HAFIZLIĞIN MANA VE ÖNEMİ
Değerli Müslümanlar:
Geçici bir âlem içinde ebedi âlem için mücadele vermesi gereken kullar olarak her yaptığımız işin bir neticesi olduğunu bilmesi gereken kimseleriz. Ebedi hayatın kazanıldığı bu dünyada Rabbimizin bize verdiği değeri anlamak istiyorsak da şu güzel söze kulak kabartmak gerekiyor:
“Allah'ın sizi ne kadar sevdiğini anlamak isterseniz, sizi ne ile meşgul ettiğine bakın!”
Dünya hayatı içerisinde helal dairesinde kalmak kaydı ile yapılan her iş değerli olmakla beraber Müslüman’ı Allah katında yükseltecek ve dünyada da saygın bir yere oturtturacak olan amel nedir diye baktığımızda Allah Resulü s.a.v ‘in şu ifadesini görüyoruz:
خَيرُكُم من تعلَّمَ القرآنَ وعلَّمَهُ
''Sizin en hayırlınız Kuran-ı öğrenen ve öğretendir." [1]
Peygamber efendimizin bu beyanı sebebi ile asırlardır Müslümanlar anayasaları olan kuran-ı kerimi öğrenmişler ve öğretmek içinde çaba sarf etmişlerdir. Çünkü o kitap Rabbimiz tarafından şöyle tanımlanmaktadır:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنٖينَ
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” [2]
İnsanlığa yeniden dirilmesi için yol gösterici olan bu kitaba sarıldığımız sürece asla yolumuzu kaybetmeyeceğimiz tarihsel bir gerçek iken, ondan uzaklaşmanın sonuçlarının Müslümanlar için ne denli yıkıcı olduğu da tarihsel bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Allah Resulü s.a.v bu gerçeğe işaret ederek veda haccında biz Müslümanlara şöyle seslenmiştir:
“…Size öyle bir emanet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emanet, Allah’ın Kitabı ve Nebisinin Sünnet’idir…” [3]
Maalesef üzülerek görüyoruz ki, bizler bu emanetlerden uzaklaştık ve uzaklaştıkça da İslami hassasiyetlerimiz azaldı ve kâfirler gibi yaşar hale geldik.
Değerli şairimiz Arif Nihat Asya ne de güzel ifade ediyor halimizi:
“Hatice'nin koncası,
Âişe'nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği,
Göklerin resulüydün...
Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah'a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.
Biz dünyadan nereye
Göçelim, ya Muhammed?
Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
(Ebû Leheb öldü). diyorlar:
Ebû Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Neler duydu şu dünyada
Mevlid'ine hayran kulaklarımız:
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe'ne siyahlar
Yakışmamıştır, ya Muhammed,
Bugünkü kadar!”
Bu dizeler ne kadar doğru ise Rabbimizin kitabının ahrete kadar değişmeden kalacağı ve güncelliğini koruyacağı da o denli doğru ve haktır. Rabbimiz bu gerçeğe işaret ederek şöyle buyurmaktadır:
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
“Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” [4]
Rabbimizin kitabını koruyacağına dair vaadinin gerçekliği asırlar geçmesine rağmen hala kuran-ı kerim’in ilk indiği kelam üzere kalması en büyük delilidir. Çünkü Rabbimiz kelamını sadece kâğıtlara değil, kalplere ve zihinlere yerleştirmiş ve hiçbir kitaba nasip olmayacak bir mucize ile kelamını ezberleme ve muhafaza eylemeyi kolay hale getirmiştir.
Rabbimiz kitabını kolay ezberlenebilecek bir kitap yaparken, onu ezberleyip hayatına tatbik edenlere de büyük ecirler vereceğini Resulü Muhammed Mustafa s.a.v’ in dili ile şöyle ortaya koymaktadır:
“Kim Kuran’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allah bu sayede o kimseyi cennetine koyar. Ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” [5]
Zor ve meşakkatli bir yolun sonunda ulaşılan bu güzellik öylesine değerlidir ki, böyle bir kimseye haset edilmesini Rabbimiz helal kılmış ve bunu da Resulünün dili ile şöyle beyan etmiştir:
“Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kuran verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.” [6]
Ancak her hafız adayı kardeşimiz şunu bilmelidir ki, hafızlık yapmak kolay onu korumak zordur. Bizler Rabbimizin kelamını hıfz ederken hocalarımız bize bu cümleyi söylerdi ve bizlerde güler geçerdik ama bugün bu cümlenin doğruluğunu yaşayarak öğrendik. Nitekim Allah Resulü s.a.v bu hususu beyan ederek şöyle buyurmaktadır:
“Şu Kuran’ı hafızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Kuran’ın hafızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” [7]
Allah’ın kelamı olan kuran-ı kerimi ezberlemek ve onu muhafaza etmek ne denli önemli ise onu hayatına tatbik edip yaşayan bir kuran olmakta o denli önemlidir.
Abdullah bin Mes’ûd r.a, Kuran-ı Kerim hafızlarının bu ilâhî kelâmdan nasıl müteessir olmaları lâzım geldiğini şöyle ifade eder:
“Kuran’ı ezberlemiş olan kimse, insanlar uykuda iken gece kalkıp ibadet etmesiyle, halk yemek yerken oruç tutmasıyla, başkaları sevinip eğlenirken akıbeti için kederlenmesiyle, insanlar gülerken kulluktaki acziyetinden dolayı ağlamasıyla, halk birbiriyle konuşurken sükûtuyla, insanlar kibirlenirken tevazusuyla tanınmalıdır. Kuran’ı ezberlemiş birisinin ağlaması, üzgün durması, vakarlı ve bilgili olması, tefekkür ve sükût hâlinde bulunması icap eder. Kuran ehli; katı yürekli, gafil, çığırtkan ve hemen öfkelenen biri olmaktan da sakınmalıdır.” [8]
İşte bu ifadeler her hafız kardeşimizin muhakkak aklında tutup amel olarak işlemesi gereken bir yoldur.
Unutmayın değerli kardeşlerim! Allah’ın kitabı dağlara taşlara okunan, dinleyenleri sesleri ile büyüleyen hafızların tasavvufi hitapları ile icra ettikleri bir dünya eğlencesi değil, kalplere nüfus edip insanları hakka ve doğruya çağırması gereken bir hayat nizamıdır.
Rabbim kelamını ezberlemeyi, onu korumayı ve hayatına tatbik etmeyi hepimize ve neslimize nasip eylesin!
Rabbim kelamını dünyalık elde etme aracı edenlerden olmaktan bizleri muhafaza eylesin!
Rabbim yaşayan bir kuran olmayı hepimize nasip eylesin!
[1][1] Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân 21.
[2] Yunus 57
[3] Hâkim, I, 171/318
[4] Hicr 9
[5] Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; Ahmed, I, 148
[6] Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45
[7] Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân 23; Müslim, Müsâfirîn 231
[8] Ebû Nuaym, Hilye, I, 130