinin korunmasını ifada eder. Yani ahlaki değerleri olan kimse, şehvetini ve arzularını koruma noktasında ailesinden tutunda iş hayatına, devlet idaresinden tutunda insani ilişkilere kadar her alanda bu çabayı sarf etmesi utanma duygusunun bir göstergesidir.

Nitekim Allah Resulü s.a.v utanma duygusun insanın var edilişinden beri var olduğunu ancak bunu farkına varmayanlara söylenecek çokta bir şeyin olmadığını şöyle ifade ediyor:

 “İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” [1]

Allah Resulünün ifadesinde de görüldüğü üzere insan var oluşundan beri önem arz eden böylesine önemli bir duygu maalesef geldiğimiz noktada ahlaki değerlerinin en üst noktada olması gereken biz Müslümanların bile bu noktada sos verdiğini görmekteyiz. Öyle ki en temel utanma duygusu olan bedenin örtülmesi ve korunması meselesi bile önemsenmez hale gelip ortaya saçıldığı bir süreci yaşıyoruz.

Öyle ki, dini elinden geldiğince yaşamaya çalışan her Müslüman sokağa çıkma hususunda tereddüt yaşıyor ve gördüğü manzara karşısında Rabbinin azabının gelmesinden korkarken, maalesef büyük bir Müslüman çoğunluk var ki, yaşanan sürece ayak uydurmuş ve yaşanan her şeyi normal görmekte.

Bu anormal durum Müslümanların içinde öylesine normalleşmiş durumda ki, eşimiz dostumuz gel tatil yapalım, şu denize gidelim, şu otelde kalalım dediğinde “ Kardeş bize oralar uymaz, Rabbimden korkarım” dediğimizde yadırganıyor ve “ Ne olacak ki, biz kimsenin bacısına, karısına bakmıyoruz ki “ diyerek savunma yapmaktadır. Oysa bunu söyleyenlerin çoğu da Allah Resulünün şu ifadesini de bilmektedirler:

Ümmü Seleme r.a. anlatıyor:

"Ben Allah Resulün yanında idim. Yanımda Meymune bint Haris de vardı. O esnada Abdullah İbn Ümmü Mektum bize doğru geliyordu. (Bu vaka tesettürle emredilmemizden sonra idi) ve yanımıza geldi. Allah Resulü bize:
"Ona karşı örtünün." diye emretti.

Biz: "Ey Allah'ın Resulü! O, âmâ ve bizi görmeyen, varlığımızı tanımayan bir kimse değil mi?" dedik. Bunun üzerine Allah Resulü s.a.v:
"Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?" 
[2]

Şimdi sormak lazım sözüm ona o Müslümanlara, sahillerde mesken tutarken, çıplaklığın kol gezdiği yerlerde bulunurken, her şey normalmiş gibi davranan sizler kör müsünüz?

Bakın siz kör Müslümanlara Allah Resulü s.a.v nasıl sesleniyor:

“Her dinin bir ahlakı vardır; İslam’ın ahlakı da hayâdır.” [3]

Sahillerde, sokaklarda rahatça dolaşan, giyimi ve kuşamı ile batılda olanlara benzemeye çalışan ancak kıldığı namazla, örttüğü başörtüsü ile her şeyi halledeceğini zanneden Müslüman bak Rabbimiz de bize hitap ediyor:

وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙاِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ 

"Onlar ki, eşleri ve câriyeleri dışında mahrem yerlerini herkesten korurlar." [4]

Rabbimiz bu ayette belirttiği gibi Nur suresi 30 ve 31. Ayetlerde “ Mümin erkek ve kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar” emrinin akabinde mahrem olan yerlerin tarifini yapmaktadır.

Hal böyle iken üzülerek ve aynı zamanda şaşkınlıkla seyrediyoruz!

Gerek sosyal medyada, gerekse dost meclislerinde Allah’ın haram kıldığı yaşam tarzının olduğu yerlerde bulunanmayı marifetmiş gibi gösteren ve anlatan kimseler yarın Allah’a nasıl hesap verecekler?

