SEVMEK FEDAKÂRLIK İSTER
Değerli Müslümanlar:
Allah Teâlâ var ettiği her varlığın içinde sevgi ve merhamet var etmiştir. Bunun bir göstergesi olarak da en vahşi hayvanlar bile yavrularına karşı merhamet gösterir.
Allah Resulü s.a.v Rabbimizin var ettiği bu sevgiyi tarif ederken şöyle buyurmaktadır:
Allah Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini insanlar, cinler, hayvanlar ve böcekler arasına indirmiştir. Onlar bu sebeple birbirlerini sever ve birbirlerine acırlar. Yabani hayvan yavrusuna bu sebeple şefkat gösterir. Allah, o doksan dokuz rahmeti kıyamet günü kullarına merhamet etmek için yanında alıkoymuştur. [1]
İşte biz insanoğlu Rabbimizin var ettiği bu rahmetin bir göstergesi olarak sevgi ve merhamet duygusu taşırız. Bu sevgisinin sonucu eşimizi, ana babamızı, evlatlarımızı, kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı sever ve yaratılan her canlıya merhamet gösteririz.
Bu duygu insan olmanın en doğal göstergesi iken, Müslüman bu sevgilerin üstünde bir sevgiyi taşır. O sevgi ki, bunun tarifi kelimelere sığmayacak kadar büyük bir mana ifade eder.
İşte o sevgi âlemlerin Rabbi olan Allah'a olan sevgimizdir.
Rabbimiz bu sevgiyi tarif ederken şöyle buyurur;
رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ
Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. [2]
Şu bir gerçektir ki, Rabbimizin rızasına giden yol meşakkatli bir yoldur. Bu yolu ancak Allah için fedakârlık gösterenler yürüyebilir.
Peki! O yol nasıl yürünür?
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ
Emir olunduğun gibi dosdoğru ol. [3]
Bu kısacık cümle o kadar büyük bir mana ifade eder ki, takva sahibi her Müslüman bu cümledeki kimse olabilmek adına attığı her adımda Rabbim benim attığım adıma razımıdır sorusunu kendine sorma gereği duyar.
İslam'ı yaşamanın zor olduğu, yanlışın prim yaptığı bir zamanda doğru kalabilmek mümkün müdür sorusunu Müslüman kendisine sorabilir. Ancak unutulmaması gereken bir gerçek var ki, kim ne yaşarsa yaşasın herkes kabı kadar karşılık alır.
Bizler ise Rabbimizin rızasına giden yolun kabını elimize almış kişiler olarak, dünyalıklar ile değil, cennetlik amellerle kaplarımızı doldurma çabası içinde olanlarız.
Bu yolda kâh düşeceğiz, kâh ayakta kalacağız ama asla unutmayacağız ki, Rabbimiz bize kaldıramayacağımız hiç bir yükü yüklemeyeceğin de bilincinde olacağız.
Nitekim Rabbimiz bu gerçeğe her gece yatsı namazından sonra okuduğumuz bakara süresinin son iki ayetinde şöyle işaret etmektedir:
لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَاۜ
Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz. [4]
Dert ne kadar büyük olursa olsun, dert vereni seversen, derdi ne kadar büyük olsa da sonucu güzel olur.
Rabbimiz kendini seven ve bu yolda çileye talip olan kullarına şöyle müjde veriyor:
وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَ
Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır. [5]
Bazen verdiğiniz çabaya rağmen gördüğünüz durum bizi umutsuzluğa düşürdüğü zamanlar olur. Ancak görürüz ki, onun yolundaki azmimizi kaybetmeden, sabırla mücadele ettiğimizde her zorluğun sonunda Allah (c.c) bize öyle bir kapı açar ki, bu nasıl oldu diye şaşıp kalırız.
Çünkü O Allah her şeyin sahibi olan, affı ve merhameti ile yarattıklarını kuşatan, en zor anında yarattıklarının sığınağı olan yüce Rabbimizidir.
En içinden çıkılmaz anlarda Peygamber efendimiz s.a.v gibi el açarsın; " ya Rab bu toplulukta yok olursa sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz" dersin Rabbim üç bin nişanlı atla yardımını gönderir.
Bazen olur Sultan Alparslan gibi iki yüz bin kişilik orduya sevdiğin o yüce Allah için yalın kılıç dalarsın.
Bazen İbrahim a.s gibi bütün putları yıkar, baltayı da sırtına asar ve "işte buradayım Rabbim için bütün putları yıktım" dersin.
Bizler Müslüman'ız ve bizim Rabbimize olan aşkımızın tarifi;
Ferhat’a dağları deldiren aşk gibidir. Onun aşkı için engel tanımaz dağları aşar, yol alırız.
Onun için çiğneriz, çiğneniriz hakkı tutar kaldırırız, gelenin keyfi için hareket etmez Rabbimizin rızasını hedef alırız.
Ve o son an geldiğinde vuslata eren bir sevdalı gibi Rabbimize koşarız.
İşte o zaman Rabbimiz gel kulum senin yerin benim yanımdır der.
İşte o zaman Peygamber efendimizin kardeşim gelmiş dediği ümmeti oluruz.
İşte o zaman çekilen bütün acılar biter ve bize sunulan o güzel mükâfatlar için Rabbimizden bizi tekrar dünyaya göndermesini ve onun yolunda çiğnemeyi ve çiğnenmeyi isteyenlerden oluruz.
Rabbim bizleri sevgisine layık yaşayan kullardan eylesin!
[1] Buhârî, Edeb 19; Müslim, Tevbe 17, 19. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 99; İbni Mâce, Zühd 35
[2] Beyyine 8
[3] Hud 112
[4] Bakara 286
[5] Ankebut 69