1. DERS- PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞUMU ÖNCESİ ARAPYARIMADASININ DURUMU
İnsanlığın en karanlık anlarında onları var eden Rabbimiz karanlıkları aydınlığa çıkaracak rehberler göndermiştir. Allah’ın elçileri olan bu rehberlerin mertebesi en yüksek ve sonuncusu olan Allah Resulü Muhammed Mustafa s.a.v’ dir.
Rabbimiz Resulüne bize beyan ederken:
وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ
Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.[1] İfadesini kullanmıştır.
Zulmün ayyuka çıktığı bir dönemde dünyaya teşrif eden Peygamberimizin hayatını geçmeden önce Arap yarımadasının durumunu bir bakmamız nübüvvetten sonraki değişimi nasıl olduğunu anlamak açısından önemlidir.
Arap yarım adası ve çevresinde ki toplulukların durumu:
Bizans İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu, Habeşistan krallığı gibi devletlerin arasında kabile hayatı yaşayan, devlet yapısı olmayan bir Arap yarımadası mevcuttu.
Arapların bir kısmı yerleşik hayatta yaşarken (Mekke ve Yesrib gibi ), bir kısmı da çölde yaşamaktaydı ve bedevi diye adlandırılmaktaydı.
Rızıklarını temin yolları:
Ziraat imkânı çok az olduğundan daha çok ticaret ve hayvancılık yaygındı.
Ziraat imkânı olan çok az bölgeden biri Taif’ti, hayvancılık ise bedevilerde söz konusu iken, genel olarak ticaret başlıca geçim kaynakları idi.
Dini hayat:
- Haniflik
- Yahudilik
- Hıristiyanlık
- Putperestlik
- Yıldızlara tapınma
- Mecusilik
Arap yarımadasında en yaygın olan inanç putprestlikti.
Bu inancın başlıca dört büyük putu vardı:
Menat, lat, uzza, hubel
Bunun dışında Kâbe’de 360 tane put vardı.
Sosyal hayat:
- Aile bağları normal evlilikte kurulduğu gibi,
Birçok erkek ile fuhuş yapan kadının doğan çocuğunu birine ait olduğunu söylemesi ile oluşan
Kadınların değiştirilmesi ile,
Çocuğu olmayan Kocanın karısını başka erkeğe teslim etmesi,
Kocası ölen kadının üvey evladı tarafından alınması gibi birçok iğrençliğin yaşandığı bir toplum.
- Doğan kız çocuklarının ayıp kabul edilip canlı canlı gömülmesi.
- Katı bir kabilecilik anlayışı.
- Şarap, kumar ve fal okları gibi toplumun yapısını bozan alışkanlıklar.
- Haram aylar haricindeki zamanlarda yağma ve soygunlar gerçekleştirerek kazanç elde eden kabileler.
- Arttırılmış faiz ile zayıf kimselerin ezilmesi.
- Güçlülerin güçsüzleri ezdiği sosyal bir yapı.
- Bu kötü yanlarını yanında okuma ve yazma düşük olsa da belagat ve güzel söz sanatı çok yüksekti,
- Şiir ve şair’e önem verilir ve bir savaşçı kadar değer görürdü.
İşte böyle buhranlı bir zamanında gelecek güzel nebi’yi gelmeden önce duasıyla metheden bir dedesi vardı:
رَبَّنَا وَابْعَثْ فٖيهِمْ رَسُولاً مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّٖيهِمْؕ
Ey Rabbimiz onlara içlerinden senin ayetlerini okuyacak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder.[2]
Nitekim Allah Resulü dedesi Hz. İbrahim’in duası için şöyle buyurmaktadır:
Ben atam İbrahim'in duası, kardeşim İsa'nın müjdesi ve annem Amine'nin rüyasıyım”Böyle bir peygamberin nesebi temiz olmalıydı.
Peygamber efendimizin soyu:
1. Hazret-i Muhammed s.a.v
2. Abdullâh,
3. Abdülmuttalib, (Şeybetü’l-Hamd diye de çağrılırdı.)
4. Hâşim,
5. Abd-i Menâf, (Asıl ismi Muğîre’dir.)
6. Kusay, (Zeyd diye de isimlendirilir.)
7. Hakîm, (Kilâb)
8. Mürre,
9. Ka’b,
10. Lüeyy,
11. Gâlib,
12. Fihr, (Kureyş)
13. Mâlik,
14. Nadr,
15. Kinâne,
16. Huzeyme,
17. Müdrike,
18. İlyâs,
19. Mudar,
20. Nizâr,
21. Ma’ad,
22. Adnân.
Allâh Rasûlü’nün temiz silsilesi, Adnân’a kadar sayılmaktadır. Adnân da İsmâîl Aleyhisselâm’ın sülâlesindendir. Ancak bu ikisi arasındaki zaman farkı bilinmemektedir.
Peygamberimizin annesi Amine annemiz soyu: Babası Vehb b. Abdümenâf Kureyş kabilesinin Benî Zühre koluna, annesi Berre bint Abdüluzzâ da aynı kabilenin Benî Abdüddâr koluna mensuptur.
Abdullah ile Amine annemizin evliliği genç yaşta gerçekleşmiştir.
Babası evlendikten sonra Şam'a ticaret için gitmiş dönüşte Medine'de rahatsızlanarak vefat etmiştir ve vefat ettiğinde Allah Resulü'nün doğumuna 2 ay zaman vardı.
Allah Resulünün anne ve babası din olarak Hanif dine mensupturlar.
Peygamberimizin doğmadan önceki en önemli olay Fil vakasıdır.
Yemen vâlisi Ebrehe, Roma imparatorunun da yardımıyla San’a’da yaptırdığı kiliseye arzu ettiği ölçüde rağbet edilmediğini görünce, son derece sinirlendi. Ardından Arapların eskiden beri kudsiyetini kabûl edip ziyâret edegeldikleri Kâbe’yi yıkmaya karar verdi. İçinde, günümüzün tankları mesâbesinde olan fillerin de bulunduğu büyük bir ordu hazırlayarak Mekke’ye yürüdü. Böylelikle, -gûyâ- insanların yönlerini, kendi yaptırdığı kiliseye çevirecekti.
Ebrehe’nin gözü o kadar dönmüştü ki, gasbedilen develerini geri istemeye gelen Abdülmuttalib’e şaşarak:
“–Ben Kâbe’yi yıkmaya geldim. Sen ise develerini düşünüyorsun!” demiş ve Abdülmuttalib’in Kâbe için:
“–Onun sâhibi var! O, onu korur!” ifâdelerine mukâbil kibirle:
“–Bana karşı onu koruyacak yoktur!” hezeyânında bulunmuştu. Mekke’ye yaklaşan ordusuna Kâbe’ye hücum emri verdi. Fakat Mina ile Müzdelife arasındaki Vâdi-i Muhassirʼe gelince filler yürümez oldu. Gökyüzü ebâbîl kuşlarıyla doldu. Onlar, ayaklarında getirdikleri pişkin tuğladan yapılmış taşları Ebrehe ordusunun üzerine dolu taneleri gibi boşaltmaya başladılar. Bu taşlar, kime isâbet ediyorsa, onu helâk ediyordu. Mekke’nin önü bir anda insan ve fil mezarlığına döndü. Sıkletsiz küçücük kuşlar, tonlar ağırlığındaki filleri ezip yere serdiler. Bu dehşet dolu ilâhî mûcizenin tahakkuk ettiği yıla “Fil Senesi” denildi.
Bu olay Allah Resulünün doğumuna 52 gün kala gerçekleştiği rivayet edilmektedir.
Allah Resulünün dünyaya gelmeden önce Âmine annemizin gördüğü rüya aslında bir müjdeydi. Âmine annemiz rüyasında;
Şüphesiz ben Bu ümmetin efendisi olacak önemli bir çocuğa hamilesin çocuk doğduğunda Muhammed adını ver onu kem gözlerden kıskaç bakışlardan koruması için Allah'a sığın!
Peygamberimiz miladi 20 Nisan 571 pazartesi günü rebiyülevvel ayının 12’sinde Pazartesi günü dünyaya gelmiştir.
Doğum ve öncesinde Âmine annemiz hiçbir sıkıntılı durum yaşamamış ve olağanüstü hallerle karşı karşıya kalmıştır.
Kaynaklarda doğum sırasında harikulade olaylar sıralanmakla beraber, bir peygamberin dünyaya gelmesi zaten başlı başına harikulade bir olaydır.
[1] Enbiya 107
[2] Bakara 129