Efendim tatil yapmayalım mı? Denize gitmeyelim mi?

Tabi ki yüzmek de Allah Resulünün sünnetlerinden biridir. Ancak bunu yaparken Rabbimizi gazabını üzerimize çekecek hallerden kaçınmamız gerekir.

Aynı şekil de tatilde bir ihtiyaçtır tabi ki tatilde yapacağız ama Allah’a isyan eden kimseler olmayacağız.

Allah’ın hoşlanmayacağı yerlerde bulunmamak bizi belki zevkimizden eder ama hayatımızı yaşanmaz kılmaz, ancak böyle yerlerde bulunma ısrarı hem dünya da bizi helak eder, hem de ahret yurdunda azapla karşı karşıya kalmamıza neden olur.

Bizlerde imkânlarımızı değerlendiriyoruz ama Allah’ı gazaplandıracak işlerden sakınıyoruz ve de bundan dolayı bir kayba da uğramış değiliz.

Bizim bütün derdimiz Rabbimizin beyan edip bizi uyardığı şu ifadedir:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." [5]

Sizler zannediyorsunuz ki, böylesine insanların hassas olduğu, nefislerine ağır gelen konulara girmek bizler için kolay! Bunları söylemek hiçte kolay değil, ancak Rabbimizin gazabına uğramaktan daha ağır değil!

Bizler Rabbimizin rızasına talibimiz!

Rabbinin rızasına talip olanların yapmasını gerekeni ise Allah Resulü s.a.v şöyle beyan ediyor:

“ Ne zaman insanlar cimriliğe boyun eğdiğini görürsen, halkın heva ve hevesinin peşinden sürüklendiğine şahit olursan, dünyalığın dine tercih edildiğini görürsen, her fikir ve görüş sahibinin yalnızca kendi fikrini ve görüşünü beğenip değer verdiği günlere ulaşırsan o zaman sen kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bu zamana ulaştığınızda sizi sabır günleri bekliyor demektir. O günlerde dinin emirlerine uymak avucunuzda kor ateş tutmak gibi zor olacak. O günlerde Müslüman olarak yaşamaya çalışanlara, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap verilecek. Yani elli sahabi sevabı verilecek." [6]

Şu iyi bilinmeli ki, biz kimseyi hidayete ulaştırmaya, hakkın emrini uymaya zorlamıyoruz. Bizler sadece kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz.

İsteyen plajda şezlong üzerinde güneşlenip, karşı cinsle beraber rahat rahat aynı mekânı paylaşabilir!

İsteyen çıplaklığı önemsemeden böyle mekânlarda zaman geçirebilir!

Bizler kimsenin keyfinin kâhyası değiliz lakin yaklaşmakta olanı da haber vermek zorunda olanlarız.

Kızsanız da, hoşlanmasanız da bizler Allah’ın hükmünü, Resulünün sünnetini ortaya koymak zorundayız. Bizler iki ezeli düşman arasında haber getiren haberci gibiyiz.

Bir taraf da Allah’ın rızası ve cennet, bir tarafta şeytan ve ateşi!

Tercihler sizlerin! Hangi tarafı tercih ederseniz ona göre muamele görürsünüz.

Rabbim bizleri rızasına uygun yaşayıp cenneti kazanmayı nasip eylesin!

Rabbim bizleri şeytana uyup da cehenneme gitmekten muhafaza eylesin!

 


[1] Buhârî, Enbiyâ 54, Edeb 78. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 6; İbni Mâce, Zühd 17

[2] Ebû Davud, Libas 37, 4112; Tirmizî, Edeb 29, 2779; Kütüb–i Sitte, 10. cilt, s.233

[3] İbn Mâce, Zühd, 17

[4] Meâric: 29-30

[5] Tahrîm: 6

[6] Ebu Davud’da 4341, İbni Mace’de de 4104.

Dosyalar

PLAJLARI MESKEN TUTAN MÜSLÜMAN
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş