Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

ZAFERE GİDEN YOLLAR ACILARLA DÖŞENMİŞTİR

Değerli kardeşlerim:

Dünya kuruldu kurulalı insanoğlu öyle çok şey gördü ki, hafızalar doldu, gözler şaştı, kalpler paramparça oldu ancak insanın kendi cinsine yaptığı zulüm ve işkence bitmedi.

Çünkü insan nefsi ile var edilirken, karşısında ilmi ile yükselen, kibri ile isyan eden, sinsiliği ile Allah’a düşmanlığın bayraktarlığını yapan şeytanın hileleri ile karşı karşıyadır.

O melun şeytan ki, insanoğluna karşı Rabbimizden bir istekte bulundu ve bu isteği Rabbimiz tarafından kullarını imtihan için kabul edildi.

Peki! Şeytan yüce Rabbimizden ne istemişti?

İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın. Allah buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” [1]

İşte dün olduğu gibi, bugünde insanlığa savaş açan, daha doğru deyimle hakkı temsil eden Müslümanlara savaş açan kâfir ve münafıkların fikir babaları şeytandır. O şeytan ise insanı nefsinin arzuları ile vurmayı çok iyi bilmektedir.

Geçmişte firavunlar, nemrutlar, Karunlar vardı. Bu gün ise onların mirasını devam ettiren Siyonizm ve onun kurduğu sistemler var. Ancak bu durum biz Müslümanlar için bir korku ve umutsuzluk olmaması gerektiği Rabbimiz tarafından bize ifade edilerek şu uyarılarda bulunulmaktadır:

قَالَ الَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا اللّٰهِۙ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَل۪يلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَث۪يرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِر۪ينَ

“Kendilerinin Allah'a kavuşacağını bilen o kimseler: "Nice az topluluk çok topluluğa Allah'ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler.” [2]

Efendim! Onlar çok güçlüler, biz onlarla baş edemeyiz! En iyisi bizde onlarla beraber olalım ve onlardan faydalanalım diyenlere de Rabbimiz şöyle seslenmektedir:

فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

“Ey Resulüm! Artık onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azap etmek ve canlarının inkârcı olarak çıkmasını ister.” [3]

Bizler onlara imreniyoruz, onlar gibi yaşamak istiyor ve onlardan korkuyoruz ancak imtihandan olduğumuzu unutuyoruz! Müslüman için kolay bir hayat ve müreffeh bir yaşam dünya da yok olduğunu anlamak ve Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanına kulak vermek zorundayız:

Mekke’deki baskılar sebebiyle Hz. Peygamber de Müslümanlar da Kâbe’de açıkça namaz kılamıyorlar, tavaf edemiyorlardı. Hz. Ömer’in İslâm’ı kabul etmesiyle birlikte ashâb, o güne kadar namaz kılma imkânı bulamadıkları Kâbe’de ilk kez topluca namaz kılabilmişlerdi. Mekke’deki işkence yıllarının mağdur ve mazlumlarından biri de Habbâb ibnu'l-Erett idi. Putperestlerden çektikleri çileleri anlatmak üzere Resulullah’a (sav) geldi. Allah Resulü kaftanını yastık ederek Kâbe’nin gölgesinde gölgelenmekteydi. Habbâb: “Yâ Resulallah! Bizim için Allah'tan yardım dileyemez misin? (Bunların zulmünden) kurtulmamız için Allah'a duâ edemez misin?” demişti. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişiler bulunmuştur ki, müşrikler tarafından yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da başı iki kısma ayrılırdı. (Bir başkasına da) demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mü'mini dininden çevirmezdi. Allah'a yemin ederim ki, şu İslam Dini, mutlaka kemale erecektir. Hatta o derecede ki, bir süvari (tek başına) San'â'dan Hadramevt'e kadar (selametle) gidecek de Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!"[4]

Hz Âdem a.s’ ın evlatları ile başlayan hak ve batıl savaşı o günden, bugüne uygulamalar farklılık gösterse de zihin yapısı olarak hiç değişmedi. Bizler dün olduğu gibi, bugünde zalimin yaptığı insanlık dışı zulüm ve katliamlarla karşı karşıya kaldığımızda kalbimiz parçalanıyor ve bu zulmün bitmesi için acele ediyoruz ama hak ile batılın ayrılması için şartların zorlu olacağını unutuyoruz.

Bugün Gazze’de, dün Çanakkale’de, daha öncesinde nice mücadeleler de ortaya çıkan gerçek şudur ki, bizler sabırla ve sebatla elimizden gelen bütün imkânlarla hakkı desteklemek ve doğru tarafta olmak zorundayız.

Bırakın birileri bizi terörist olarak görsün, bırakın birileri bizleri zayıf görsün, bırakın birileri bizi güçsüz görsün! Günün sonunda görecekler ki, hakkın ışığı onların karanlıklarını aydınlatacak ve onlar yok olacaklardır!

Bizler inandık ve ikrar ediyoruz ki! “ Hak geldi, batıl zail oldu ve batıl zail olmaya mahkûmdur”

Bu inanç ve iman ile düşmanla karşılaşanlar, koltuklarına yapışmış olanların korkularını yaşamazlar. Onlar Rabbimizin ifadesi ile şöyle iman ederler:

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَاناًۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

“Düşmanlarınız size karşı büyük bir ordu hazırlamış, o hâlde onlardan korkun da, Allah yolunda cihâdı terk edin!” dediklerinde, bu tehditkâr sözler, o yiğitleri yıldırmak şöyle dursun, aksine, onların imanını artırır ve şöyle derler: “Bütün tehlike ve korkulara karşı bize Allah'ın yardımı yeter! [5]

Birileri Siyonizm’e selam çakabilir, birileri kâfirden korkabilir, hatta birileri bizi teröristte görebilir! Ancak bu hakkı temsil ettiğimiz ve yarın mükâfata erişeceğimiz gerçeğini değiştirmez.

İstediğiniz kadar canlarımızı alın, mallarımıza çökün, topraklarımız gasp edin günün sonunda kazanacak olanlar ancak ve ancak bizleriz.

Dün Çanakkale’ de sizi nasıl yendiysek, Bosna’da kardeşlerimize yardım için sizi kullandıysak, bugün de Gazze’de sizi yeneceğiz!

Bizim bundan zerre kadar şüphemiz yok! Çünkü sizler dünyayı seviyorsunuz, bizler ise Allah’a kavuşmayı.

Ölümden korkamayanları canları, malları veya dünyalık başka bir şey ile korkutamazsınız!

Bizler teslimiyetimizle size karşı savaşmaya devam ederken, imanımız ile dünyanın uyuyan halklarını uyandıracağız, size karşı birleşeceğiz ve kurduğunuz bu zulüm çarkını darmadağın edeceğiz.

Nitekim bugün dünya halkları idarecilerinin aksine asıl kimin zalim ve terörist olduğunu, hakkın temsilcisinin kim olduğunu, doğru tarafta olmanın önemini anlamaya ve saflarımıza katılmaya başlamışken, sizler istediğiniz kadar kanımızı akıtın!

Artık kanımız mazlumların acısı değil, sizin kızıl deniziniz olacak ve Musalar kazanırken, firavunlar kaybedecek!

Aklını ve imanını satmayanlar olarak bizler bütün yaftalara rağmen kanımızla, paramızla, duamızla direnişi desteklemeye ve asıl teröristler olan zalim Siyonizm’i ait olduğu cehennemine yollamaya kararlıyız!

Çünkü bizim inancımız bizlere yakın olan o zaferi müjdeler!

وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ

“kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” [6]

Biz bu ayete iman ettiğimiz gibi, inandık ki Firavuna karşı olmak yetmez Musa’nın yanında olmak gerekir, Nemrut’a başkaldırmak yetmez ateşinde yanmak gerekir, Siyonizm’e kin duymak yetmez Ebu Ubeyde olmak gerekir, Namaz kılmak yetmez Cihad etmek gerekir!

Ne zaman ki bizler bu gerçekleri anlayıp gereklerini yerine getirirsek akan kanlar, dökülen gözyaşları zalimlere bir deniz olacak ve onları boğacaktır.

Rabbim rızası için canından, malından ve de evlatlarından vazgeçebilecek imanı bizlere nasip eylesin!

Rabbim zalimleri, işbirlikçilerini ve onlara meyil eden herkesi zelil ve perişan eylesin!

Rabbim zaferin çığlıkları ile tekbirler getireceğimiz o kutlu günlere erişmeyi hepimize nasip eylesin!

 


[1] A’raf 16 -1 8

[2] Bakara 249

[3] Tevbe 55

[4] Buhari, İkrah, 1

[5] Al-i İmran 173

[6] Saff 8

Dosyalar

ZAFERE GİDEN YOLLAR ACILARLA DÖŞENMİŞTİR
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş