ZAMANE HOCALARININ DİN ALGISI
Değerli kardeşlerim:
Rabbimiz biz insanoğlunu var edip kulluk görevi ile mükellef kılmış, bu mükellefiyetin nasıl yerine getirileceğini ortaya koymak adına da kitaplar indirmiştir. Bu nokta da kullarının gelen emirleri daha iyi anlaması içinde yine bizim içimizden bizim gibi kullarını elçilik görevi ile görevlendirmiştir.
Bu ifademizin bir göstergesi olarak da Rabbimizin şu beyanına kulak vermek yerinde bir tespit olacaktır:
وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ
“Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının!” [1]
Bu beyanda bize gösteriyor ki, peygamberlerin Allah’ın indirdiği şeriati bize ulaştırmanın dışında, örnek olmak gibi bir görevi olduğudur.
Peki! Allah Resulü s.a.v ile peygamberlik son buldu. Haliyle yeni peygamber gelmeyeceğine göre bizler içimizden kimleri canlı örnek olarak alacağız sorusu akla gelebilir!
Bu soruya Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanı ile cevap verelim:
“Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar, ancak ilim miras bıraktılar. Şu halde o ilmi alan büyük bir pay almış demektir.” [2]
Allah Resulü s.a.v’ in bu ifadesine karşılık bugün toplum içinde bulunan bazı âlim kisvesi altında söylemlerde bulunanların toplumu yanlışa kanalize ettiklerini gören bazı Müslümanların haklı tepkileri karşısında doğru ile yanlış âlimi neye göre tespit edeceğiz sorusu akıllara gelmektedir!
Bu noktada Rabbimizin kitabı ve Resulünün sünneti bizler için belirleyici unsurdur.
Rabbimizin kötü niyetli din tüccarlarını bizlere haber vermek adına kitabında bir çok beyanı mevcut olup bunlardan biride şu ayettir:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ يُجَادِلُونَ فٖٓي اٰيَاتِ اللّٰهِؕ اَنّٰى يُصْرَفُونَۚ
“Görmez misin, Allah’ın âyetlerini tartışmaya kalkışanları; gerçeklerden nasıl da uzaklaştırılıyorlar!” [3]
Bu kimselerin ahir zamanın aldatıcı âlimleri olduğunu Allah Resulü s.a.v şöyle beyan ediyor:
“Allah-u Teâlâ ilmi size ihsan buyurduktan sonra (hafızanızdan) zorla çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da insanlar birtakım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar.” [4]
Bugün bu kimselerin peşinden milyonların gidiyor olmaları kendilerini âlim zannetmelerine sebep olsa da işin aslının öyle olmadığını yüce Rabbimiz şöyle beyan ediyor:
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَمٖيعاً فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ عَلٰى شَيْءٍؕ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ
“Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.” [5]
Bugün bu kimselerin kendi söylediklerini din olarak lanse etmeleri ve insanları aldatmaları onların Allah Resulü s.a.v’ in bize haber verdiği şu zümrelerden oldukları gerçeğini değiştirmemektedir:
“Doğu tarafından bir takım insanlar zuhur edecek, onlar Kur’an-ı Kerim’i okuyacaklar, fakat Kur’an-ı Kerim onların gırtlaklarından aşağı geçmeyecek. Onlar, okun av hayvanını delip çıktığı gibi dinden çıkacaklar; ok bir daha kirişine dönmediği gibi, onlar da artık bir daha dine dönemeyeceklerdir.” [6]
Bugünlerde bu kimselerin çokluğundan dem vuran bazı Müslümanların kendilerinin de aynı durumda olduklarını görememektedirler. Zira kendilerini dinin sahibi zannederek söylediklerinin yanlışlığı yüzlerine vurulduğunda agresifleşmekte ve hakarete varan ifadelerle karşıdakileri aşağılamaktadırlar.
Bu onların gerçeği saptırmaktan kaynaklı bir savunma içgüdüsüdür. Zira bu kimselere yanlış yaptıklarını ortaya koymak adına Allah’ın ayetlerini veya Resulünün sözlerini de getirseniz yine onları itiraz eder bulacaksınızdır.
