Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

HAYÂ İMANDANDIR

Değerli kardeşlerim:

İnsanoğlu fıtratı gereği içinde utanma duygusu besler. Bunun bir göstergesi olarak en ilkel kabilelerde bile görürüz ki belli yerlerini örterler. İslam ise örtünmeye bir sınır çizer. Bu ölçüler bizim, nefsimiz ve şeytanla olan sınır çizgilerimizdir. Kim bu çizgiyi aşarsa bilsin ki! O kimse mutlaka Rabbinden uzaklaşır.

Allah Resulü s.a.v hayânın İslam içindeki yerini ortaya koyarken şöyle bir ifade kullanır:

الْحَيَا ءُ مِنَ ا ْلإِيمَا نِ

Hayâ imandandır. [1]

Hayâ dediğimiz olgu ise sadece vücudu örtmek değil, insanın her türlü kötü duygularını örtmeyi ifade eder.

Dinimiz İslam ise örtünmeyi tesettür ifadesi ile ortaya koyarken, tesettürün her Müslüman için farz olan bir görev olduğunu kitabı ile ortaya koyar:

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْؕ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır. [2]

Ayet-i celille ye baktığımız zaman toplumun genel kanısının aksine tesettürü Rabbimiz önce erkeğe emrederken, aynı zaman da bunun başlangıç noktası olarak ta gözlerin tesettürünü ortaya koymaktadır.

Bu hususta Allah Resulünün şu ifadesi dikkat çekicidir:

Ey Ali, bir bakışa ikinci bakışı ekleme. Çünkü birincisi senin lehinedir, ikincisi ise senin aleyhinedir. [3]

Bugün bizler bunun ne kadar büyük bir mana ifade ettiğini yaşadığımız gayri ahlaki olaylarla daha net anlıyoruz, ancak toplumumuza bunu anlatamıyoruz.

Rabbimiz erkeklere bu uyarıyı yaptıktan sonra kadınlarımıza da uyarıda bulunarak şöyle buyurmaktadır:

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّؕ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَؕ

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) diş örtülerini üstlerine almalarını söyle, Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. [4]

Rabbimiz bu ifadelerinden sonra tesettürün sınırlarını da şöyle çizmektedir:

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan( El ve yüzler) başka süslerini göstermesinler, Başörtülerini göğüslerinin üzerine salsınlar.

وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّؕ

Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye de ayaklarını yere vurmasınlar. [5]

 

Süslenip sokağa çıkan çarşaflı bile olsa, tesettürün manası olan dikkat çekmeme kaidesini bozduğundan dolayı günah yüklenmiş olur.

Nitekim bu ayet-i kerime nazil olunca mescitteki hanım sahabeler, evlerine gitmeyi beklemeden hemen orada elbiselerinin fazla kısımlarını keserek başlarını ve yakalarını emre uygun şekilde örttüler. [6]

Çünkü gerçek müminin ifadesi “işittik ve itaat ettik” cümlesidir.

Rabbimizin emri açıkken bunu dikkate almayan kimseleri Allah Resulü s.a.v şöyle değerlendiriyor:

Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları da kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar Cennet'e giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen o cennetin kokusunu bile alamazlar. [7]

Peygamberimiz de bizatihi kendiside bunu ailesinde uygulamış ve ashaba örnek olmuştur:

Hz. Aişe'nin ablası Esma’nın ince elbise ile evinde bulunması üzerine Allah Resulü s.a.v şöyle buyurmuştur;

 - Esma Buluğa erdikten sonra kadınların, (yüzüne ve eline işaret ederek) şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz. [8]

Bu ifade kadar, şu olayda Allah Resulünün ailesine bu hususu anlatma konusundaki dikkatini ortaya koyar:

Ümmü Seleme r.a anlatıyor:
Ben Allah Resulünün yanında idim. Yanımda Meymune bint Haris de vardı. O esnada İbn Ümmü Mektum bize doğru geliyordu. (Bu vaka tesettürle emredilmemizden sonra idi) ve yanımıza geldi.

Allah Resulü s.a.v bize:
-Ona karşı örtünün

 Diye emretti.

 Biz:
-Ey Allah'ın Resulü! O, âmâ ve bizi görmeyen, varlığımızı tanımayan bir kimse değil mi? dedik.

Bunun üzerine Allah Resulü s.a.v:
-Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?
 [9]

Bu açık ifadeler rağmen bugün geldiğimiz noktada;

Bizler sınırları aşıp hayâdan uzaklaştık, öyle ki! Müslüman’ım diye kendini ifade eden toplumlarda artık nahoş olayların toplumun gözü önünde aleni bir şekilde işleniyor olması biz Müslümanlar için en büyük handikaplardan biri haline gelmiştir.

Bunun en büyük sebeplerinden biride evlerimizde haremlik selamlığı kaldırmış olmamızdır.

Şunu unutmayalım değerli kardeşlerim!

“Ateşle barut yan yana durmaz”

Öyle bir taklitçi zihniyete kapıldık ki, Peygamber efendimizin sünneti olan evliliklerimizi bile batının kültürüne endeksledik. Bunun sonucu olarak ta evliliklerimiz yürümez hale gelerek, gayri ahlaki birlikteliklerin önünü açmış olduk.

Üç kuruşluk dünya çıkarı için kadınlarımızı, mahremi olmayan erkeklerin yanlarında çalıştırarak, hem onların nefsine, hem de onları çalıştıran erkeklerin nefislerine zulüm ettik.

Ey kendini Müslüman olarak ifade eden değerli kardeşim!

İslam sana veya bana göre yaşanan değil, kitaba ve sünnete göre şekil alan bir dindir.

Ancak üzülerek görüyoruz ki, Tesettür modaya, hayâ zamana yenildi!

Sana sesleniyoruz ey Müslüman!

Ne olur! Gel Rabbinin kitabına uy ve kurtuluşa er!

Rabbim bizlere çizdiği sınırlara göre yaşama azmi ve kararlığı nasip etsin!

Rabbim bizleri her türlü kötü ve çirkin işlerden uzak eylesin!

 


[1] Buhari, iman, 16

[2] Nur 30

[3] Ebu Davud, Nikah, 44

[4] Ahzap 59

[5] Nur 31

[6] Buhârî, Tefsîr, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 31-33/4102

[7] Müslim, cennet, 52

[8] Ebu Davud, libas, 31/4104

[9] Ebû Davud, Libas 37, 4112; Tirmizî, Edeb 29, 2779; Kütüb–i Sitte, 10. cilt, s.233

 

Dosyalar

haya imandandir
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş