YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS!
Değerli Müslümanlar:
İnsan bir tarafı ile yaratılmışların en üstünü iken, bir tarafı ile da hayvandan daha aşağı varlık haline gelebilir. İşte bizler hayat denen bu geçici sermayenin içinde iki tercihten biri ile karakteri ortaya çıkan adına insan denen bir canlıyız.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran ise düşünebilmesi ve düşündüğünü ifade edebilmesidir. Düşünce ve ifade doğru ve iyiye vesile olursa yaratılmışların en üstünü haline gelen insan, düşünce ve söylemde kötü ve çirkin olana vesile olursa yaratılmışların en aşağısı haline gelir.
Allah Resulü s.a.v bu hususa dikkat çekerek şöyle buyurmaktadır:
"Ademoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları, dile selam edip: Bizim hakkımızda Allah'tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!' derler." [1]
Bizler Müslümanlar olarak Rabbimizin rızasını kazanmak adına dilimize sahip çıkmak zorundayız. Zira dilimiz bizim amellerimizin dışa yansıması ve aynasıdır.
Bu noktada bizlerin uyması gereken kural Allah Resulü s.a.v tarafından şöyle beyan ediliyor:
"Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun." [2]
Ancak yaşadığımız çağın Müslümanları ne yazık ki, ne hayırlı konuşabiliyor, ne de susmayı becerebiliyor. Nefsimize öylesine köle olmuşuz ki, kendi çıkarlarımızı inancımızın önüne geçirmiş, dini de kendimize araç haline getirmişiz. Hâlbuki Allah Resulünün bizler için asıl korkulması gerekenin ne olduğunu beyan ettiği şu sözleri dikkate şayandır:
Süfyan İbnu Abdillah r.a anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü dedim, uyacağım bir amel tavsiye et bana!" Şu cevabı verdi:
"Rabbim Allah'tır de sonra doğru ol!"
"Ey Allah'ın Resulü dedim tekrar, benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup sonra: "İşte şu!" buyurdu." [3]
Maalesef gelinen noktada insanların durumu freni patlamış kamyon gibi, nerede duracağı veya hangi duvara toslayacağı belli değil. Belki bizler farkında değiliz ama insan söylediği her sözün Allah indinde bir karşılığı var. Allah Resulü s.a.v bunu şöyle beyan ediyor:
"Kul (bazan), Allah'ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermeksizin sarfeder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul (bazan) Allah'ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık aşağıya atar." [4]
Peki! Umarsızca konuşan ey kardeşim nasıl bir sona yaklaştığını farkında mısın?
Maalesef yaşadığımız ve gördüğümüz Müslümanlar olarak ağzımızdan çıkanının ne sonuç doğuracağını farkında olmadığımızdır!
Hz. Ali efendimize ithaf edilen şu cümle tamda bizim anlamamız gerekeni doğru kalıpta bize izah ediyor:
"Söz ağızda iken senin esirindir; ağızdan çıkınca sen onun esirisin."
Bu noktada Müslüman Allah Resulü s.a.v’ in sözüne kulak vermeli ve kendine çeki düzen vermek için çaba sarf etmelidir. Peki! Allah Resulü s.a.v’ in beyanı nedir?
"Ademoğlunun, iyiliği emir edip kötülükten men etmek veya Allah Teala hazretlerini zikir etmek dışındaki bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir." [5]
Şimdi soralım kendimize dostlarım biz ne yapıyoruz?
- Ölmüş kardeşimizin etini yemek gibi olan gıybeti terk etmiyor, yapmamamız söylendiğinde de ne olacak diyoruz!
- İftira atmayı fırından ekmek alıp karnımız doyurduğumuz bir ihtiyaç gibi görüyoruz.
- Siyasi görüşümüze, cemaatimize veya bağlı bulunduğumuz derneğe İslam’dan daha fazla anlam yükleyip İslam’ı çıkarlarımıza meze yapıyoruz.
- Hainliğin her çeşidine imza attığımız halde hain avına çıkıyoruz.
- Elimizdeki Müslüman kanları kurumadan başkalarını Müslümanları satmakla suçluyoruz.
- Yalan söylemeyi besmele çekmekle aynı manaya geldiğini zannediyoruz.
Bu ve benzeri insan onuruna yakışmayan halleri yaparken de kimsenin yaptığımızı anlamadığını, yapılanların kaydının tutulmadığını zannediyoruz. Oysa Rabbimiz bize seslenerek şöyle uyarıda bulunuyor:
وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖٓي اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُؕ
"...Siz içinizde olanı açıklasanız da saklasanız da, Allah onu bilir ve onunla sizi hesaba çeker..." [6]
Onun için Müslüman bilecek ki, her söylediği sözü, her yaptığı ameli gören ve bunu kayıt altına aldıran bir güç var. İşte o güç âlemlerin Rabbi olan yüce Allah’tır.
Bizler gerçekten Müslümanlarsak televizyon ekranlarındaki boş tartışmalardan, kahve köşelerindeki kavgalardan, cami altında yapılan dedikodulardan, siyasi tartışmalardan, Müslümanları kamplaştıran oyunlardan uzak duracağız. Çünkü bu Allah’ın emri Resulü Muhammed Mustafa s.a.v’ in sünnetidir. Ne buyuruyor Allah Resulü s.a.v:
"Kişinin malayani şeyleri terki İslam'ın güzelliğinden ileri gelir." [7]
Unutmamak gerekiyor ki, amelleri belirleyen niyetlerin samimiyetidir. Eğer niyetler dünyanın çıkarlarını elde etmek için çalışma yapıp kapalı kapılar ardında planlar kurmaksa Rabbimiz bunun insana fayda vermeyeceğini şöyle beyan ediyor ve ekliyor:
لَا خَيْرَ فٖي كَثٖيرٍ مِنْ نَجْوٰيهُمْ اِلَّا مَنْ اَمَرَ بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ اَوْ اِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِؕ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْتٖيهِ اَجْراً عَظٖيماً
“Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka verilmesini yahut bir iyilik yapılmasını ya da insanların arasının düzeltilmesini isteyenler müstesnadır. Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa biz ona ileride büyük bir karşılık vereceğiz.” [8]
Bizler Müslümanlarız ve Müslüman olmakla şereflenen kimseleriz. Eğer gerçekten bu şerefi üzerimizde taşıma niyetindeysek Rabbimizin ifade ettiği kardeşler olun hükmüne boyun eğmek zorundayız. Koltuklar devrilir, saltanatlar biter, servetler yok olur ancak insanı eşref-i mahlûk yapan kulluk baki kalır.
Bize ağırlık yapan dünyalık yüklerimizden kurtulma zamanımız gelmedi mi?
İki kapılı bir handan geçmek zorunda olan bir yolcunun handa gördüklerine tamah etmesi ne kadar aptalca ise bizlerinde dünyanın menfaatlerine aldanıp da kardeşlerimize husumet besleyip, düşmanlık yapmamızda bir o kadar aptalcadır!
Allah Resulü s.a.v tartışmaları düşmanlığa dönüştürenlere şöyle sesleniyor:
"Sana günah olarak, husumeti devam ettirmen yeterlidir (çünkü bu, gıybete kapı açar)." [9]
Zaman her şeyin ilacıdır denir! Görelim Mevla ne eyler, ne eylerse güzel eyler!
Bize düşen Rabbimizin beyanına kulak vermektir:
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَاَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلٖينَ
"Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden yüz çevir." [10]
Bırakalım cahil karanlığında boğulsun, söylediği sözü kulağı duymayan sözünün esiri olsun, dünya onların ahret bizim olsun!
Rabbim bizleri hesabını veremeyeceğimiz sözleri söylemekten muhafaza eylesin!
Rabbim bizlere kardeş olmayı becerebilecek iradeyi ve imanı nasip eylesin!
Rabbim şer gördüklerimiz hayra, hayır gördüklerimizi de hakkımızda güzel sonuçlara gebe eylesin!
Rabbim bizleri hak davasından ayırmasın!
[1] Tirmizî, Zühd 61, (2409)
[2] Tirmizî, Kıyamet 51, (2502)
[3][3] Tirmizî, Zühd 61, (2412)
[4] Buharî, Rikak 23; Müslim, Zühd 49, (2988); Muvatta, 4, (985); Tirmizî, Zühd 10, (2315)
[5] Tirmizî, Zühd 63, (2414).
[6] Bakara, 284
[7] Tirmizî, Zühd 11, (2318, 2319); Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 3, (2, 903).
[8] Bakara 114
[9] Tirmizî, Birr 58, (1995).
[10] A'raf, 199