Rabbimiz bu kimseler hakkında şöyle beyanda bulunmaktadır:
سَاَصْرِفُ عَنْ اٰيَاتِيَ الَّذٖينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّؕ وَاِنْ يَرَوْا كُلَّ اٰيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَاۚ وَاِنْ يَرَوْا سَبٖيلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبٖيلاًۚ وَاِنْ يَرَوْا سَبٖيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبٖيلاًؕ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِلٖينَ
“Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden mahrum edeceğim. Onlar, bütün mûcizeleri görseler de iman etmezler; doğruluk yolunu görseler onu izlemezler. Fakat eğrilik yolunu görürlerse hemen ona saparlar.” Bu durum, onların âyetlerimizi yalan saymalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir.” [7]
Hâlbuki bu âlim kisvesine bürünmüş din tüccarları Rabbinin emirlerini ve Resulünün sünnetini çok iyi bildikleri halde menfaatlerini korumak adına Rabbimizin kitabında haber verdiği kimselerden olmak için yarış ederler:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ اُو۫تُوا نَصٖيباً مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُرٖيدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّبٖيلَؕ
“Kendilerine kitaptan nasip verilenleri görmüyor musun? Sapkınlığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar.” [8]
Bugün peşlerinden giden milyonlarca insanı aldatmak adına ağızlarını eğip bükerek yaptıkları ilizyonun dünya hayatındaki bazı çıkarları elde etmek adına başarılı olabilir ancak ahret yurdundaki durumlarını değiştirmez.
Yarın hepimiz göreceğiz ki, bu sahtekârlar cehenneme odun olacaklar. Nitekim bunun en bariz kanıtını da Allah Resulü s.a.v ortaya koymaktadır:
“Kıyamet günü bir kişi getirilip cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o haliyle değirmen döndüren merkep gibi döner. Cehennem halkı onun yanına toplanır da 'Ey filân! Bu ne hal? Sen bize iyiliği emredip, kötülükten alıkoymaya çalışmaz mıydın?' derler. O da 'İyiliği emrederdim de kendim yapmazdım, kötülükten vazgeçirmeye çalışırdım da onu kendim yapardım.' cevabını verir.” [9]
Bakmayın bunların çok biliyoruz hallerine! Karşılarına gerçeklerle çıkıldığında ellerinin ve ayaklarının nasıl karıştığını görürsünüz!
Bu hal ile dumura uğrayan bu din tüccarları yeri geldiğinde ayetlerin ve hadislerin altını oymaktan çekinmediklere şahit olursunuz! Öyle ki, kendilerinin dışındakilerin ayet ve hadisten anlamayacağını ve onların verdiklerini almak zorunda olduğumuzu ifade etmeye kalkarlar.
Ancak bunun onlara faydasının olmayacağını yüce Rabbimiz şöyle beyan ediyor:
اَلَّذٖينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِهٖ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ
“Kitabın ve elçilerimize gönderdiklerimizin asılsız olduğunu savunanlar, evet onlar ileride gerçeği anlayacaklar!”
اِذِ الْاَغْلَالُ فٖٓي اَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُؕ يُسْحَبُونَۙ فِي الْحَمٖيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَۚ
“O zaman boyunlarında halkalar ve zincirlerle şiddetli ateşe sürüklenirler; ardından da ateşte yakılırlar.”
ثُمَّ قٖيلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ مِنْ دُونِ اللّٰهِؕ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُوا مِنْ قَبْلُ شَيْـٔاًؕ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ الْكَافِرٖينَ
“Sonra onlara, “Vaktiyle Allah’ın dışında ilâhî nitelikler yüklediğiniz şeyler şimdi nerede?” denir. “Bizi bırakıp kayboldular. Meğer vaktiyle gerçek bir varlığa tapmıyormuşuz” derler. İşte Allah inkârcıları böyle şaşkın ve çaresiz bırakır.”
ذٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَۚ
“Bu duruma düşmenizin sebebi, dünyadayken haksız olarak böbürlenmeniz ve şımarmanızdır.”
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرٖينَ
“İçinde ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin içeri!” Büyüklük taslayanların kalacakları yer ne kötü!” [10]
Rabbimizin bu açık beyanlarından sonra biz Müslümanlara düşen görev dinini yaşayacak ilmi ana kaynağımız olan Kuran-ı kerim ve sünnetin ışında almak ve olaylara Müslüman’ın feraseti ile bakmaktır.
Rabbim Müslüman’ın feraseti ile bakarak din tüccarlarına aldanmamayı bize ve neslimize nasip eylesin!
Rabbim doğru bilgi ve salih ameller elde edeceğimiz âlimler nasip eylesin!
Rabbim bizleri aldatan olmaktan ve de aldatılmaktan muhafaza eylesin!
[1] Haşr 7
[2] Buhari, İlm, 10; Ebû Davut, İlm, 1; Tirmizi, İlm, 19; İbn Mace, Mukaddime, 17
[3] Mü’min 69
[4] Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162
[5] Mücadele 18
[6] Buhari, Tevhid 57
[7] A'raf 146
[8] Nisa 44
[9] Buhârî, Tecrîd-i sarîh: 1351
[10] Mü'min 70 - 76