ALLAH'I VEKİL ETMEK
Değerli Müslümanlar:
Bizler fıtratımız gereği güvende olma duygusunu üzerimizde taşırız. Korkularımızı yenmek içinse sığınacak bir liman ararız. Öyle ki, çocukluğumuzda gök gürlese soluğu annemizin kucağında alırız. Büyüyüp sorumluluk sahibi olduğumuzda rızık korkusu bizi garanti gözüken işler yapmaya sürükler ve eldekileri kaybetme korkusu ise bizi Allah’ın hoşlanmayacağı şeyleri yapabilecek kadar ileri gitmeye sürükler.
Hâlbuki Müslüman bilir ki, en güvenli liman Rabbine sığınmak ve güvenmektir.
Rabbimiz bu durumu şöyle ifade etmektedir:
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذٖي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهٖؕ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.[1]
Bu güven insana öyle bir manevi güç verir ki, Müslüman olmayanlar bunu anlamakta zorluk çekerlerken, Rabbimiz kitabında bu durumu şöyle örneklendirmektedir:
اَلَّذٖينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اٖيمَاناً وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ
Birtakım insanlar onlara, “İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun” dediler de bu, onların imanlarını arttırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” diye cevap verdiler.[2]
Rabbimiz bu ifadeyi kullanırken bunu örneklendirerek bunun sadece öylesine söylenmiş bir söz olmadığını birçok örnekle ortaya koymaktadır.
Bu örneklere geçmeden önce belirtmek gerekir ki, bu anlatacağımız örnekler geçmişte yaşanan bugün imkânsız olan örnekler değildir. Bilakis Müslümanca tavrın gösterildiği her asırda gerçekleşecek olan bir gerçektir. Yeter ki, kul Rabbine güvenip mücadelesini versin!
Kuran-ı kerimde Ashab-ı kehf diye bilinen yedi uyurdan bahsedilir. Bu gençlerin mücadelesi ve sonuçları bugün çok iyi okunması gereken bir ibret vesikasıdır.
Bu gençler sarayın en gözde makamlarında bulundukları halde gerçek ilahı ararken Allah’ı bulmaları ve onun uğrunda hakkı açıkça ortaya koyarak canlarından geçmeleri, Müslümanların her zaman hatırlaması gereken bir ibrettir.
Bu yedi gencin içinde biri vardır ki, Allah yolunda yaptığı fedakârlık dillere destan olacak cinstendir.
Bu gencin adı Maximilian dır. Kral Dakyanus’un damadı olarak krallığın varisi konumundayken Allah için krallığı elinin tersi ile iterek, krala ve onun bağlı bulunduğu Roma imparatoruna başkaldırabilecek kadar Rabbine güvenen bir yiğit.
Bu mücadele sonunda mağaraya sığınmaları ve Allah’ın onları 309 yıl uyutması Allah’a gönülden güvenenlerin Rableri tarafından nasıl korunduklarına en güzel örnektir.
Allah’ı vekil etmek dendiğinde akla gelecek bir diğer örnek ise Allah Resulünün dedesi Abdülmuttalip ile Kâbe yi yıkmaya gelen Yemen valisi Ebrehe arasında geçen konuşmadır.
Arapların Kâbe ye gösterdikleri hürmet ve orda yaptıkları ticareti kendi ülkesine getirme hırsına kapılan Ebrehenin yaptırdığı tapınağa bir bedevinin pislemesine içerlenerek Kâbe yi yıkmak üzere Mekke yakınlarına geldiğinde askerlerin Mekke ahalisin yağmaladığı malların arasında 200 devesi olan Abdulmüttalip’in Ebrehe ile aralarında geçen konuşma Allah’a nasıl güvenilmesi gerektiğine bir başka güzel örnek olarak önümüzde durmaktadır.
Develerini istemeye gelip te Ebrehenin huzuruna çıktığında develerini istemesine Ebrehe şaşırarak:
-“Ey Mekke nin lideri ben senin Kabe nin yıkılmamasını isteyeceğini beklerken sen develerini istiyorsun” sözüne
-“Ben develerimin sahibiyim. Kâbe nin sahibi Kâbe yi korur” diyerek teslimiyetini ortaya koyması dikkate değer bir tavırdır.
Kul Rabbine bu denli güvenirse gücü yetmediği yerde Rabbim mutlaka o kimseleri Kâbe yi korumak için gönderdiği Ebabiller gibi sebeplerle mutlaka korur. Yeter ki kulları ona güvensin, teslim olsun, üzerine düşen görevleri yerine getirsin!
Nitekim Allah Resulünü Rabbimiz böyle korumamış mıydı?
