Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

ALLAH’I YEMİNLERİNİZE SET ETMEYİN!

Değerli Kardeşlerim:

Bizler yaşadığımız hayat içerisinde birçok olayla karşı karşıya kalırız. Bu olaylar iş hayatından, aile hayatına, inanç değerlerinden, eğitim hayatına varıncaya kadar birçok alanda gerçekleşen olaylar olabilir ve insan her olayda doğru veya yanlış söylediği sözlerin karşındakiler tarafından kabul görmesini ister. Bu istek sebebi ile kişi çoğu zaman karşındakileri inandırmak adına yemin etmeyi tercih ederken, her yeminin kişi için bir sonuç doğurduğunu unutur!

Hâlbuki Rabbimiz insanların ve özellikle Müslümanların yemin etmelerinde izledikleri yol sebebi ile şöyle bir uyarıda bulunmaktadır:

وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِؕ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ

“Allah’ı, yeminlerinizden dolayı, iyilik etmenize, (fenalıktan) sakınmanıza, insanların arasını bulmaya engel yapmayın! Allah, her şeyi işitir ve bilir.” [1]

Rabbimiz yemin ederek inandırıcılığını arttırmaya çalışıp, elde ettiği saygınlık ve menfaatin karşılığında Rabbi katında nasıl bir karşılık bulacağına da şöyle ifade ediyor:

اِنَّ الَّذٖينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَلٖيلاً اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّٖيهِمْࣕ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

“Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların âhirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” [2]

Rabbimizin bu açık beyanları olmasına rağmen toplumumuzun genelinde bir yalan söyleme hastalığı oluşmuş durumda. Buna tıpta mitonami denmektedir.

Peki! Mitonami ne demektir?

Pek çok toplumda ve inanışta dürüstlük ahlaki açıdan en önemli erdem olarak kabul edilmektedir. Genel kabul edilen görüş yalan söylemenin sadakatsizliği beraberinde getirdiği ve ilişkilere zarar verdiğidir. 

Yalan söylemek bilerek ve isteyerek yanlış ifadede bulunmaktır. Genellikle gerçeği söylemenin yaratacağı sonuçlardan kaçınmak için yalan söylenir. Çocukluktan itibaren yalan söylemenin doğru olmadığı öğretilse de her insan yalan söyleyebilir. Yapılan araştırmalar normal insanların günde en az 1- 2 kez yalan söylediğini göstermektedir. İnsanlar yalan söyleyerek hem kendi çıkarlarını korurlar, hem de diğer insanlarla ilişkilerini devam ettirirler. Yalanı detaylı olarak inceleyen araştırmacı Bryant (2008),  niyet, sonuç, fayda sağlayan kişi, doğruluk ve kabul edilebilirliğine göre gruplara ayırmıştır.

Bryant'ın çalışmasına göre yalan şu başlıklarda tanımlanmaktadır:

Gerçek yalan: Kötü niyetli ve aldatıcıdır. Vahim sonuçlar doğurabilir. Yalan söyleyenin kendisine faydası vardır. İçinde gerçeklik barındırmaz ve kabul edilemez. Yalan söylenilen kişiye zararı olması, karşılıklı ilişkileri ve güveni zedelemesi nedeniyle yalanın olumsuz türü olarak değerlendirilebilir.

Fıkıhta Yemîn-i ğamûs olarak ifade edilen bu ameli yapan kişinin olmamış bir şey için bilerek olmuş diye veya olmuş bir şey için bilerek olmadı diye yemin etmesidir. Bu en büyük günahlardan biridir.

Allah Resulü s.a.v bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Bir bedevî, Allah Resulü s.a.v’ e gelerek:

- Yâ Resûlallah! Büyük günahlar nelerdir? diye sordu. Peygamberimiz:

- "Allah'a şirk koşmaktır" buyurdu.

Sonra hangisidir, dedi?

- "Yemîn-i gamûs" buyurdu. Hadisin ravisi Abdullah İbni Amr der ki:

- Ben, yemîn-i gamûs nedir, diye sordum? Resûl-i Ekrem:

"Bir Müslümanın malından bir parça almak için yalan yere yapılan yemindir" buyurdular.”[3]

Böyle bir yemin Hanefîlere göre keffâretle telafi edilemez. Bu şekilde yemin eden kişinin, bilerek ve Allah’ın adını anarak yalan yere yemin ettiği için, pişman olarak, bir daha böyle bir hataya düşmemek üzere Allah’tan af dilemesi gerekir. Yalan yere yaptığı yemin sebebiyle başkasının hakkının zayi olmasına sebep olan kimse, bu zararı tazmin edip zarar verdiği kimselerden helallik istemelidir.

Eğer ki kişi yalan yere yemin edip ele geçirdiği menfaatin karşılığını geri ödemez ve helallik almazsa o zaman ne ile karşı karşıya kalacağını Allah Resulü s.a.v şöyle beyan ediyor:

 “من اقْتَطَعَ حَقَّ امرئٍ مسلم بيمينه فقد أَوْجَبَ اللهُ له النارَ، وحَرَّمَ عليه الجنةَ

  “وإنْ قَضِيبًا من أَرَاكٍ”  فقال:  فقال رجل: وإن كان شيئا يسيرا يا رسول الله؟

“Yalan yere yemin ederek Müslüman bir kişinin malını ele geçiren kimse, Allah’a kavuştuğunda O’nu (kendisine) öfkelenmiş hâlde bulur.” [4]

Bu durum öylesine önemlidir ki, en basit gördüğümüz menfaat bile bu hakkın içine girer. Nitekim Allah Resulü s.a.v ‘ in şu ifadesi de bunu açıkça beyan etmektedir:

“Yalan yere yemin ederek bir Müslüman’ın hakkını gasp eden kimseye Allah Cehennemi vacip, Cenneti de haram kılar." Bunun üzerine bir kişi:

Eğer o hak önemsiz bir şey ise yine böyle midir, yâ Resûlallah? diye sordu. Peygamberimiz:

"Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile böyledir" buyurdu.” [5]

Asırlar boyunca Allah Resulü s.a.v’ in bu beyanı sebebi ile Müslümanlar bu hususa o kadar dikkat etmişler ki, çocuklarının sokakta bulup getirdikleri bir parça demir telini bile evlerine sokmayıp, evlatlarına bu işin kötülüğünü ortaya koyarak onlara uyarıda bulunmuşlardır.

Şimdi ise maalesef evlatlarına menfaat elde etmek için her şeyi yapmalarını söyleyen ebeveynler ile karşı karşıyayız! Ancak Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanını unutuyoruz:

إيَّاكُمْ وكَثْرَةَ الحَلِفِ في البيع، فإنه يُنَفِّقُ ثم يَمْحَقُ

“Alış verişte çok yemin etmekten sakının. Çünkü bu yemin, malı sattırır, ama (kazancın) bereketini giderir” [6]

Bryant'ın yalan ile ilgili değerlendirmelerinden biride Beyaz yalan diye ifade ettiği yalan çeşididir:

Hilesiz ve iyi niyetle söylenir. Başkasını üzüntüden, sıkıntıdan veya olumsuzluktan kurtarma amacıyla söylenen genel olarak başkasının yararını göz önünde bulunduran, doğru olmayan ifadelerdir. Sonuç zararsızdır. Karşı tarafı koruyucu özelliği vardır. Biraz yalan biraz gerçektir (kıvırma). Kabul edilebilir niteliktedir.

Nitekim Allah Resulü iyi niyetle güzel işlere veya Müslüman’ın yararına olacak hususlarda bu tür yalanlara müsaade ettiğini şu beyanda görüyoruz:

“Ümmü Külsûm dedi ki, Peygamber s.a.v’ in halkın söyleyip durduğu yalanlardan sadece üçüne izin verdiğini işittim. Bunlar da:

1- Savaşta (düşmanı aldatmak için),

2- İki kişinin arasını bulmak maksadıyla,

3- Kocanın karısına, karının da kocasına (aile düzenini korumak düşüncesiyle) söylediği yalandır.”[7]

Fıkıhta Yemîn-i lağv diye ifade edilen bir durumda yalan yere yemin eden kişi, bu işi doğru olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapmışsa veya kişinin birini görmediği hâlde gördüğünü zannederek “Vallahi gördüm.” veya yemin kastı olmaksızın yemin sözlerini söylemesi, yemîn-i lağv olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde yapılan yeminden dolayı keffâret gerekmez. Kuran-ı Kerim’de, kasıtsız olarak ağızdan çıkıveren yeminlerden dolayı kişinin sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir (Bakara, 2/225; Mâide, 5/89). Bununla birlikte, ağız alışkanlığıyla konuşurken sıkça yemin edenlerin, bu alışkanlıklarından vazgeçmek için çalışmaları gerekir.

Bryant'ın yalan ile ilgili değerlendirmelerinden bir diğeri ise Gri yalan diye ifade ettiği ve kişinin niyetinin belirsiz olması yani, iyi veya kötü niyetle söylenebilen bir yalan çeşididir. Sonucu belirsizdir yani farklı sonuçlar doğurabilir. Yalandan elde edilen fayda belirsizdir. Doğruluk düzeyi belirsizdir. Sonuç yoruma bağlıdır. Bazen iyiye bazen kötüye yorumlanabilir. 

Buda bir bakıma münafıklık alametini taşımak manasına geleceği için kişinin bundan korunması imanı açısından hayati öneme sahiptir.

Bryant'ın yalan ile ilgili son değerlendirmesi ise mitomani diye ifade ettiği yalan söyleme hastalığıdır ki, Bryant bunu şöyle tanımlıyor:

Patolojik yalan, yalan söyleme alışkanlığıdır. Psikiyatride mitomani olarak tanımlanır. Hastalığa sahip kişilere mitoman denir. Mitomani yunanca muthos (efsane) ve latince mania (delilik) kelimelerinin birleştirilmesinden meydana gelmiştir.  Mitomani hastaları yeteri kadar araştırılmamış ve anlaşılmamıştır. Çünkü bu kimseler yalana o kadar alışmışlardır ki, söyledikleri yalanlara kendilerini inandırmış ve inandıkları bu yalanlar üzerine hayat kuracak bir delilik haline geçmiş kimselerdir.

İşte bu seviyede bir yalan hastalığına kapılıp bunu kanıtlamak adına yemin edenlerle ilgili fıkıhta Yemîn-i mün’akide diye bir kaide söz konusudur. Bu yemine kapılan kimselerin mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yaptıkları yemini ifade eder. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım diye yemin etmesi böyledir. Bu yeminin Allah’ın isimlerinden biriyle veya O’nun sıfatlarıyla ya da örfte yemin anlamına gelen sözlerle yapılmış olması gerekir(İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 478, 481-486). Bu yemini eden kişinin, dinin yasakladığı bir şeyi yapmaya veya emrettiği bir şeyi terk etmeye yönelik olmadıkça ettiği yeminin gereğini yapması gerekir. Yeminini bozarsa keffâret öder (Merğînânî, el-Hidâye, IV, 13).

Böyle bir yemin yapan kimse eğer ki yarın mahşer yerinde mahcup olmak istemiyorsa şu kefareti yerine getirmesi gereklidir:

Her ne şekilde olursa olsun mün’akide olan yemini bozan kimselerin yemin keffâreti ödemeleri gerekir. Yemin keffâreti sırasıyla; on fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vermek veya on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmektir. Buna gücü yetmeyenlerin ise, ara vermeden üç gün oruç tutmaları gerekir. Bu keffâret ve sıralama Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir (Mâide, 5/89)

Tabi ki, hayat içersinde yemin etmemiz gereken durumlar olabilir, böyle durumlarda ise yemin edilecek ve sığınılacak yerin Allah c.c olması gerektiğine Allah Resulü s.a.v şöyle işaret ediyor:

فَمَن كان حَالِفا فَلْيَحْلِف بِالله أو لِيَصْمُت

“Yemin eden kimse ya Allah adına yemin etsin ya da sussun!” [8]

İfade ettiğimiz bu kaideler çerçevesinde hayatımızdaki olaylar karşısında yemin etmekten kaçınmak imanımızın daha kuvvetli olmasına ve ahrette mükâfata erişmemiz için ne kadar önemli olduğuna açık deliller mahiyetindedir.

Değerli kardeşlerim! Bizler Müslümanız ve her birimiz Emin olan peygamberin ümmeti olma iddiasındayız. Öyle ise yemine ihtiyaç duymayacak dürüst bir hayat sürmek, sözümüze güvenilir bir yaşam ortaya koymak bizlerin boynunun borcudur.

Rabbim birleri yalan söylemekten ve yalan yere yemin etmekten muhafaza eylesin!

Rabbim bizleri istikamet üzerine hayat süren kullardan eylesin!

 


[1] Bakara 224

[2] Âl-i İmrân sûresi, 77

[3] Buhârî, Eymân 16, Diyât 2, İstitâbetü'l-mürteddîn 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre(4) 6; Nesâî, Tahrîm 3, Kasâme 48

[4] Buhârî, Tevhîd, 24

[5] Müslim, Îmân 218. Ayrıca bk. Nesâî, Âdâbü'l-kudât 30; İbni Mâce, Ahkâm 9

[6] Ebû Dâvûd, Büyû’, 6; Nesâî, Büyû’, 3

[7] Buhârî, Sulh 2; Müslim, Birr 101. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 50; Tirmizî, Birr 26.

[8] Buhârî, Şehâdât, 26

Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş