CANAVAR YETİŞTİREN EĞİTİM SİSTEMİ
Değerli kardeşlerim:
İnsanoğlu dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren hayatı tanımak ve nasıl bir ömür sürmesi gerektiğini öğrenmek için eğitimden geçmesi gereken bir varlıktır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus ömrü boyunca öğrenen ve gelişen insanın öğrendiklerini hayatına tatbik etme noktasında belirleyeceği hedeflerin kendisin insan kalıp kalmayacağını ortaya çıkaran bir projeksiyon olduğu gerçeğini farkına varmasıdır.
Bugün dünyada nice eğitim düzeyi yüksek, ilmi birikimi ve akademik başarıları çok yüksek kimselerin dünyayı daha yaşanır bir yer kılmak yerine, insanlığı yok eden bir canavara dönüşmeleri eğitimin amaçlarının belirlenmesi noktasında yapılan hataları ortaya koymaktadır.
Maalesef dünyadaki örneklerinde olduğu gibi ülkemizde de eğitim sadece dünyalık elde etme aracı olarak görülürken manevi ve ahlaki değerlerin göz ardı edildiğine şahit olmaktayız.
Hâlbuki bir milletin asıl gücü tankı, tüfeği, topu değil inançlı ve ahlaklı gençleri olduğunu bilmemiz gerekiyor. Eğer ki çocuklarımıza ibadetleri öğretmeden önce ahlâklı olmayı öğretmezsek, Namaz kılan bir hırsız, Oruç tutan bir sapık, Hacca giden bir yalancı, Kurban kesen bir tefeci, Şehadet getiren bir terörist olabilir..!
Evet! Bu ifadeler bizim gibi mütedeyyin insanlar için çok rahatsız edici sözler olabilir ama gerçekler genelde insana acı veren anlamlar yüklü olurlar.
Müslümanlık ile insan onuruna yakışmayan davranışların özdeşleşmemesi için Allah Resulü s.a.v’ in şu beyanına kulak vermek yerinde bir hareket olacaktır:
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” [1]
Bugün bizler evlatlarımıza güzel ahlakın verilmesi için nasıl bir çaba içerisindeyiz sorusu her Müslüman’ın kendisine sorması gereken bir sorudur.
Maalesef bu soruyu kendine sormayan Müslümanlar çıkar ve menfaatleri adına her türlü hile ve desiseyi yapabilecek bir neslin yetişmesinin baş sorumlusudur.
Eğitim denilen olgu bireyleri toplumun yararına olacak şekilde yetiştirmek iken, bugün yetişen bireylerin ortaya koydukları eylemler bunun tam tersine cereyan ettiğini göstermektedir.
İnancına bağlılığın olmadı, toplum kurallarının hiçe sayıldığı, saygı ve sevginin ortadan kalktığı, çirkin işlerin alenen ve teşvik edilecek şekilde yapıldığı bir toplumdan şikâyet ediyor olmak sadece göz boyamaktan başka bir şey değildir.
Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, Müslüman kardeşini satmanın normal karşılandığı, zulme rızanın teşvik edildiği, ahlaklı olmanın suç sayıldığı, helal olanın yapılmasının önünün kapandığı, haramı yapmanın bin bir türlü yolunun öğretildiği sözde Müslümanların yaşadığı ama emarelerinin görünmediği bir toplumun olduğu bir zaman!
Yeri geldi mi Müslümanlıktan dem vuran hacı ağabeyler bakın Allah Resulü s.a.v sizin yerine getirmediğiniz ahlaki değerleri nereye oturtturuyor:
“Bir mümin, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır.” [2]
Peki! Söyleyin dostlar bizim derecemiz nerede?
Ben size söyleyeyim! Maalesef bizim derecemiz yerlerde sürünüyor. Çünkü bizim ağzımızdan küfür, kalbimizden cinsellik, ibadetlerimizde riya, yaşantımızda hile hiç eksik olmuyor.
Hâlbuki bu amellerin Allah katında bir karşılığı var! Bu karşılığın ne olduğunu Allah Resulü s.a.v şöyle beyan ediyor:
Allah Resulü s.a.v’ e:
- İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Allah Resulü s.a.v:
- “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.
- İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
- “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. [3]
Peki kendimize bir soralım! Kadın olsun, erkek olsun ağzından cinsellik içermeyen cümleler kurabilen kaç kişiyiz? En galiz küfürleri yapmayan kaç kişiyiz?
Şimdi asıl soru şu! Bu kadar eğitim kurumu, üniversite, akademisyen varken, her taraf camiler ile dolu iken, dernekler ve cemaatler rahatça faaliyet yürütebiliyorken bu toplum neden bu kadar bozuldu?
Çünkü bizler ahlaklı olmayı değil, nasıl zengin olunacağını, nasıl köşenin dönüleceğini, nasıl dolandırılacağını, nasıl hile yapılacağını öğretiyoruz!
Acaba toplumumuzda önce ahlak ve maneviyat diyen bir yapı ve bunu yerine getiren bir delikanlı var mı?
Toplumun bir kısmı uçkurunun kölesi, bir kısmı da uçkurunun kölesi olmuşların şehvetleri ile sözde hayatlarını kazanma derdinde, yan tarafta hacı abide sözde iman ahlak peşinde!
Hani nerede hacı abi senin iman ve ahlak dediğin kavramlar?
Ülke hayat kadınları ile dolmuş, erkekler erkek olmaktan vazgeçmiş, sokaklar kerhaneye dönmüş ama adamlar hala birbirlerine muhalefet etme derdinde!
Cinayet, tecavüz, hırsızlık, dolandırıcılık, din sömürüsü almış başını gidiyor ama bizler hala evlatlarımızı ahlak ve maneviyat ile donatmak yerine, dünyalık çabalar içerisinde onları yok etme derdindeyiz!
Hiçbir üniversite, hiçbir iş, ev, araba, güzel eşler ve benzeri dünyalıklar sizin dünyanızı da, ahretinize de mamur etmediği gibi, neslinizi de kurtaramaz!
Bizi kurtaracak olan şey ancak iman ve ahlak olduğunu Allah Resulü s.a.v şöyle ortaya koyuyor:
“Kıyamet gününde mümin kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” [4]
Bizlerin ana gayesi insanları gerçek manada da, manevi anlamda da öldürmemek, onların hayat gayelerinin Allah’a kulluk olduğu bilincini onlara aşılamak, bunu aşılamanın yolunun da Allah’ın kitabından, Resulünün sünnetinden geçtiğini kavramaktan geçtiğini farkına varmak zorundayız. Zira bizler insanlığı yaşatmakla mükellef olan, bu gaye üzerine hayat sürmesi gereken kişileriz. Bu noktada Rabbimizin şu beyanı bizler için düstur olması gereken bir ifadedir:
اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمٖيـعاًؕ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَمٖيعاًؕ
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” [5]
Bütün bir insanlığı kurtarmanın yolunun ahlaki değerlerin yeniden dünyaya hâkim olması ile mümkün olacağını hepimizin artık açıkça görüyoruz. Bunun gerçekleşebilmesi içinse toplumun eğitimini sağlayan kurumların artık çıkar elde etmeden önce topluma birey yetiştirdiklerinin bilincine varması ile mümkün olacağını kavramamız gerekiyor.
Aksi takdir de bebek öldüren doktorlar, adalet terazisi ile oynayan hâkimler, din ile afyonlayan hocalar, yalanla hüküm süren idareciler, bedeni ile kazanç sağlayan kadınlar, erkekliğinden utanan sapkınlar yetiştirmeye devam ederiz.
Artık klavye mücahitliğinden, kahvehane hocalığından, geleceğe dair fal okutmaktan vazgeçip harekete geçmeliyiz! Zira geçen zamanın lehimize değil aleyhimize işlemektedir!
Eğer ki bizler anlatmaya çalıştığımız huylarımızdan vazgeçip Rabbimizin emir buyurduğu gibi hareket etme yoluna girersek Allah Resulü s.a.v de bize şöyle bir müjde veriyor:
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” [6]
Rabbim Allah Resulü s.a.v’ in kefil olduğu kimselerden olabilmeyi hepimize nasip eylesin!
Rabbim bizleri ve neslimizi güzel ahlakla donanan kullarından eylesin!
Rabbim hepimizi ahlaktan uzak bir toplumun parçası olmaktan muhafaza eylesin!
[1] Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77
[2] Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 62
[3] Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29
[4] Tirmizî, Birr 61
[5] Maide 32
[6] Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 58; İbni Mâce, Mukaddime 7