Hani Medine ye hicret ederken sığındıkları Sevr mağarasının ağzına kadar gelen Müşriklerin eğilseler kendilerini göreceği bir pozisyonda Hz. Ebu Bekir efendimizin endişesine Allah Resulü şöyle cevap vermemiş miydi?
- Korkma ey Ebu Bekir Allah bizimle beraberdir.
İşte bu teslimiyetin karşılığı örümceğin ağı ve güvercinlerin yuvası olarak karşılık bularak müşriklerin gerisi geriye gitmelerine vesile oluyordu.
Bu anlattığımız örneklerin benzerlerini bizim ecdadımızda yaşamıştır. Bu örnekleri de anlatmak gereklidir ki, kafalarda onlar peygamberdi gibi algılar oluşmasın.
Anadolu nun kapılarını Türklere açan Sultan Alparslan’ın Malazgirt savaşı öncesinde yaptığı konuşma ve teslimiyet, anlattığımız teslimiyete bariz bir örnektir:
Alparslan, 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’ne girmeden evvel bembeyaz elbiseler giydi ve ; “Bu benim kefenimdir!” dedi. Yani kendini cihan şöhretine değil, halis bir iman vecdiyle şehitliğe hazırladı. Askerine, harbe girmeden önce şu veciz hitabede bulundu:
“Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım; ya da şehit olarak cennete giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler, takip etsin. Ayrılmayı tercih edenler, gitsinler! Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ben de sizlerden biriyim. Sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini yüce Allah’a adayarak şehit olanlar, cennete; sağ kalanlar gaziliğe kavuşacaktır. Ayrılanları ise, ahrette ateş, dünyada da rezillik beklemektedir.”
Anadolu topraklarının fatihi, Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarına doğru ilerlediği bir sırada keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla Gazi Alparslan‘a şu bilgiyi verdi:
"- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor efendim"
Gazi Alparslan, keşfe giden birliğin başındaki askerin söylediklerini hiç önemsemeyerek, şu karşılığı verir:
"- Bizde onlara yaklaşıyoruz."
İşte bu Allah’a teslim olup güvenmenin ecdadımızda ki örneklerinden biridir.
Bu örnekleri çoğaltabilecek tarihte birçok olaya şahit olunduğu halde Müslümanların zaman zaman düşmanın gücü karşısında korkuya kapılıp onlarla işbirliği içerisine girip dünya malına tamah ettiklerini görmekteyiz. Ancak Rabbimiz çok net bir ifade ile düşmana meyil etmeyi yasaklamış ve bunun sonucunun ne olacağını da Allah Resulü s.a.v ifadesi ile şöyle ortaya koymuştur:
"Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler."
Birisi: "Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah s.a.v :"Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çörçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak." buyurdu.
Yine bir adam: "Vehn nedir ya Rasûlullah?" diye sorunca:
"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir." buyurdu.[3]
Bizim için yegâne güç ve kuvvet sahibi Allah’tır. Kim ona güvenirse Rabbim Çanakkale de seyit onbaşının yazdığı destanı tekrar tekrar yazdırır. Çünkü o mermiyi atan biz değiliz Rabbimizdir.
Ne sebebi ile?
Ona güvenip onu vekil ettiğimiz için. Bunun da en açık ifadesi şu ayet-i celile de ortaya konulmaktadır:
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنٖينَ مِنْهُ بَلَٓاءً حَسَناًؕ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ
Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü; (oku) attığında da sen atmadın, Allah attı; bunu da müminlere kendinden güzel bir lütufta bulunmuş olmak için yaptı. Allah her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.[4]
Bize düşen kul olarak üzerimize düşen vazifeyi hakkı ile yerine getirmektir gerisi Rabbimizin inayeti ile ortaya çıkacak olan bir sonuçtur. Sonuç müsbette olsa menfide olsa Allah indinde bizler kazananlardan oluruz.
Bu ifadeyi söylerken de bizim düşüncemiz olarak ortaya koymuyoruz. Nitekim sohbetimizin başında da ifade ettiğimiz gibi Rabbimiz Ali- İmran 160. Ayetinde bunu açık bir şekilde ifade ediyor:
Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.[5]
Ayetin son kısmı bir manifesto mahiyetindedir. Müminler ancak Allah’a güvensinler. İşte biz iman etmiş kullar için aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken bir öğüttür bu!
Kim ki bu öğüte kulak verirse ne dünya hayatında mahzun olur ne de ahret hayatında. Çünkü bilir ki, veren de Allah’tır alanda Allah!
Rabbim bizlere kendisine kalpten güvenen bir iman, yaşadığı her durumda tam bir teslimiyet ve sabır ihsan eylesin!
[1] Ali İmran 160
[2] Ali İmran 173
[3] Ebu Davud, Melahim, 5
[4] Enfâl 17
[5] Ali- İmran 160