DERDİ VEREN RABBİM DERMANIDA VERİR
Değerli Müslümanlar:
Bizler dünyaya aciz ve savunmasız geliriz ve zamanla güç ve kuvvet toplayarak büyüyüp serpiliriz. Her ne kadar insan kendini kuvvetli ve güçlü görse de, Rabbimizin vereceği bir hastalıkta aynı doğduğunda olduğu gibi güçsüz ve aciz kaldığını görür.
Bu durum bize gösteriyor ki, asıl gücün ve kuvvetin sahibi ancak Allah'tır. Bizler ise Rabbimizin karşısında aciz insanlarız.
İnsanın acizliğini kabul etmesi karşılaşacağı sıkıntılarda sığınacağı kapıyı bilmesine vesile olacağı gibi, sabrı da kuşanmasına sebep olacaktır.
Peki! Musibetler karşısında takınmamız gereken tavır ne olmalıdır?
Düştüğümüz her sıkıntı karşısında önce sabırlı olmayı öğreneceğiz. Bileceğiz ki, Allah’ın kuluna verdiği en ufak sıkıntıyı bile onun günahlarının silinmesine vesile eder.
Sabır derken akla şöyle bir soru gelebilir: Sabrederken hiçbir şey yapmayacak mıyız?
Rabbimiz kuluna verdiği her sıkıntının dermanını da muhakkak vermiştir. İnsanın bunu bulamamış olması onun dermansız olduğunu göstermez.
Nitekim Allah Resulü s.a.v bu hususu hastalıklar üzerinden şöyle ifade ediyor:
Allah ne hastalık indirmişse, onun devasını da indirmiştir, tek bir hastalığın ilacı yoktur oda ihtiyarlıktır. [1]
Bize düşen her sıkıntımızın çaresini aramak ancak, bunu da yaparken helal ve meşru çizgiler dâhilinde yapmaya çaba sarf etmek, kulluk açısından önemlidir.
Her sıkıntımızda Allah’a sığınmak ve devasını aramak gereklidir dedikten sonra bugün tıbben olan hastalıklarımızın tedavisinde uymamız gerekenlerden bahsedeceğiz.
Önce şu soru ile başlayalım! Tedavide her yol mubah mıdır?
Bir örnek olarak ortaya koyacak olursak: Mesela böbrek taşı için bira içebilir miyiz?
Bu örneği vermekten kastımız bunun gibi Rabbimizin haram kıldığı tedavi yollarını kullanmayı normal karşılayanlar olduğu için böyle bir örnek verdik.
Allah Resulü s.a.v bu hususta bizler için kesinlik arz eden bir ifade kullanmaktadır:
Her hastalığa bir ilaç verilmiştir. Öyleyse tedavi olun! Ancak haram şeyle tedavi olmayın. [2]
Şimdi akla şu soru gelebilir zaruretler haramları mubah kılmaz mı?
Bu noktada Rabbimizin zaruret halinde ölmeyecek kadar yemek ve içmek hususunda ki emri bizler için kıstas niteliğindedir.
اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزٖيرِ وَمَٓا اُهِلَّ بِهٖ لِغَيْرِ اللّٰهِۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِؕ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
Allah size yalnızca murdar eti, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilmiş olanı haram kıldı. Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça, sınırı aşmadıkça kendisine günah yoktur. Biliniz ki Allah bağışlayan ve esirgeyendir. [3]
Ayetten de anlaşılacağı üzere zaruret durumunda haddi aşmayacak kadar yani hayatta kalacak kadar Rabbimin normalde haram kıldığı yiyecek ve içeceklerden kişi yiyebilir.
Bu durumda zaruret dediğimiz şey ölme tehlikesi gibi kesin bir durumu gerektirir. Aynı zamanda kullanıldığı zaman hayatta tuttuğu kanıtlanmış olması gereklidir.
Aynı zamanda alternatif bir tedavisin olmaması gerekir. Az önce verdiğimiz bira örneğinde de olduğu üzere böbrek taşı için birçok tedavi yöntemi varken birayı tercih etmek ve de bunun çaresi budur demek Müslüman’ı yarın Allah indinde kurtarmaz.
Şimdi can alıcı soruyu soralım!
Bu durumda birçok İlaçta haram maddeler var ne yapacağız?
Öncelikle kullanılan ilacın helal maddelerle yapılmışı var mı ve tedavisinde ki başarı nedir diye araştırılması gereklidir. Bunun içindir ki, gerek modern tıp gerekse alternatif tıpla helâl yoldan iyileşme imkânları var mı diye bakılması gerekir.
Bu noktada şu da önemlidir: kullanılan haram madde asıl mıdır, yoksa Helal olan bir sıvıya karıştırılmak suretiyle aslı unsurunun kaybetmiş midir diye bakılır.
Buradaki aslı unsuru tekrar etmek gerekir!
Helal olan bir yol kalmadığı takdirde:
-Haram olan alkol, şarap, domuz gibi maddelerle tedavi olabilmek için alternatif hiçbir yol kalmaması gerekir.
-Bu ilaç kullanıldığı takdirde şifa'ya imkân verdiği açıkça kanıtlanmış ve uygulanmış olması gerekir.
-Bu konuda araştırma yapan doktorların İslami hassasiyetlerini olması ve Müslüman olması gerekir.
Şimdi bizi dinleyen kardeşlerimiz neden böyle bir konuya gerek duyduk diye akıllarına takılabilir.
Kardeşlerim İslam Aklı, Malı, Nesli, Dini ve Canı muhafaza altına almıştır ve bu hususlara zarar vermesi ihtimal bütün durumları da haram kılmıştır.
Tedavi olmayıp sadece Allah’a sığınıp bekleyelim mi?
Tabii ki tedavi olacağız ama şunu unutmayacağız! Vücudumuza giren her madde bizi maddi ve manevi olarak etkileyeceğinden dolayı inancımıza, sağlığımıza ve insanlığımıza zarar verecek her husustan kaçınmak zorundayız.
Zaten bundan dolayıdır ki! Rabbimiz içki, domuz eti, meyte ve kanı haram kılınmıştır.
Hatta bazı durumlar vardır ki normalde helal olan yiyecek ve içecekleri bile İslam haram kılar.
Mesela; Şeker hastası olan bir kişinin kendisine yasaklanan yiyecekleri yemesi gibi
Unutulmaması gerekir ki, bu beden bize emanettir ve Rabbimiz emanetleri zayi etmeyin diye bizleri uyarmaktadır.
Her zaman aklımızda tutacağız ki! Bizler bir imtihandayız ve bu imtihanı kazananlar dikkatli hareket edenler olacaktır.
İşte bu noktada Müslüman’ın ne kadar hassas olması gerektiğini Allah Resulü s.a.v şöyle ifade ediyor:
Şurası muhakkak ki Haram ve helaller apaçık bellidir. İnsanların çoğu bunu bilmezler.
Bu durumda kim şüpheli şeylerden kaçınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. Kimde şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi! Onun her an koruluğa düşme durumu vardır. Haberiniz olsun! Her Melik'in bir koruluğu vardır. Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun! Cesetten bir et parça var ki eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur. Eğer o bozulursa cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun! O et parçası kalptir. [4]
Bu uyarıları yapmakta ki bütün amacımız kalbimizi karartacak olan bütün işlerden uzak durmaktır.
Baktığımız zaman ilaçların haramlığı ve helalliği konusunda en belirgin ifadeyi Diyanet İşleri başkanlığımız ortaya koymuştur. İlaçları ve tedavinin şifa vermesin kanıtlanmış, Müslümanlığı bilinen, yaşantısı ile bunu ortaya koyan bir doktor veya doktorlar tarafından onaylanması şarttır.
Ondan sonraki mesuliyet artık bunu ortaya koyan kimselere aittir. Şimdi akla farklı sorular gelebilir! Ancak biz kimseye şu ilacı kullanın veya kullanmayın demiyoruz. Bu doktorların işi!
Biz sadece dinen sınırları çiziyor ve şuna işaret ediyoruz! Unutmayalım inancı etkileyen ana unsurlardan biri de vücuda giren maddelerdir. Bizim görevimiz hem kendimizi, hem neslimizi korumaktır.
Peki! Biz bunları yaptık mı ölmeyeceğiz mi? Ölüm tabi ki hak onu ortadan kaldırabilecek hiçbir ilaç yoktur. Asıl mesele hayat sermayesini değerlendirebilmektir.
Rabbimiz hayat sermayesini iyi değerlendirmeyi bizlere nasip etsin!
Rabbim bizlere kendisinin hoşlanmayacağı hiçbir işi yapmamayı nasip etsin!
Rabbim hastalarımıza şafi ismi hürmetine şifalar versin!
[1] Buhari Tıp 1, Ebu Davud Tıbb 1(3855)
[2] Ebu Davud 11(3874)
[3] Bakara 173
[4] Buhari, İman 39, Büyü, 2